Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ Z ] / Zıpkın

Zıpkın перевод на английский

1,336 параллельный перевод
- Zıpkını ateşleyin.
Launch harpoon.
Öyleyse bu üst sınıf teçhizatı bir balina zıpkını gibi mi kullanacağız?
So, we're gonna use this high-grade hardware like a mooring harpoon?
Zıpkın, koltuk paraşütü, fırlatılabilir tavan.
Harpoon gun, parachutes built into seats, ejectable roof.
Andromeda'nın yakalama zıpkınlarından biri.
One of Andromeda's grappling harpoons.
Zıpkın.
Spear guns.
Zıpkın, Ignatio Paez'e ait. Kübalı dalgıç.
Spear gun belongs to Ignacio Paez, our Cuban diver.
Bay Paez. Zıpkınınızda insan dokusu bulduk.
Mr. Paez, we found human tissue on your spear gun.
Ama zıpkın üzerinde insan derisi hücreleri vardı.
But there were human skin cells on that spear.
Zıpkını aldığını biliyoruz.
We already know he borrowed a spear gun.
Ve Tommy Lee'nin sağlam bir zıpkın olması yüzünden o pornoları vuruyordu.
As Aretha said to Gloria, Celine Shania and Mariah during Divas Live "Are you trippin'?"
Beni zıpkınladın!
You shot me!
Özel yaptığım bir zıpkını... tam kalbine sapladım.
Stabbed it right through the heart... with a big homemade harpoon.
balinalar tam zıpkın yedikleri yere geri dönebilirlermiş.
I read somewhere that... whales can find their way back to the exact same spot where they got thrown a harpoon.
Zıpkın kullanılmış. Yani ya derin deniz dalgıcı, ya da öyle birini tanıyor.
A spear, so he's either a deep sea diver, or knows one.
Teknede zıpkın tüfeği bulamadık.
No spearguns on the vessel.
Kurbanımız zıpkını yer.
So, our victim takes the spear.
Çıplak erkek, tekne gövdesi ve zıpkın.
Naked guy, boat hull and spear.
Sizin için o kötü bir kadındı, tıpkı karınız gibi.
To you, she was a woman of Evil, just as your wife.
Tıpkı tek cinsiyetin olduğu okulların yaygınlaşması gibi böylece çocuklar daha iyi öğreniyor biz de böyle bir şirkette daha çok verim alacağımızı düşündük.
Just like we're seeing the proliferation of single-sex schools where kids can learn better so can they work better in a single-sex private company.
Soylu müvekkiliniz, siz prensipler içinde demlenirken nikâhlı karısını ayartması için adam tuttu. Yegâne amacı,.. ... yegâne diyorum, tıpkı sakız yapışmış ayakkabı tabanı gibi,..
This noble client of yours, as you sit so steeped in principle actually employed a man to seduce his own wife for the sole purpose and I mean "sole," as in the cruddy bottom of a gummy shoe for the sole purpose of interfering with marital relations.
Tıpkı Cheryl'la plânladığınız gibi, küçük komplonuz işe yaradı.
Just like you and Cheryl planned, your little conspiracy.
Bu resimler dijital yazıcıdan çıkmış. Tıpkı bilgisayarınızın yanındaki gibi.
The pictures were printed on a digital printer just like the one next to your computer.
Kızınıza yaptığımın gölgesi ömür boyu üstümde olacak, tıpkı Oz'da kalmam gibi.
What I did to your daughter will shadow me forever, just as being in Oz will.
Adebisi, o kaydetmişti, tıpkı sizin yaptığınız gibi.
Adebisi, he documented it, just like you're doing right here.
BU tıpkı siz ikiniz küçükken ki gibi, son akşam yemeği yer gibi yapardınız.
Oh, this is just like when you two were little, and you... you used to eat pretend supper.
Tıpkı Fox Mulder gibi konuşmaya başladınız, Bay Dogget.
You're starting to sound just like Fox Mulder, Mr Doggett.
Başının üstü, Nasıl da kıpkırmızı...
Upon your head How golden-red
Hepsi... cansız ve sonra tıpkı hayatın organizmalarla başlaması gibi.
All is... lifeless. And then, like, life begins... with organisms. Those little single-cell ones.
Gördüğünüz gibi cehennem, günlük yaşantımızın tam da içinde, tıpkı az önce şu bizim Bay Sommers ile kanıtladığımız gibi.
So, you see, hell is very much apart of our everyday experiences, as we have just proven with our very own Mr. Sommers.
- Tıpkı bir kaplan gibi sıkısınız evet
Yesh, toit like a toiger!
Güzel çiçekler, tıpkı kızın gibi.
Beautiful flowers, just like your daughter
Hayal mahsülü, çavuş, ama biz yakında yeniden saldırmaya başlayacağız tıpkı Dunkirk'de Fransız ve İngilizlere yaptığımız gibi Manş denizine doğru kaçacaksınız.
Wishful thinking, sergeant, but we shall soon resume the offensive and have you running back to the English Channel just like we did to the French and British at Dunkirk.
Bizim inandıklarımızla, sizin inandıklarınız tıpkı şu iki ışık hüzmesi gibi, ayrı.
What we believe and what you believe are like these two beams of light.
Belki de arkamızda bu küçük diktörtgenlerden bırakmalıyız..... tıpkı dün Gunn'ı araştıran yaratığın yaptığı gibi.
We could leave these small rectangles behind like that creature who inquired about Gunn.
Eğlencemi bozmaya kararlı görünüyorsun. Tıpkı çıktığımız zamanlarda yaptığın gibi!
You seem determined to put an end to all my fun, just like you always did when we were dating.
Geçen gece patlattığın iksirden dolayı hala kıpkırmızı.
It's still red from the potion you blew up last night.
Bazıları bizim mirasımızın bir parçası tıpkı Gölgeler Kitabı gibi.
And they're as much a part of our heritage as anything in the Book of Shadows.
Görünüşe göre Sindirella'nın baloya yalnız gitmesini istiyor, tıpkı hikayede olduğu gibi.
Looks like he wants Cinderella to go to the ball alone, just like in the story.
Artık bir insansın bu yüzden mütevazı olmaya alış, tıpkı geri kalanımız gibi.
Yeah, well, you're human now, so get used to being humble, just like all the rest of us.
Bonsai ağacı var, denge ve uyum için ve bir rüya kapanı, tüm rüyalarınızın gerçek olması için tıpkı benimki gibi.
There's a bonsai tree for balance and harmony. And a dream catcher so that all your dreams will come true, just like mine have.
Arkada milyonlarca düğme var. Tanrım, sırtın kıpkırmızı olmuş.
There are a million buttons back here!
Tıpkı 15 yıl önce yaptığınız gibi.
Just like you did 15 years ago.
Onun içini açmayı planlıyordunuz tıpkı professor yaptığınız gibi Bayan Runce. Neden?
You were planning to out him open, Ms Runtz, like you did the professor.
Kıpkırmızı oldun ve utandın, ilk buluşmamızda "fil-et-mig-non" ısmarladığın zaman olduğu gibi.
You turned all red and embarrassed. Like on our first date when you ordered the... "filet mignon."
Kıpkırmızı bayrağın üzerinde duran çelik miğferdir, eski dilde "teneke şapka", hemen onu ifşa eden.
It was the steel helmet, the old "tin hat", lying there on the crimson of the flag which revealed him instantly.
Çatışma alanına nasıl gireceğinizi, ve tıpkı bir gölge gibi nasıl yok olacağınızı öğreneceksiniz.
You will learn how to enter a combat zone and evaporate into shadow.
Yalnızca hükümdarlığınız olacak. Ama hükmedemeyeceksiniz. Tıpkı İncil'de yazdığı gibi.
To reign, perhaps, rather than to rule as a shepherd cares for his flock.
Ve tıpkı satranç oyunundaki gibi her hamleyi kafanızda kurmalısınız.
And like in a game of chess, you've played every move in your head.
Sevgili kız kardeşim, bu mektubu da buruşturup çöpe atmak isteyeceksin, biliyorum. Tıpkı diğer mektuplara yaptığın gibi ve aynı zamanda bana da yaptığın gibi.
My dear sister, you will be tempted, I know, to crumple this letter and throw it in the basket as you did with so many others and as, in a sense, you did with me.
ABD nin resmi terör tanımını kabul ediyorsanız. eğer kabul ediyorsanız. Terör ; tıpkı diğer silahlar gibi güçlünün silahlarının üstünlüğüdür.
If you do that then terror is overwhelming the weapon of the strong like most other weapons.
Orada olduğunu anlamazsınız bile. Tabii, kalçanıza falan koyarsak ve üstüne oturursanız, başka. Tıpkı Prenses ve Bezelye masalındaki gibi olur.
You won't even really know that it's there unless, you know, we put it under your thigh or somewhere else where you might sit on it, then you'll have a "Princess and the Pea" moment,

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]