Çalıntı перевод на английский
4,165 параллельный перевод
12 yaşındaki bir çocuğu ezdiğinde hız sınırının üstüne çıkmıştı, meth etkisindeydi, araç sürmesi yasaklanmıştı ve çalıntı bir araç kullanıyordu.
He was over the limit, high on meth, he was banned from driving and behind the wheel of a stolen car when he ran over and killed a 12-year-old boy.
Çalıntı paran ile yapacak başka bir şey bulamadın mı peki?
And you couldn't think of anything else to do with your stolen money?
Çalıntı mı?
Stolen?
"Zombie Soccer" Enrique'nin çalıntı eseri.
'Zombie Soccer'... is a plagiarized work of Enrique.
Evet, anlıyorum. Araba çalıntıymış. Ama sürüceden hiç iz yok mu?
Yes, I understand it was a stolen car, but no sign of the driver?
Arabanın çalıntı olduğunu biliyor.
They know it was a stolen car.
Alberto, motorları yenilemek için çalıntı parçaları kullanacak zaman bulmuş.
Alberto did time for using stolen parts to rebuild engines.
15 yıl önce fail çalıntı minibüsünü buraya bırakmıştı.
15 years ago, the perp abandoned his stolen van here.
15 yıl önce o gece nehir kenarındaki yolda çalıntı minibüsü süren sendin.
15 years ago that night, you were driving on the riverside road in a stolen van.
Görünüşe göre arkadaşın çalıntı sınav sorularını satma işine bulaşmış.
Your friend here seems to be involved in selling the answers to a stolen test.
- Çalıntı olduğunu düşünüyorum.
I have reason to suspect this is plagiarized.
Araba Susan Adler üzerine kayıtlı ama çalıntı ihbarı yapılmamış.
The mustang is registered to a Susan Adler, but it hasn't been reported stolen.
Hayır, çalıntı kimliğini korumak zorundaydın.
I had to protect my children. No, you had to protect your stolen identity.
Çalıntı araç alıp satan kötü adamlar, birden fazla aracın gözden kaybolması ile bağlatılı adamlar.
The kind of guys who fence cars, cars that are linked to more than one disappearance.
Dün Tahoe markalı araç için çalıntı ihbarı yapılmış. Browning Güvenlik Şirketi tarafından.
Our Tahoe was reported stolen yesterday
Browning Güvenlik Şirketi Tahoe için çalıntı ihbarında bulundu. Kimin çaldığı hakkında hiçbir fikrimiz yok.
The Tahoe was reported stolen by Browning Security company,
Orası arap saçı gibi karışık bir yer. Bir şekilde oraya birileri girmiş olsa bile birkaç dakika içinde çalıntı eşyalar bulmaları sence de garip değil mi?
You can't find your own hand in front of your face in there, and yet somehow someone went in there, and after a couple of minutes, they found some stolen goods?
- Tahliye şartlarını çiğnemiş desene. Çalıntı silah adamın başına böyle bela açar, evlat.
Stolen handgun's gonna do that to you, son.
Vic ile Ferg Manning'in kamyoneti için bir uygulama koordine ediyorlar, gümüş bir pikap, plakasız ya da çalıntı plakalı.
Vic and Ferg are coordinating a search for Manning's truck, a silver pickup, either no plates or stolen plates.
Bu plakalar çalıntı.
Those plates are stolen.
Çalıntı kredi kartı numaraları, sahte pasaportlar, kayıp sanat eserleri var.
Yeah, we're looking at stolen credit card numbers, counterfeit passports, missing artwork.
Şimdilik ilgimizi bekleyen çalıntı bir kargo kasası var.
Well, for now, we've got a stolen shipping crate that demands our attention.
Çalıntı bir mal.
This is stolen property.
Holt'u iş üzerinde yakalamak çalıntı t - rex'i bulmak için en iyi şansımız.
Catching Holt in the act is our best shot at tracking down that stolen t-rex.
- Muhtemelen çalıntıdırlar.
Stolen, most likely.
- Nereden çalıntı?
Stolen from where?
Çalıntı askeri silahlarla ilgili bir gelişme var mı?
Anything on those stolen army weapons?
Çalıntı askeri silah kasasını istetmiştiniz sanırım Bay Queen.
I believe you ordered the crate of stolen military weapons, Mr. Queen.
Kardeşimin bana verdiği tek şey ölü bir kadından çalıntı.
The only thing my sister's ever given me and it's stolen from a dead woman.
- Çalıntı uyuşturucu.
Stealing drugs.
Çalıntı bir cep telefonunu arıyoruz.
- We're tracking a stolen cell phone.
Casuslarımdan birinin kasasında çalıntı gizli bilgi içeren bir bellek bulduğum zaman yapmam gereken bu.
That's what I'm supposed to do when I discover a drive containing stolen classified intel in the safe of one of my operatives.
Öğrenelim bakalım istediği için... her şey göze alacak kadar... korkusuz bir kadın mısın... ya da çalıntı bir taçtan başka, birşeyi olmayan küçük bir kız mı?
It's time to find out if you're a woman who's prepared to do whatever it takes to get what she wants, or just a little girl with a stolen crown and nothing else.
Balina büyük olasılıkla çalıntı silahları buradaki bir depoda saklıyor.
Whale is likely storing the stolen weaponry in one of these warehouses.
Çalıntı arabadaki sendin değil mi?
That was you in the stolen car, wasn't it?
Ne yazık ki, Higgs bozonunu bulmak çalıntı kimliği geri getirmekten daha kolay.
Unfortunately, it's easier to find the Higgs boson than it is to recover a stolen identity.
Sonuç olarak göt gibi sarhoşum çalıntı bir çim biçme makinesi ile araç yolunda 5 otoban boyu gitmişim... Üstsüz olarak hem de.
So there I am, drunk off my ass, driving down the 5 freeway on a stolen lawn mower in the car pool lane topless.
- Çalıntı da değiller.
- Or stolen.
Motorları çektirip, şase numaralarına baktıracağım ve kimsenin size çalıntı parça satmadığına emin olacağım.
I'm gonna have the bikes picked up. We'll run the serials for anything aftermarket. Make sure no one sold you any stolen parts.
Tüm ayrıntılar konusunda çalıştık.
We've worked out all the details.
Araştırmalara göre ayrıntı odaklı görevlerde çalışanların performansını arttırıyor.
Studies show the color boosts the performance of workers with detail-oriented tasks.
İyi çalışan polislerin haberini yaymada bir sıkıntı görmüyorum.
I see no shame spreading the word on good police work.
Çalıntı plaka kullanıyorlarmış.
They're using stolen plates.
Onarmaya çalıştığımız bir gaz sızıntısı var.
We got a gas leak issue we're dealing with.
Carter'a yakın kaynaklar, üzerinde çalıştığı hikayelerden dolayı, kendi güvenliği konusunda endişeliydi. Hikayelerden alıntılar kız arkadaşı tarafından yayınlandı.
According to sources close to Carter, he was worried about his own safety recently because of the story he was working on, excerpts of which have been released by his girlfriend.
Bütçe kısıntısından ötürü, ortaokul müzik öğretmenliği görevimden alınmıştım ve lisede vekil öğretmen olarak çalışıyordum.
Due to budget cuts, my position as middle school music teacher has been eliminated... so I've been working as a high school sub.
Çalıntı telefonu arıyorum.
Calling the stolen cell phone now.
Ama onu ağzına koymak için bir sürü sıkıntıya girdi ve savaşmadan kaçmaya çalışıyor.
The target is fighting to escape after going through the trouble of putting him in its mouth.
- Mobstaz soytarıları mıntıkamdan pay almaya çalışıyorlar.
- These Mobstaz clowns... they been trying to chip away at my territory.
Aynı mevkide bir çalıntı araç raporu da var ayrıca.
Local police are searching for it now.
Her zaman sıkıntılı insanlarla çalışırdı.
She worked with disturbed people all the time.