Zırvalık перевод на английский
461 параллельный перевод
Bence bunların hepsi zırvalık.
In my opinion, it's all a bunch of bunk!
- Zırvalık.
- Twaddle.
- Boş laf, zırvalık.
- Bosh and nonsense.
Bu zırvalık sona ermeli.
This has got to stop.
Bırak bu şık kanun zırvalıklarını.
Never mind that fancy legal talk.
Ama, bu zırvalık seni değiştirmeye başladığında bağımsızlığın korkuya dönüştüğünde o iki reklamcının etrafında sızlanıp yalvardığını izlediğimde bu hiç hoşuma gitmedi ve gitmiyor.
But when that drooling pap began to change you... when your independence turned to fear... when I watched you snivel and grovel around those two walking commercials... I didn't like it, and I don't like it.
- Hep aynı zırvalık.
- All that I've heard
Söylesene dostum, Pulitzer ödülü aldığını biliyorum, ama bütün şu evrim zırvalıklarına artık inanmıyorsun değil mi?
Tell me somethin', Jim boy. I know you got one of them Pulitzer prizes, but you don't really believe in all that evolution junk, now do you?
Tamamen zırvalık.
That square-ball jazz.
Zırvalık mı yoksa bir önemi var mı?
Is it baloney or does it amount to anything?
Zırvalık diye adlandırmak çok zor.
It's hardly what you'd call baloney.
Bir sürü zırvalık.
A lot of tomfoolery.
Evet, bir sürü zırvalık.
Yes, a lot of tomfoolery.
Manevi zırvalık mı?
Moral crap?
Zırvalık dedin!
You said crap!
Bana zırvalık dedirttin.
You make me say crap!
Zırvalık dedi!
She said crap!
Zırvalık. İnsanın iştahının tatmin olması gerekir.
Nonsense, the appetite needs to be fulfilled.
Hiç böyle zırvalık duydun mu?
Ever hear such horseshit?
Zırvalık mı?
Junk?
Hepsi zırvalık,
You saw that for yourself?
Elizabeth, bize niye böyle zırvalıklar gösterirler Leicester Kavşağının bazı kısımları hâlâ gösterilmemişken.
Mrs. elizabeth iii Is why they show us crap like this When there's bits of the leicester bypass
Resmen zırvalık!
It's absolute crap.
Daha çok zırvalık.
More fancy talk.
Şu zırvalık bittiğinde Osuch'u ziyaret et.
Drop in with Osuch when this is over
Kendini nasıl da suçladığınla ilgili bir sürü zırvalık.
Some drivel about how you blame yourself.
Bu zırvalık için size on dakika daha izin, sonra ödev başına.
Hi, kids. Ten more minutes of this junk and then I want you to do your homework.
Zırvalık!
Balderdash!
Hiç durup düşünmüyorsun. - Ne zırvalık söylüyorsun?
Don't you ever stop to think what the hell you're saying?
Bir sürü zırvalık.
It's a load of nonsense.
Bu zırvalık.
This is garbage. RYDER :
Bunlar zırvalık.
That's all crap.
Bu zırvalık sona erdi doktor.
The charade is over, Doctor.
Evet, ama bir şey değil.Zırvalık!
Yeah, but it's nothing, just crap!
Sadece kişisel zırvalık.
It's just personal bullshit.
Hepsi zırvalık!
It's all crap!
Zırvalık.
No way.
Çünkü ayda bir zırvalık filozofu kesiliyorsun.
Because once a month you get bullshit-philosophical.
Clell aslında bu savaşı yanlış karar sayıyor. Zırvalık.
Clell sees this war as bad judgment, a screwup.
Bunun zırvalık olduğunu biliyorsun, sadece şirket propagandası.
You can see through that crap. It's network propaganda.
Bu şeylerin hepsi... zırvalık!
This stuff is... garbage!
Orada da bir sürü zırvalık var.
And that's a lot of talk.
Zırvalık.
Blah.
Sonu gelmeyen zırvalık!
Endless twaddle!
Zırvalık?
Twaddle?
Zırvalık.
This is crap.
Oh, Lütfen, Bana ufacık kuş zırvalığını anlatma.
Oh, please, don't give me that stuff about the bird.
Şu Obi-Wan Kenobi zırvalığını da kes artık.
We'll have no more of this Obi-Wan Kenobi gibberish.
Sen Anjali'ye aşıksın, değil mi? - Zırvalık! Ben sana aşığım.
You're in love with Anjali, right?
Zırvalıyorsun Willy! Bu saçmalıklar için ortam ziyadesiyle iyi. Öyleyse sokaklara çıkın!
You'll just drive yourself crazy always thinking about something you can't change anyway,
Artık zırvalıyorum.
I'm babbling now.