Yüzlerce перевод на английский
7,072 параллельный перевод
Dolabımın arkasında bundan yüzlerce var.
- There's like a hundred of these in the back of my closet.
Lisa, o haritalar yüzlerce yıl önce bu tema parkının ilk kaşifleri tarafından çizilmiştir.
Lisa, those maps were drawn by the first explorers of this theme park, hundreds of years ago.
Bir kız, aşk evliliğini kabul ettiğinde.. .. yüzlerce hayali olur.
A girl has so many dreams when she agrees for a love-marriage.
Önünüzde yüzlerce insan var.
Like hundreds of people before you.
İlk yılbaşımızda Maine'de.. .. aynı botlarla, yüzlerce kez aynı şeyi yapmıştı.
Nope, he'd done it 100 times in the same pair of boots that I got him our first Christmas in Maine.
Meşgul olduğuna eminim ama mektupların yüzlerce sayfa bile olsa yine de annen için yeterince uzun olmaz.
I'm sure you're busy, but even if your letters were two hundred pages, they wouldn't be long enough for your mother.
5 yıl önce yüzlerce ATM den yakalanmadn önce miliyonlarca dolar götürdü.
- Yes few years ago replaced the terminals nearly one hundred ATMs in LA He stole million before being caught.
Cinayet masasındakilerin sizinle ilgilenmesi için herhalde yüzlerce sebep vardır.
I imagine there's dozens of reasons the homicide boys would be interested in you.
O soyunma odasında kendime ve Woojin'e dair onunla yüzlerce kez dövüşsem öğrenemeyeceğim şeyler öğrendim.
I learned more about myself and about Woojin in that locker room than if I had fought him a hundred times.
Sonra basketbol takımı Playoff'lara çıkamadı, ve bu da oyuncuları ve onların, ailelerini ve oyunda olması gereken yüzlerce insanı etkiledi.
Then the basketball team didn't make the playoffs, and that affected the players, their parents, hundreds of people who were supposed to be at the game.
Ailemin önderliğinde yüzlerce yıldır barış içinde.. .. yaşamaktan keyif aldık.
We have enjoyed hundreds of years of peace under my family's rule.
Edith, ev yüzlerce yıl yaşında.
Edith, the house is hundreds of years old.
Yüzlerce gizli komisyoncu ve tüccarların kayıtlarını FBI'ın ve bir dış devletin eline vermemi istiyorsunuz yani?
You're requesting I turn over records to the FBI and a foreign power on thousands of private brokers and traders?
Bu onların büyülü bir gücü olmalı, çünkü yüzlerce yaşlarındalar.
It must be their magic power, since they are hundreds of years old.
Yüzlerce kişinin ölümünden sorumlusun.
I found a way to live with the blood on my hands, but can you? You're responsible for the death of hundreds of people.
Onlardan faydalanıyor, onlara çok az para ödüyor ve sonra sırt dönüp yüzlerce ürününü satıyor.
He exploits them, he pays them pennies, and then he turns around and he sells his art for hundreds.
Bu iğneyi mürekkebe batırdım, ve senin derine yüzlerce kez batıracağım.
I dip this needle in ink, and poke it through your skin, hundreds of times.
Yüzlerce denizanası.
Hundreds of jellyfish.
- Yüzlerce ve yüzlerce milyon Gravyer, çikolata ve güzel şaraplarla çevrili.
- Hundreds and hundreds of millions, surrounded by all that Gruyere, chocolate, and fine wines.
Her gün savaştan kaçan yüzlerce insan sınırı geçiyor. Selamün aleyküm.
Each day, hundreds cross the border to escape war.
"Bayan Davison'ın cenazesine yüzlerce kişinin gelmesi bekleniyor."
_
Onlarca, yüzlerce, binlerce kişi, bunu bu şekilde yendi.
A thousand times ten thousands, and thousands and thousands and they beat this way.
Yüzlerce kanal gösteren dokunmatik ekranlı televizyonlar.
- [Clark] TVs with touchscreen and hundreds of different channels.
Kalabalık bir otobüse doldurulmuş yüzlerce kişiden birisin.
You're one of hundreds, packed in a crowded bus
Yüzlerce ölü vardı, yüzlercesi de canlı canlı gömülmüş olabilirdi. Bangladesh yetkili makamları, Fabrika sahiplerinin tahliye kurallarını göz ardı ettikleri açıklandı.
[man 1] Hundreds are dead, hundreds more might still be buried alive, after officials in Bangladesh say factory owners ignored an order to evacuate.
400 ölü, yüzlerce kayıp olduğuna inanılıyor.
[man 2] Some 400 dead, hundreds still believed to be missing.
Şu an bildiğimiz tek şey, 20 yıl ve yüzlerce çalışmadan sonra, daha fazla insanın bu materyalist değerlere odaklanacak olmasıdır. Ne kadar çok para ve imaj lafı eder, statü ve sahip olduklarının önemini vurgularsanız, insanların mutlulukları o kadar azalır, depresyon artar, anksiyete artar.
What we now know 20 years later, and hundreds of studies later, is that the more the people are focused on those materialistic values, the more that they say that money and image and status and possessions are important to them,
Krepler ve merdivenler ve kuşlar ve pencereler ve yüzlerce renk gördüm.
I've seen pancakes and the stairs. And birds, and windows and hundreds of cars.
Buradan çikmanin yüzlerce farkli yolu var.
There are hundreds of other ways out of here!
O ana kadar, yüzlerce vakaya bakmıştık, laboratuvara mümkün olduğunca çok denek getirmiştik.
By this point, we'd researched hundreds of cases, brought in almost as many subjects into the lab.
Sana yüzlerce kez söyledim.
I've told you a hundred times.
Halk Polisini kışkırtmak için, mitingler sırasında yüzlerce, binlerce insan
During meetings and marches, this bridge is being crossed by hundreds or thousands of people shouting out slogans
Yüzlerce kullanıcılar binlerce imkansız-to-iz kullanın uyuşturucu satan web sitesi, sahte belgeler ve hatta erkekleri vurdu.
Hundreds of thousands of users use the impossible-to-trace website which sells drugs, forged documents and even hit men.
6 Kasım 2014 tarihinde, kolluk kuvvetleri Dünyada koordineli bir çaba başlattı "Operasyonu Onymous" olarak adlandırılan tutukluk yüzlerce Karanlık net sitelerin,
On November 6, 2014, law enforcement agencies around the world launched a coordinated effort called "Operation Onymous,"
Yani, yüzlerce kez.
I mean, hundreds of times.
Yüzlerce türün genetik kodunu absorbe etmişler.
They've absorbed the genetic codes of hundreds of species.
Florasan melezleme, her gende yüzlerce farklı eş tanımladı.
Fluorescence in-situ hybridization identified the presence... of hundreds of different alleles for each gene.
Yüzlerce müze, kütüphane, tiyatro, galeri, üniversite fen bilimleri, el sanatları, işçi, mühendis basın, demokrasi ve gelenekler.
Hundreds of museums, libraries, theaters, galleries, universities, sciences, crafts, workers, engineers, press, democracy and customs.
Yüzlerce tablo asılıdır.
Hundreds of paintings on the wall.
Yüzlerce kez sessiz şekilde söyledin zaten.
you said a hundred of that already and said it repeatedly.
Tamam mı? Yüzlerce insanı öldüren bir şirketmiş bu arada.
The corporation that killed, like, hundreds of people, by the way.
Yavaş ve hızlılara. Yüksek çatıya ve alçak çatıya gittim. Yüzlerce kez bindim.
The local, the express, the express to the upper sky lobby, the express to the lower sky lobby.
Biliyorum, sonra yüzlerce kişi önünde evlenme teklifi yaptın.
I know, and then you show up here and you propose to me... in front of hundreds and hundreds of people.
Dr. Wells bu işlemi daha önce yüzlerce kez yaptı.
- Dr. Wells has done this like a hundred times.
Beni omzunda üst kata çıkardı ve yüzlerce metre yükseklikteki vadiden aşağı yuvarlanmama engel olan o kaslarını hissedebiliyordum.
So, he's carrying me upstairs on his back, and I can feel his muscles keeping me from falling into this hundred-foot ravine.
- Edward Kent, Babylon portalını kullanarak yüzlerce kız almış.
Edward Kent's ordered hundreds of girls using the Babylon portal.
Yeni patronlarımıza ucuz ucuz, kedi sidiği gibi içkiler ikram edip, mükafat olarak bayatlamış Giselle'mizi sunarken bize yüzlerce, binlerce dolar vermeleri için onları ikna etmeye mi uğraşıyorsun?
You seriously expect to entice new patrons into giving us hundreds of thousands of dollars when we're serving them a 99-cent glass of cat piss and a warmed-over production of "Giselle" as incentive?
37 yaşındaki bahriyeli kontrol pilotu kendini kapsüle çıkarmak için 20 metre yol alacak asansöre binerken yüzlerce insanın içindeki en sakin kişi gibi görünüyordu.
The 37-year-old Navy test pilot seems to be the calmest man of hundreds involved in the launching as he walks to the elevator that will carry him 65 feet to the capsule.
Bugüne dek Cape Canaveral'dan yüzlerce füze ateşlendi.
Hundreds of missiles have been launched from Cape Canaveral.
Gerekirse yüzlerce hasta kabul etme kapasitemiz var.
We have the capacity to receive hundreds of patients if necessary.
Yüzlerce atış yapmış olmalıyım. Tüfeğimin kundağı dokunamayacak kadar sıcaktı yaptıklarıysa intihardı. Başka seçenekleri var mı diye merak ederdim.
I must've fired hundreds of rounds, the stock of my rifle was hot to touch, what they were doing was suicide.