Zerafet перевод на английский
103 параллельный перевод
Ve salıncaktaki haliniz, ne zerafet, ne letafet!
And on the swings what grace what charm!
Gerçek zerafet.
- Real dainty.
Ne zerafet!
What elegance!
Yaşlılarında bile, klasik bir zerafet ve itibar var.
Even the old ones, a certain classic grace and dignity.
Zerafet!
Grace!
Bu savaş zerafet ve şahsiyetle kazanılamaz.
It won't be won by charm and personality.
"... mesleği, Zeus ve Hera'nın oğlu demirci Vulcan'a tuhaf bir zerafet verir. "
"while unextinguished laughter shakes the skies." Homer.
Zerafet ve güç... tapınaklarımı süslüyor.
The grace and power... gird my temples.
Zerafet dolu Meryem'e selam olsun.
Hail Mary, full of grace.
Zerafet dolu Meryem'e selam olsun.
Hail, Mary, full of grace.
Selam sana Meryem, zerafet dolu, Tanrı seninle.
Hail Maw, full of grace, the Lord is with thee.
Bu fotoğraflarda doğal bir zerafet var, değil mi?
Got a natural elegance, haven't they?
Ben basit bir dedektifim.Zerafet bilmem.
I'm just a plodding investigator. No style.
'Deniz dünyası kayak takımı'göz kamaştırıcı bir koordinasyon ve zerafet içinde.'
'The Sea World water ski team'in a dazzling display of coordination and brilliance.
Hanımefendi, bu ne zerafet.
ISeñora, qué gusto!
Ve sonra da keman konçertosunu dinlemeye gideriz. Bu ; hoşluk, zerafet ve armoni demek.
And then off to violin land with all its sweetness, delicacy and harmony.
Evet, öyle. Muhteşem zerafet.
Yes, it has a splendid arrogance.
- Kutsal Meryem, zerafet dolu -
- Hail, Mary, full of grace- - - Quit doing that!
Her neyse, babana bahsettiğim gibi.. Biliyor musun sende o bakış var. Sende o zerafet dedikleri var.
Any way, like I was telling your father here you know... you really got a look.
Özellikle senin gibi.. zerafet sahibi bir kızda.
Especially for a girl like you who's got great... poise.
Yüce Meryem, ne zerafet.
Hail Mary, full of grace.
Oradaydık, Eddie ve ben, İngiltere'de, düşünebiliyor musun öyle şık ve zerafet dolu bir davet- -beyefendiler, hanımefendiler, herşey- -Bu arada Buckingham Sarayından da uzakta değiliz.
There we were, Eddie and me, in England, mind you at this swellegant party- - lords, ladies, everything- - not far from Buckingham Palace.
Aşk, şefkat, ritm, zerafet, hayatın özü.
The love, the tenderness, the rhythm, the grace, the spirit.
Ben zerafet ve güzelliğe karşı çok duyarlıyımdır.
I'm most fond of grace and beauty.
Ona çılgın düşlerinin ötesinde bir güç ve zerafet verdim.
I've given her power and grace beyond her wildest dreams.
Yaptığı her şeyi, doğuştan gelen bir anlamda yapıyordu... Zerafet.
Everything he did, he did with an innate sense of... elegance.
Ama nasıl dans edeceğini bildiğin sürece zerafet aranmıyor anlaşılan.
But then, grace is not always required... as long as one knows the steps.
Hiç böyle bir cesaret, yetenek, hakimiyet, zerafet ve aptaIlık gösterisi görmemiştim.
I've never seen such a display of courage, skill, nerve, grace and... stupidity.
Bu zerafet bu... malesef bu parlak, hasta beyinli bir yumurcak tarafından bilinmedik, dağınık, bir bodrumda bulundu ve yayınlanmadı!
This elegance is found here in the basement of this... unknown, unkempt, unpublished, unfortunately brilliant ill-mannered brat!
1944'de Tokyo bölgesinde Dale Carnegie Zerafet Okulu ödüllerinin kazananı.
Winner of the 1944 Dale Carnegie Charm School Award Tokyo division.
Bu basit zerafet için ne düşünüyorsun?
What you think about all of this elegant simplicity?
Baştan aşağı zerafet timsali bir Leydi
A lady of grace from your head to your toes
Bu zerafet evden kaynaklanıyor.
This delicacy is on the house.
Bence senin gibi yazabilen biri, gerçekleşen her şeyde zerafet ve manalar bulabilen biri, eminim mükemmel bir kraliçe olur.
I think that anyone who writes like you can...,... who can find grace and meaning in everything that happens...,... she's sure to make a wonderful queen.
Hayır, güzellik değil Zerafet
No, it's not the beauty. The elegance.
Bende zerafet ve güzellik var.
I possess virtues, beauty.
Buna zerafet deniyor sanırım.
Simple elegance is what I call it.
Zerafet.
elegance.
Baskı altındaki gerçek zerafet, işte buydu dostum.
True grace under pressure, is what you exhibited, man.
zeka, güzellik, tarz, zerafet.
Intelligence, beauty, style, grace.
Ama bu iş incelik ve zerafet gerektiriyor.
But the charade would require subtlety, nuance, grace.
Sende zerafet, incelik ve duyarlılık var ve bu inanılmaz çarpıcı bir şey. ... değişik bir güzellik... bu..
You have grace and kindness and sensuality and this incredibly striking kind of offbeat beauty that's...
Zerafet ve güzel mizaç hanımefendiliğine hizmet eder.
Then westward ho. Grace and good disposition attend your ladyship.
Yani çocukluğuma karşı gösterdiğiniz zerafet.
I mean, Your Grace... to overlook my childishness.
O zerafet seni o kadar etkilemişti ki kendini korumaya almış gibiydin.
You were kind of sheltered. Choked by that silver spoon.
Bak, çerçeve boyunca nakış tasarımı ona zerafet veriyor... ve kabartma benzersizliğini vurguluyor.
See, the scroll designs along the rim give it elegance... and the raised accents make it unique.
Arzularım yumuşaklık ya da zerafet değildi. Ben kabalığın doldurduğu kuvvet ve acıyı beğenirim.
I desire not tenderness and elegance I like roughness filled with force and pain
Zerafet folu Mary Tanrı onunla beraber.
Hail, Mary, full of Grace, the Lord is with Thee.
Zerafet.
Poise.
- Benim için panterler zerafet sembolüdür.
You know, it really works.
Hayret verici bir zerafet ve ne kadar tatlı bir sesti, kurtaran benim gibi bir biçareyi.
? amazing grace? ?