Zarif перевод на английский
2,578 параллельный перевод
Bu durumda bile bir erkek için bizi satmadın çok zarif bir hareketti.
Not blowing us off for a guy in your condition... very classy.
Ben, benim silah almak isteyen zarif boynu öpmek ve okşamak ve keşfetmek için benim dil ile kulağınıza.
I wish to take you in my arms, to kiss and caress your exquisite neck and to explore your ear with my tongue.
Zarif Ariel, bunun için salıvereceğim seni.
Delicate Ariel, I'll set thee free for this
Derinden seviyorum zarif Ariel'im.
Dearly my delicate Ariel
Zarif ve güçlü bir şekilde ayağa kalk.
Beautiful and strong, girls!
Ama çok zarif.
But very elegant.
Çok zarif, çok sıcak eski zamanlardan kalma bir lezzet gibi sanki.
It's very elegant, very warm, got a real old-world kind of flavor to it.
Arkadaşım Marshall ile birlikte Amerikan yerlileri havasındaki küçük ve zarif "Küçük Mohikan Mağarası" isimli yerde kalıyoruz.
My friend Marshall and I are staying at this neat little native American place called "The Little Mohican Inn."
Bu hafta sonu gelen boyundan silahla vurulma vakamız bu öğlen taburcu oluyor. Dr. C'nin zarif şah damarı tamiri sayesinde.
Our gunshot wound to the neck from this weekend will be discharged this afternoon, thanks to Dr. C's elegant jugular vein repair.
Bak, Zarif bir dövüşçüsün.
Look, you're a graceful fighter.
Bir Balyoz gibi, Bir damperli kamyon gibi vuruyor Ringo hiç zarif değil Kulaklarından Ateş fışkırıyor gibi.
Float like a sledgehammer, sting like a dump truck- - no graceful dekes from Ringo as he comes firing out from the gates.
" Sonra seni gördü ve o zarif neşe
" I saw you, and enjoy the mild
Ve Charlotte'u tekrar gördüğümde, uzun süre önce tanıdığım o küçük kız zarif ve terbiyeli bir hanımefendi olmuştu.
And then when I again saw Charlotte, was from the little girl from back then a graceful and decent young lady has become.
Bizim giysilerden çok daha zarif.
It's more elegant than the local riffraff.
Yoğunluğu yüksek, zarif bir şarap.
A complex wine with lots of depth, elegance.
Çok zarif de değil, değil mi?
No, it's not classy, is it?
Senin zarif anlayışın bu mu yani?
Is this your idea of classy, is it?
Manşetlerdeki zambaklar çok zarif değil mi?
Thank you. Fleur-de-lys on the cuffs. Witty, don't you think?
Çok zarif bir zevki vardır.
She has very refined tastes.
Git! Zarif ol, lütfen!
And graceful, please.
Tam bir entel. Oldukça zarif bir hatun.
Yeah, she eats sushi with chopsticks.
Bence olabildiğince zarif bir şekilde hallettiler.
Well, I thought they handled that as gracefully as they could.
Kuş kanadı gibi güçlü ve zarif olduktan sonra açıkta kalmasının ne önemi var?
What's wrong with them appearing naked so long as they're strong and elegant, like the bird's wing?
14 metrenin üzerindeki uzunluğuyla, suyun içinde zarif bir şekilde yüzmelerini sağlayan dört yüzgeci vardı.
Up to 46 feet in length, they were magnificent ocean-dwelling reptiles that flew gracefully through the water with four massive paddles.
Omuzların, zarif boynuna saplanmış oklar gibi narin kalçaların ve ceylan gibi yürüyüşün şehvet, tasasızlık ve harikalık vaat ediyor.
Your shoulders like arrows stuck in your graceful neck, your slender hips and supple gait are a promise of sensuality indolence and wonder.
Gözlerin yangından, fırtınalardan dem vuruyorken zarif vücudun ise tutkunun o fırtınalı semalarına götürülmek için feryat ediyor.
Your eyes speak of fire and storms and your graceful body seems to cry out to be carried off into the stormy skies of passion...
Çok zarif.
Classy.
"... ve bunu çok zarif bir soğukkanlılıkla yaptılar. "
And does so with foppish aplomb. You know that's right.
Zarif bir fötr şapka giyiyordu.
He was wearing a very stylish fedora. Yeah, we know.
Ayrıca bir de bu zarif lastik bileklikleri dağıttılar.
Plus, they got us these neat little rubber wristbands for free.
Ah, zarif bir hanımefendiye dönüşmeden önceki kendi halini unutuyorsun galiba.
Ah. You forget what you were like before you became such a refined young lady.
Hayır. Zarif bir teşekkürden dahası da olmalı.
No, there's a lot to be said for a nice thank you.
- yada zarif dayın Saul da olabilir. - Olmaz.
- or your kindly uncle Saul.
Çok zarif.
That's so sweet.
Smith, zarif göründüğünü düşündüğü için yaklaşmadı sana.
Smith didn't walk over to you because he thought you looked classy.
Madonna gibi olup gollum * gibi kollarınla gençliğine tutunmaya devam edebilirsin. Ya da Meryl Streep gibi yapar ve yaşını zarif bir şekilde kucaklarsın.
you can be like Madonna and cling to youth with your gollum arms or you can be like meryl streep and embrace your age with elegance.
Kibar, zarif ve nefes kesecek kadar güzel biriyle dans etmek cazip gelmiyor mu?
What, you're not attracted to someone who's classy, witty, not to mention breathtakingly beautiful?
Dikkatli olmalısın, senin gibi zarif bir kız, şehir artık güvenli değil.
You want to be careful, a little thing like you, the city's not safe any more.
Çok zarif bir adam, değil mi?
He's quite elegant, isn't he?
" Doğrulukla yolunu bul, sözlerin anlamı, zarif dürüstlük...
"Receive instructions in wise dealings, words of insight, graceful righteousness..."
Bu zarif bir şekilde nasıl kutlanır?
How do celebrities and In Style do this?
Müdür çok zarif göründüğümü söyledi.
The manager said I looked very classy.
Maya'yı bu gelinlikle görünce büyüyüp ne kadar güzel ve zarif bir genç kadın olduğunu anlayıp büyülendim.
Seeing Maya in this wedding dress, I'm struck by what a beautiful and elegant young woman she has grown up to become.
Sağlam, güçlü ve zarif.
Centered, controlled, graceful.
Aşk, tatlı bir sarılıştır, Fısıldanmış bir dize, zarif bir sima
Love is but a sweet embrace, a whispered phrase, a graceful face.
Gelmiş geçmiş en zarif en pahalı fahişeye benziyorsunuz.
You look like the classiest, most expensive prostitute ever.
Çök zarif ve modernize edilmiş.
They're so elegant and streamlined.
Davranışlarındaki seçimlerin çok zarif...
You pretend to be all classy...
Komik çünkü ikiniz de pek zarif insanlarsınız.
It funny because you are so clearly very classy.
- Zarif leylak rengi şifon...
A subtle mauve chiffon.
Zarif bayan takımı giyerek.
Wearing elegant ladies pantsuits.