Zından перевод на английский
30,052 параллельный перевод
En azından bu karmaşa içinde bir şansımız var.
With all that moving around, at least we have a chance.
Seyircilerimiz, kızından ayrılmış bir annenin çaresizliğini anlayışla karşılayacaktır ama onu tekrar kaçırdıysan işler kontrolden çıkmadan önce şimdi itiraf etmenin tam zamanı.
I know that our viewers will understand the desperation of a mother separated from her daughter, but if you have abducted her again, Lee, now is the time to come clean before things spiral out of control. :
Senin için beden değiştiren psikopatlara karşı hayatımızı tehlikeye attık. En azından...
You know, we've put our lives at risk for you, against an army of body-swapping psychos, the least you could do is- -
Yani bu, onun öldürmediği tek kız en azından kendi elleriyle.
So this is one girl he didn't kill, at least not by his own hand.
- Dünyamız çökmektedir ama en azından hepimiz beraberiz.
Our world is falling apart, but at least we're all together.
Ama hastalık yerine bu virüsler 40 bin kuş tarafından sizin ilacınızı hayvan popülasyonuna dağıtacak.
But instead of disease, this virus will be carrying your cure, which... 40,000 birds will deliver into the animal population.
Queens, iyi birine benziyorsun, gerçekten ama sekiz yaşındaki kızımın astronotlarla konuşma şansı Yankilerin seriyi alma şansından daha fazla.
Queens, you seem nice, you do, but my eight-year-old daughter has a better chance of talking to shuttle astronauts than the Yanks do at taking the Series.
Boşanmada para kaybetmeyi istemedi diye kocası tarafından öldürülen kız kardeşini söylüyor.
He says his sister was murdered by her husband just because he didn't want to lose money in a divorce.
Öğretmen yakında burada olur, .. ve ardından biz sonunda hazır olacağız.
The Teacher will be here soon, and then we'll finally be ready.
Şimdi kanından biraz almamız gerekiyor.
Now we're just gonna need some of your blood.
Ancak bunu hemen, günbatımından önce yapmalıyız.
But we have to do it now, before sundown.
Eskiden havalı, eskipüskü bir yerdi huysuz yaşlı bir kadın tarafından işletilirdi. Ama şu anki sahibi anlayışsız bir Güney tarafı hatunu.
Used to be a cool, shabby joint run by a mean old cat lady, but the current owner is apparently some clueless Southside chick.
Benim hayatım mahvoluyor, bir de geçen hafta neler kaçırdığınızı anlatmak için değerli hikaye zamanından mı çalalım şimdi?
My life is falling apart and now we gotta take out valuable story time to tell you what you missed last week?
Çağımızın en kışkırtıcı ve kutuplaştırıcı şahıslarından biri.
She is one of the most provocative and polarizing figures of our time.
Tüm suçlamalardan beraat etti, akranlarından oluşan bir jüri tarafından aklandı ama sorular hala cevapsız.
Acquitted of all charges, exonerated by a jury of her peers, and yet questions remain.
Başından bela eksik olmuyor gibi görünen iki kadınız.
We are two women for whom trouble just seems to walk alongside.
Dalağına yakından bakarsak neler olduğunu daha iyi anlarız.
If we go in for the spleen, then we get to have a better look when we're there.
Kırık olmadığından emin olmamız için röntgen çekilmeli.
She appears fine. She needs x-rays to rule out a fracture.
Yoksa onu suratından söküp çöplüğe atarız.
Before we tear it out your face and throw it in a dumpster!
♪ Hayallerin yalnız sokaklarından... ♪
♪ To walk along ♪
Jefferson Anıtı üçüncü başkanımız anısına John Russell Pope tarafından tasarlandı.
The Jefferson Memorial, designed by John Russell Pope, honors our third president.
"Bisiklet Hırsızı" ndan bir replik.
That's a line from The Bicycle Thief.
Çok karmaşık bir sos... aklınıza gelen bütün Fransız soslarından daha karmaşık.
It's a very, very complex sauce, much more complex than any classical French sauce you could name.
Hatalıydım, özür dilerim Prince ve kız arkadaşından. Umarım özürlerimi kabul edersin.
I was wrong, I have to apologize... to Prince and his girlfriend and I hope you accept my apologies.
Öğrencilerimin başarısı onlara aşıladığımız çalışma ahlakından geliyor.
My students'success comes from the hard work ethic we instill in them.
İstasyonun görüş alanından yeterince uzaktayız fakat birşey ters giderse hala yeterince yakınız.
We're well out of visual range of the station but still close enough in the event anything goes wrong.
Eğer bu uçak kazasından canlı çıktıysak bu adada her türlü hayatta kalırız.
I think that if we can survive that plane crash, we can survive this island.
Adada daha şimdiden dünyanın en iyi oyuncularından birinin adını unutuyorsak ileride neyi unutacağız?
Okay, if we as an island cannot remember the name of one of the world's finest actors, what are we gonna forget next, huh?
Anlatılmamış Hikayeler Diyarı'ndan kaçtınız çünkü bu kitapta yazanların ortaya çıkmasından korktunuz.
You fled to the Land of Untold Stories because you were afraid that whatever was in this book is going to play out.
Direk maruz kalma ölümcül olarak değerlendirilirken şehir yetkilileri zehirli kimyasal salgının zararsız bir şekilde dağılacağından emin.
While close exposure is considered fatal, civic authorities are confident the toxic chemical leak will dissipate harmlessly...
Şehir yetkilileri zehirli kimyasal sızıntının zararsız bir şekilde dağılacağından ve yakında kontrol altına alınacağından emin.
Civic authorities are confident the toxic chemical leak will dissipate harmlessly and soon be under control.
Onu ateşlemek için maddeyle karşı maddenin infilakından çıkacak enerjiye ihtiyacınız var.
To power it, you need the energy release of a matter-antimatter detonation.
Jianyu ruhu güzel bir insan ama adam resmen konuşmuyor. Bu açılış da sohbetin ön planda olacağı bir etkinlik olacağından senin de yoğun olacağını bildiğimden onu hiç rahatsız etmeyeyim dedim.
Jianyu is a beautiful spirit, but he literally doesn't talk, and since this will be an evening of lively conversation, and you'll be busy working,
Yatağından çıkamıyor. Küçük kızını kaybettiği için harap olmuş durumda.
She can't get out of bed, she's so wrecked from losing her little girl.
Avukatın gelmesinin zorunlu olmasından önce hala bir saat ve yedi dakikamız var.
Yeah, we still got you for an hour and seven minutes before the presence of a lawyer is mandatory.
İyi iş çıkardınız sayın encümen üyesi onları kıçlarından zımbaladık.
Nice work, Councilman! We ass-fucked them.
Zamanın size verdiği her yükün altından kalkarsınız.
You'll be able to handle anything that time throws at you.
Kız arkadaşından haberim var.
I know about your girlfriend.
Yüz tane Kırmızı El tarafından etrafınız sarıldı.
You are surrounded by a hundred Red Hand.
Aramızın böyle soğuk olmasından dolayı üzgünüm ve elimden geleni yapıyorum.
I'm sorry things have gone south between us, and... I'm doing my best here.
Beyni yıkanmış küçük bir kızın DEO tarafından şeytanlara ve meleklere inandırılmasını görüyorum.
A brainwashed little girl the DEO has warped into believing that demons are angels.
Üzerimdeki etkisine kızıyorum, sonra bir süreliğine hakimiyetine karşı koyuyorum ama ardından dayanamıyorum.
I resent the hold that it has on me... and I can resist its grip for awhile, and then I can't, and when I finally give in
- Evet, kampımızın yanından nehir geçiyor.
- Yeah, river runs right next to camp.
Tek söylediğim mayınlara basmadan aralarından yürümenin yolunu bulmalıyız.
I'm just saying we need to start finding a way to walk in between the mines and not on them.
Sanırım, "Candle Körfezi" ni her kim hazırladıysa Karga Yuvası'ndan önce kızı başka bir yere götürmüştür.
I think whoever made "Candle Cove" took her somewhere else before the Crow's Nest.
Ama bilginiz olsun, basından biri Alison Hawthorne-Price'ın davayla ilgili sorgulanıp sorgulanmadığını sorarsa, yetkililerle işbirliği yapmadığınızı söylemek zorunda kalacağım.
Fair enough. But be aware, someone from the press may ask me if Alison Hawthorne-Price is being questioned in the Silver Bells murders, and I will be forced to tell them that you are not cooperating with the authorities.
Aklından bile geçmemiştir 16 yaşındaki bir kızın bir pazar sabahı uyanıp aşağıya kahvaltı için indiğinde onu...
Never crossed his mind that a 16-year-old was gonna wake up Sunday morning, head downstairs for breakfast, and...
Babamın yaptıklarından sonra, toparlamam imkansız.
There's no way I can bounce back after what Dad did.
Mitchell Hawthorne'un kızıyım ama Edwin Booth, kardeşi John Wilkes Booth'un yaptıklarından nasıl sorumlu değilse, babamın yaptıklarından da ben sorumlu değilim.
I am the daughter of Mitchell Hawthorne, but I am no more to blame for what he did than Edwin Booth was for what John Wilkes Booth did.
Kendi çalışanlarınızı soydunuz. Emekli fonlarından çalıp, paralarını şirketin rüşvet fonuna aktardınız.
You stole from your own employees, took money from their 401 kays, and then put it in a company slush fund.
Bu işe başından sonuna dek sımsıkı sarıldınız.
You held tight to the mission all the way to the end.