Çörek перевод на английский
2,807 параллельный перевод
Çörek gibi tatlıyımdır.
♪ I'm as sweet as sticky buns ♪
Çörek var mı evde? Kahvaltı etmedim de.
You got any donuts?
Çörek getirdim, isteyen varsa...
I brought donuts, if anyone is so inclined.
- Çörek ister misin?
- Would you like a doughnut?
Birçok öğrenci merkeze gelip bedava çörek alabilmek için depresyondaymış numarası yapıyor.
We have a lot of students coming to the centre pretending to be depressed to get doughnuts.
Çörek şirketine, sadece bunalıma girmiş öğrencilere çörek vereceğimizi taahhüt ettik. Ayrıca üşütüklere.
We pledged to the doughnut company we would only give doughnuts to students who were depressed or otherwise nutty.
- Çörek isteyecektir.
- She'll want doughnuts.
- Çörek almak için intihara meyilli olmana gerek yok.
- You don't have to be suicidal... -... to get doughnuts, just depressed.
Tatlı çörek yap.
- Doing the sweet slide.
- Çörek ve sos da olsun yanında yo.
Hey! Get some dipping sticks too, yo.
- Çörek ve sos da isterim kesinlikle.
Uh, I can- - I can definitely get dipping sticks.
Çörek.
Biscuits.
- Zencefilli çörek de katiyorum!
- Gingerbread crumbs.
Zencefilli çörek demek, sahane!
Gingerbread. Fantastic.
Beraber takılan adamlar, yerde boş çörek kutuları birbirlerine hayalet hikayeleri anlatıp, tüm gece uyanık olurlar.
It should be guys hangin'out, empty donut boxes on the floor, staying up all night telling ghost stories.
Çörek istiyorum, Meyve parçacıklı, sıcak, yağlı.
I want a muffin, Fruit Explosion, heated, butter.
Ve Alex için de bir çörek.
And a muffin for Alex.
Alex, çörek.
Alex, muffin.
Evet, toplantıda kahve, çörek her şey vardı. Bu...
You know, there was coffee and buns and everything.
Festival için çörek yapımında kullanmışlar... ... ve şüphelenmeyen köylülere dağıtmışlar.
Their fest was used for savory bun filling
Birkaç kutu tatlı çörek ve iyi düşünülmüş, birkaç iltifata atlarlar hemen.
A dozen bear claws, a couple well-considered compliments, they're putty.
Çörek?
Accepted donuts?
Çörek getirdim sana
I brought donuts. I know you like donuts.
Yarım bir çörek?
Half a muffin?
Hani eskiden sana hep çörek getirirdim ya bugün de öyle yapmak istedim ama sadece bir tane kalmış, ve ben feci acıktım.
You know how I used to bring you a muffin every day? Well, I wanted to do that today, but we only had enough for one, and I was kind of hungry.
Acaba ne olabilir? Sadece bana ait tam bir çörek
What could it be? ♪ How to love ♪ My own whole muffin?
Birbirine birleştirilmiş, iki yarım çörek var orada.
That is two complete halves right there.
Ama deneme çekiminde seni beğendiler ve ben de beğendim, bu konuda haklılar ve en iyi yanı artık ikimize de bütün bir çörek düşecek hatta belki de şu yeşil şamfıstıklı olanlarından.
Hey, they liked you on the audition tape, and so did I, and they were right. And the best part is now we'll be able to afford a whole muffin - - ooh, maybe even those green pistachio ones.
Benimle fındıklı çörek yapmak isteyen var mı?
Anyone want to make some Tollhouse cookies with me?
- Tarçınlı çörek.
- What is it? - Sticky buns.
Bir çörek ister misin?
You want a donut?
Sıcak tereyağlı sütlü çörek!
Warm buttermilk scones!
Bence çörek satmaya başlamalıyız.
I think we should start selling scones.
On dakika sonra sandviç ve çörek veriyoruz. Akabinde akşam yemeği için peynirli ekmek ve içki.
Ten minutes after that we serve sandwiches and scones then after that it's dinner, followed by a cheese board and liqueurs.
Beth limonlu haşhaşlı çörek için..
Well, I was talked into the lemon poppy seed muffin
Kızın sırtı çörek kırıntılarıyla kaplandı.
The chick had muffin crumbs all over her back.
Hala yiyecek yeriniz var mı bilmem ama, işte size şirketten bir çörek.
I don't know if you guys have room, But here's a muffin on the house.
Bana çörek verdi.
She gave me a muffin. Both :
Çörek falan ver.
Offer them scones.
- Bu gerçekten çok tatlı, ama, bilirsiniz işte, biraz çörek olmadan kutlama olmaz.
- Now, that's really sweet, but, you know, it wouldn't really be a celebration without some scones.
- Yağlı çörek.
A scone.
Çörek ister misin?
Maybe a scone?
Akşama çocuklar gelecek biliyorsun, değil mi? Evde çörek, börek bir şeyler var mı?
The guys are coming tonight, remember?
Belki bir dahaki sefere size kahvaltıda çörek hazırlarım, polis bey.
Maybe next time, officer, I will treat you to a doughnut in the morning.
Ama çörek pişirmeler artık eskide kaldı gibi.
But I'm afraid the doughnut thing is a bit of a relic.
- Çörek ister misin?
Shit! - Want a doughnut?
- Çörek kampına.
- Camp Cupcake.
- Kahvaltı için, çörek getireceğim.
I bake them myself...
Pirinçli çörek?
Rice cake.
Bize çörek aldım.
Got us some cake...
Belki biraz çörek ve kahve alırsınız
I mean, we can get you some coffee, bagels,