Zahmetine перевод на английский
703 параллельный перевод
Buradaki durumu kendine açıklama zahmetine giren var mı?
Does anyone care to explain the situation to our very own snoozing sweetheart?
Bana yolu gösterme zahmetine girmeyin.
I know my way.
Acaba Baron güzel odama gelme zahmetine katlanır mıydı?
I wonder if the Baron would take the trouble to come to my beautiful room?
Öyleyse, bacadan yukarı bakma zahmetine katlanırsınız eminim ki silahı bulacaksınız.
Then, if you'll take the trouble to glance up the chimney, I am sure you'll find the gun.
Burada kalma zahmetine değer.
It's worthwhile staying down here just to miss it.
Siz korsanlar satın alma zahmetine pek girmezdiniz.
You pirates are used to taking without the formality of purchase.
Onu çıkarma zahmetine girme.
Don't bother taking that off.
İnkar etme zahmetine girmeyin.
Please don't trouble to deny it.
Bana söyleme zahmetine bile girmeden önüne gelen herkese aklına ne eserse söylüyorsun.
You tell anybody anything that comes into your head... and you don't tell me.
Beni kovma zahmetine girme.
And you needn't bother to fire me.
Sizi, bütün bunları bize anlatma zahmetine soktuğumuz için son derece üzgünüm.
I'm terribly sorry that we had to put you through the ordeal of telling us all this.
Kız kardeşin meşgul... ve etrafta dans etme zahmetine... katlanabileceğim başka bir kadın da yok.
Your sister is engaged and there isn't another woman in the room that it wouldn't be a punishment for me to stand up with.
Madem doğru olduğuna inanmıyorsunuz Madam... neden o kadar yolu tepme zahmetine katlandınız ki.
If it could not possibly be true, Madame, I wonder you gave yourself the trouble of coming so far.
İnsanlar bazen, gizli doğruyu bulabilmek için bazı şeylerin yüzeyini kazıma zahmetine katlanırlar.
People seldom go to the trouble of scratching the surface of things to find the inner truth.
Bay Kralik, sizin yüzeyinizi kazıma zahmetine hiç katlanmazdım çünkü tam olarak ne bulacağımı biliyorum.
I really wouldn't care to scratch your surface, Mr. Kralik because I know exactly what I'd find.
Memnun olabilir Augusta'ya götürme zahmetine girmeden.
Why, he'll be mighty happy to get it without the trouble of hauling it down to Augusta.
Leander, sevgilisini görmek için Çanakkale Boğazı'nı yüzerek geçerken yanına valiz alma zahmetine katlanmamıştı.
When Leander swam the Hellespont to his beloved, he didn't bother to take a suitcase.
Oh, yanıtlama zahmetine girme, bütün bunların hesabını polise verebilirsin.
Oh don't bother to answer you can tell the police all about it.
Bulma zahmetine giriştiğimiz belge Senatörde değil.
The Senator doesn't have the document we took the trouble to find out.
Onu taa Oregon'dan buraya getirme zahmetine katlandım. Bakalım neler söyleyecek.
I took the trouble to bring him down here from Oregon.
Buraya gelme zahmetine girdiğiniz için üzgünüm.
Sorry you've been put to the trouble of coming here.
Evet, Bay Meçhul sahte nedenlerle hepimizi buraya sürüklemekle kalmamış hakkımızda oldukça fazla bilgi toplama zahmetine de katlanmış.
Yes, Mr. Unknown has not only enticed us here under false pretences but he's taken the trouble to find out a great deal about us all.
- Öyleyse neden vasiyetine öldüğünde Mount Auburn'a gömülmek istediği maddesini koyma zahmetine katlandı?
- Then why did she have a clause inserted in her will requesting her burial at Mount Auburn?
Gördüğün gibi, onun dairesinde bulunduğumuz gece Emery'nin müzik kutusunun çaldığı ezgiyi ezberleme zahmetine girdim.
You see, I took the trouble to memorize the tune as played by Emery's box that night we were with him in his flat.
- Niye sorma zahmetine giriyorsun Daniel?
Why bother to ask me, Daniel?
Sadece zamanı olmayan ya da onu tanıma zahmetine girmek istemeyen biri bu şekilde düşünür.
Only someone who hasn't the time - or doesn't care to take the trouble to know him - would think that.
Senin rahat elbiseler giydiğin, benim traş olma zahmetine girmediğim benzer bir çok yemek yediğimiz Porter ile Lora Mae bizimle olacak.
Present will be Porter and Lora Mae, with whom we've had many such dinners... when you wore slacks and I didn't bother to shave.
Sadece kaldırma zahmetine girmedim sanırım.
Just never bothered to put it away, I guess.
- Ve bunu öğrenme zahmetine girmeyeceğim.
- I've been checking.
Ne diye bunları ortaya dökme zahmetine katlanıyoruz anlamıyorum.
I don't know why we trouble to come out at all, Sue.
Mühendislik direktiflerinde açıkça yazıyordu yoksa okuma zahmetine katlanmadın mı? Dur bir saniye Doktor.
Didn't you bother to read the engineering instructions?
Kızılderilileri başka kim bu kadar hızlı temizler? Hükümet buraya neden bir ordu göndermek zahmetine katlandı ki sanki?
Only, with you killing off them redskins so fast I was wondering why the government even bothered to send the army.
Kürek kemiklerimin arasına bakma zahmetine katlansaydınız... Bay ve Bayan Gubbins... orada sapında isimleriniz yazan bir bıçak görürdünüz.
If you'll be kind enough to glance between my shoulder blades Mr. and Mrs. Gubbins you'll find there a knife, on its handle are your initials.
Yerden almak zahmetine girmeyeceğim.
I won't even bother to pick it up.
- Lütfen açma zahmetine girişmeyin.
Please don't bother to unwrap it.
Oh, eminim geri getirme zahmetine girmemiştir, kardeşim.
Oh, I'm sure he didn't bother to bring it, sister.
Bunu şunun için söylüyorum : eğer ekranınızda karlanma görünecek olursa, televizyonuzun ayarı ile oynama zahmetine girmeyin.
I mention this so that if snow should appear on your screen, you won't waste time adjusting your set.
Bu kez ayrılma zahmetine bile girmedin, dün hiç görünmedin.
You didn't even bother to quit this time, just didn't show up yesterday.
Öyleyse niçin gelip, beni kontrol etme zahmetine giriyorsun?
Then why do you have to come here checking up on me?
Bütün bunları açıklama zahmetine niçin girdiğimi bilmiyorum, çünkü bu gecenin öyküsünün başındaki üç kısa sahne her şeyi açıklığa kavuşturacaktır.
I don't know why I bother to explain all of this, for the brief three scenes which preface tonight's story will make everything quite clear.
Şimdi, yalan söyleme zahmetine girme.
Now, don't bother to lie.
Konuşacak kimsen olmayınca, düşünme ya da anımsama zahmetine girmezsin.
When you ain't got nobody to talk with, you don't do much thinking or remembering.
Niçin benden bir şey istemek zahmetine girdin?
Why did you bother to ask me for anything?
Savunmamızın temeli olacak bir şeyi bildiğiniz halde, böyle basit bir testi yapma zahmetine girmediniz?
Knowing what the basis of our defense would be, you didn't take the trouble to make such a simple test?
Sağduyu adına birine anlatın, böyle basit, açık bir testi niçin yapma zahmetine girmediniz?
Tell someone in the name of common sense, why you didn't bother to make such a simple, obvious test?
Umarım arama zahmetine katlanır.
I wish he'd taken the trouble to call.
Elbette sigortam var, fakat kim malları çalma zahmetine girer?
Oh, I'm insured, but who'd bother to steal it?
Açıklama isteme zahmetine girmeyeceğim.
I won't bother asking for information.
Kozumu kullanırsam, artık perdelerini açma zahmetine bile katlanmayabilirler.
If I play my cards right, they may not even bother to open plays anymore.
Ne yani birkaç kuruş için karakola gitme zahmetine katlanacağımı mı sandınız? Bunun için rezil olmaya değer mi?
You really think I'd risk going to the police for a lousy 60 or 70,000 lire?
Okuma zahmetine girmeyecek kadar önemsiz.
It's much too trivial for you to bother reading.