Zarın перевод на английский
1,458 параллельный перевод
Beyin zarına baskıya bakın.
Watch cerebral perfusion pressures.
Bu şeylerin karın zarını deşmediğini nereden biliyorsun?
You know those things didn't rupture his peritoneum?
Bilgisayarlı tomografi beyin zarında bir şişlik olmadığını gösterdi. Doğru.
- CT shows no meningeal involvement.
Tezim gösteriyor ki ; en azından şu ana kadar öyle düşünüyorum iki zarın kesişebileceği belli açılar var.
But my work shows, I think, so far anyway, that at certain angles, two membranes can intersect, you know.
Doğum tarihine doğru, fiziksel olarak kızlık zarının yırtılması gerekmektedir.
It may be necessary to physically break the hymen closer to the actual delivery date.
Zarını at ve olacakları izle.
You roll the dice and see what happens.
Üç kaburga kemiğin ezilmis ve kulak zarın delinmiş.
Three bruised ribs and a punctured ear drum.
Beyinin düşünmeyi sağlayan bölümündeki yapışkan tabaka, hücre zarının dışından nöronlarla sarılmıştır.
"Throughout much of the thinking brain, gooey plaques now crowd neurons from outside the cell membranes."
Zarın birini masanın karşısına fırlatırken diğerini kaydırıyor.
He tosses one of the dice while the other slides across the table.
Kanama, doğuştan beyin zarının altındaki damarda bulunan bir hasar yüzünden olmuş.
The hemorrhaging was caused by a congenital defect in the subarachnoid artery.
Zarın temel göstergesi bekarettir.
The notion of hymen indicates virginity.
Yaygın lupus kızarıklığı, kılcal damar genişlemesi ya da Cushing bile olabilir.
It could be SLE, familial telangiectasias, or even Cushing's.
Kızarıklığın bir hafta önce olduğunu söyledi.
She's had the rash a week.
Kızarıklığı ve kas ağrısını açıklar ama nöbetleri ve kanamayı açıklamaz.
That could explain the rash and muscle pain, but probably not the bleeding or seizures.
Kollarını ve bacaklarını zar zor hareket ettirebiliyor.
He can barely move his arms and legs.
Bu kadınlar iki, üç işte çalışıyorlar, gerisini boşverip, çocularını desteklemeye çalışıyorlar ki onları zar zor görüyorlar çünkü onları yedirip giydirmek için çok sıkı çalışıyorlar.
These women are working two, three jobs, breaking their backs, trying to support their children who they hardly ever get to see because they're working so hard to feed and clothe them.
Ben giderken barbut masasında zar atan adamın zarları hileliydi.
The guy who's shooting craps at the table I left is using loaded dice.
Soğuk algınlığın bana bulaşırsa çok kızarım.
I catch your cold, I'm gonna be very pissed.
Kızarık ve morluklar sert bir darbe aldığını gösteriyor.
Discolouration indicates blunt-force trauma.
Tabii ki kızarım, sen kızmaz mısın hiç?
Of course, I get angry. Don't you?
Hastane senin gibi alkoliklerdeki yaraların zar zor gözüktüğünü söylüyor.
Hospital says that alky you knocked around barely has a bruise.
Kadimler zar zor kapatmışlar ve süreç içinde hayatlarını yitirdiler.
The Ancients barely managed to shut it down, and they lost their lives in the process.
Odada bir kadın varken bile zar zor yapabiliyorum.
I can barely do it with a woman in the room.
- Bana babacığım demesine kızar mısın?
- Wouldn't mind having her call me Daddy.
Olağanüstü bir şekilde korunmuş olan bu kanatta zar tabakalarını destekleyen damarların desenleri, günümüz türlerinde olanlar ile neredeyse birebir aynı.
This marvellously preserved wing has very much the same pattern of veins supporting panels of membrane as living species.
Burada olması gereken zar tabakasını görebilmek için az bir hayal gücü yeterli.
Little imagination is needed to replace the membrane that must have been there.
Ve... Ve... Ve sandalyenizi çekersiniz ve eski moda bir kalıp dondurma düşer,... ekmek bıçağıyla kesilmek zorunda olan iki yanı kağıt helvayla kaplanmadan önce ve ona bastırmak için kaşığınızı heyecanla kaldırırsınız ve siyah jöleden zar zor bir parça koparısınız ve... ve ve sonra kafes kapanır!
and... and... and you would pull your chair in... and then the old-fashioned bar of ice-cream would come down, the one that had to be cut with a bread knife before the two sides were flanked with wafers... and you would lift your little spoon up excitedly to press it in... and winkle out that first divot of black jelly and... and
Neden diye sorarsam, bana kızar mısınız?
Um, doyou mind ifl askwhy?
- Biz onların içine nasıl sızarız?
- How do we cut into them?
Kimyagerler ciltte kızarıklık yaptığını bilirler.
Which we chem nerds know can cause irritation.
Daha küçük bir zenci kızı, aptal bir kelime oyununda zar zor yeniyorsan Ulusal Kodlama Yarışmasını nasıl kazanmayı düşünüyorsun?
Father : If you can barely beat a little black girl at a silly board game, how do you expect to win the national bee?
Gücüm, kibarlığımdan gelsin. Bu umutla yüzüm kızarıyor, kılıcımı kınına koyuyorum.
Let gentleness my strong enforcement be in the which hope I blush and hide my sword.
Düğününe gelmesem bana kızar mıydın? Çünkü biraz tuhaf hissediyorum da.
Paulie, would you be pissed at me if I didn't come to your wedding,'cause I'm startin'to feel kin da weird about it.
Yağcı ressamların resmettiğinden daha buruşuk olan sıfatını zar zor görebildim.
I barely caught sight of his grimace... more foul than how it has been depicted by ass-kissing painters.
- Suratın kızarıp şişiyor.
- Your face gets all red and puffy.
Bu arzunu gerçekleştirmeni engelleyecek olursam bana kızar mısın?
If I prevent you from realizing this desire will you be angry with me?
Resmi olarak insan ırkının zar zor bir üyesiydi.
Well, officially, he was barely a member of the human race.
Daha önce hiç zar atmış mıydınız, Bayan?
You ever throw the bones before, ma'am?
Kızarıklık da var. Bakabilirseniz bakın şurada.
I do have a rash... if you could look... take a look at it.
Eğer bu adam iyi bir zar hilebazıysa elleriyle kameranın açısını kapatabilir.
Now if this guy's a real good dice cheat, he'd be able to block the camera's view with his hands.
13 yıldır evliyiz, sadece çocuklarla oynarken senin zar attığını gördüm.
Al, in the 13 years we've been married, the only time I've ever seen you roll dice is when we're playing Chutes and Ladders with the girls.
Çünkü o gece birkaç zar hilebazını yakaladık ve dava için kayıtları Komisyon'a vermek zorunda kaldık.
Because we busted a couple of dice cheats that night and in order to prosecute, we had to hand over all the video to the Gaming Commission.
Kızarıklıklar, tanrı aşkına, sex çılgını gençler gibiyim.
A hickey, for God's sake, like I'm some sex-crazed teenager.
Sızar. O zaman da kadını bulma şansımız azalır.
Yes, there's going to be a leak, and it's going to compromise our ability to find this woman.
Ve seninle son karşılaştığımızda zar zor dayanmıştın.
And the last time we met, you barely managed to hold your own.
Kafasını zar zor görebiliyorsun.
You can hardly see his head.
Kortikosteroid, şişlik önleyici ilaçlar enjekte ediyormuş ve diz kapağının altındaki bağlar, diz kapağını zar zor yerine bağIı tutuyormuş.
There's evidence of injections of corticosteroids, anti-inflammatory drugs, and the ligaments beneath the patella barely holding together. Wait a minute here.
Bunu üflediğin anda saldırganın kulak zarı patlar.
One good blow of this and your attacker's eardrums are shattered.
Dinle beni, Kim. Bu zar masasındaki son zaferin ve hepsini pass line'a yatırdın.
It's your last roll at the craps table... and you put it all on the pass line.
Benim zar masamın yanında doğdu.
He was born next my craps table.
Bunun anlamı, "Hâlâ arkadaş mısınız ya da değilseniz bile, eğer onunla çıkarsam kızar mısın mı?"
Which means, "Are you still friendly, and if you are, or even if you're not, would it piss you off if I hung out with him?"