Zorlanıyor перевод на английский
772 параллельный перевод
O çok zorlanıyor.
He's having a hard time.
Kang Woo, zorlanıyor musun?
Kang Woo, are you having a hard time?
Sen olmadan da yeterince zorlanıyor.
She's having a hard enough time right now without you adding to it.
Başkan Joo, zorlanıyor olmalısın.
President Joo. I'm sure that you must be exhausted.
Zorlanıyor olsanız da lütfen biraz daha dayanın.
Although it may be tough, please bear with it for a while.
Kullanılmış bir cyborgla ilgilenmekte epey zorlanıyor gibi görünüyorsun, değil mi?
[Blessed] It would seem you're having quite a lot of troubl e disposing of one used cyborg, aren't you?
Şu an için biraz zorlanıyor gibi görünüyorsun.
Well, at the moment, you look as if you find it difficult.
Jim bunu kabullenmekte bizlerden daha fazla zorlanıyor.
Jim just takes it harder than the rest of us.
Tom onu kafeste tutmakta zorlanıyor mu?
Tom having trouble keeping her caged up?
Nefes almaya çalışırken çok zorlanıyor.
He's breathing very queer when he does breathe at all.
Herhalde o yüzden bu kadar zorlanıyor.
No wonder he's having so much trouble with it.
Dostun Mahoney de diğerleri gibi toprağını satması için zorlanıyor.
Your friend Mahoney, forced to sell, like all the rest.
- Zorlanıyor.
- She is being forced.
Ondan kurtulmakta biraz zorlanıyor galiba.
Though he may have some difficulty in getting rid of it.
Belki de burada sadece rahim değil bütün kişilik açılmaya zorlanıyor.
Maybe not only wombs are forced open here... but the entire person.
Geceki aksiliğe rağmen, sizi unutmakta zorlanıyor olmalı.
In spite of the way he left, he must have had difficulty forgetting you.
Zorlanıyor musun?
Having trouble?
Pek çok insan zorlanıyor.
A lot of people have difficulty.
Muhabere ileri karakollarla irtibat kurmakta zorlanıyor.
Communications reports difficulty in contacting our forward posts.
Sol gözü tamamen kapanan Rivera, Clay'e sarılıyor, ayakta durmakta zorlanıyor.
Now Rivera's left eye is completely closed as he leans on Clay, barely hanging on.
Zayıf bedenim zorlanıyor.
My weak body strains.
İnsan, etrafındaki onca karmaşa içinde hayatı hakkında düşünmekte bile zorlanıyor.
How a person can dream his life away, while others busily rush around.
Vaftizci Yahya'nın ortaya çıktığı günden bu yana göklerin hükümranlığı zorlanıyor. Çünkü Yahya'ya dek tüm peygamberler ve Kutsal Yasa,.. ... olacakları önceden bildirdiler.
Ever since John the Baptist's time the kingdom of heaven has opened to force whereas all the prophets and the law, before John's time spoke only of things that were to come.
- Nefes almakta zorlanıyor musun?
- Been having any difficulty breathing?
Anladığım kadarıyla gelen mürebbiyeleri tutmada çok zorlanıyor.
I understand he has had a difficult time keeping a governess there.
Gemi ise zorunlu inişe zorlanıyor.
A ship making a forced landing.
- Evet, utangaç! Sorumlulukları nedeniyle biraz zorlanıyor hepsi bu. sınav için daha çok zamanı var.
When under pressure, people can lose their concentration during exams.
Gemi zorlanıyor.
She's fighting it.
Şuradan çok yüksek bir enerji alanı yaratılıyor. - Üzerine yoğunlaşmakta zorlanıyoruz.
Unquestionably, an immensely powerful field of energy is being generated around here somewhere, but we're having difficulty focusing on it.
Enterprise'da çalışmalar devam ediyor, ekibim galaksiler arası yolculuk için değişiklikler yapmaya zorlanıyor.
Work is proceeding on the Enterprise as my crew is forced to make the required changes in the ship for intergalactic travel.
Birçok insan şunu anlamakta çok zorlanıyor, birinin duygu ve düşünceleri dışarıda bırakmaya ihtiyacı vardır.
What most humans generally find impossible to understand is the need to shut out the bedlam of other people's thoughts and emotions.
Motorlar zorlanıyor.
These engines are beginning to show signs of stress.
Karısı Anna'nın öldürüleceği korkusuyla Rojak, ufak çaplı ama son derece güçlü, uzun menzilli bir füze yapması için zorlanıyor.
Because of his fear that they will kill his wife, Anna, Rojak has been forced to work on a small, but extremely powerful long-range missile, which, if successful, could dangerously affect the balance of world power.
Kocam bir kaza geçirdi konuşmakta ve hareket etmekte zorlanıyor.
My husband had an accident, .. it is hard for him to speak and move,
Kalan kısmı ise kanun ve nizamı korumakta zorlanıyor.
And what's left of it is hard-pressed to keep law and order.
Motor tepede çok zorlanıyor.
That engine's sure pulling'hard up that hill.
... keşfettiği sırrı saklamaya zorlanıyor.
is forced to keep secret.. what he discoved.
Zenciler her zamanki gibi bunun faturasını ödemeye zorlanıyor.
... imperializing the Blacks.
Teslim etmem için zorlanıyor olmama rağmen misafirimi teslim etmem için hiçbir sebep yok.
Thus, there is no reason for me to hand over my guest, when I am being coerced into doing so.
"Neden Bazı Kadınlar Orgazm Olmakta Zorlanıyor?"
"why to any women is it difficult to come to the orgasm?"
- Nefes alırken zorlanıyor musun?
- Is it hard to breathe?
Aksanınız nedeniyle sizi anlamakta zorlanıyor.
Your accent makes it difficult for him.
Ama kabullenmekte zorlanıyor.
Sure, it's hard to take.
Herhalde o 13 düğmeyle bulmakta zorlanıyor.
Probably has trouble finding it with those 13 buttons.
- Birincisi burnum akıyor. Nefes almakta zorlanıyorum.
I can't breathe as long as you keep my mouth shut.
Alman sınırından geçmekte zorlanıyor olmalı.
He must be having difficulties coming through the German lines.
Kalbinde sorun var. Nefes alırken zorlanıyor...
Her breathing's getting heavier and heavier all the time.
Sanırım zorlanıyor, efendim.
I think he might go, sir.
Savaş, baba ölüyor, anne çalışmaya zorlanıyor.
The war, father got killed, mother forced to go to work.
Sanırım düzen oturtmakta zorlanıyor, hepsi bu.
I, uh... I think she's just having a hard time making the adjustment.
Binici Kara atın üzerinde durmakta zorlanıyor, esrarengiz atın.
He's moving on the black horse, the mystery horse.