Être перевод на английский
44 параллельный перевод
Je veux y être Orkestra başladığında
[Continues]
Bütün varoluş sebebini camdan dışarı mı atıyorsun?
Your entire raison d'être is out the window?
Even so, she is my raison d'être.
And yet, it is my raison d'être.
Sizi başbaşa bırakalım da meselenizi çözün.
- Peut-être nous vous laisserions...
Bu bizim dünyadaki tek amacımız, çünkü.
It's sort of our raison d'être, you know?
Varoluşlarına has bir eğilimdir yaptıkları.
This journey is his raison d'être.
Komün'ün "raison d'être" i olan toplumsal devrime yardım etmek.
If we must fight, we will fight. If we do, there will be no mercy.
Toplumsal adaleti savunan bizler bu sınıf için hiçbir şey yapmazsak, Komün'ün raison d'être'ini yerine getirdiğini görmem mümkün olmaz.
Now we must go to the barricades to look after these people. We're offering help and support, but if nobody wants it, we'll do it alone.
Belki de, dostum...
Peut-être, mon ami.
İntikam iblislerinin sadece, kadınlara kötü davranan erkekleri cezalandırdığını sanırdım.
I thought vengeance demons only punished men who wronged women. Oh, that was Anya's little raison d'être.
İçeri geçin Yolculuk uzun muydu?
Today you are the Springsteen family's raison d'être. Come in, come in. - Was your drive long?
- Olabilirmiş!
- Peut être. - "Potetre"?
Bana Güven, ve benim raison d'être
Trust in me, and my raison d'etre.
İkisi de, ikisi de sorun olmuştu.
- Mais surtout, peut-être, - Both, both are the problems.
Belki kocamı.
Peut être bien mon mari.
Belki taksiyi ya da belki polisi.
Peut être bien un taxi ou les flics...
Bu konuşmayı bitirir bitirmez cep telefonunu atacağım. Tabii arabamla evinin önünden ayrıldıktan hemen sonra.
Et moi, dès que je raccroche, je jetterai ce téléphone, après être parti de devant chez vous.
Belki de benim sana burada ihtiyacım vardır.
Ou peut être que c'est moi qui est besoin de toi à l'arrière.
- Kesinlikle. Yahya Peygamberin üst çenesinden alınan bir azı dişi.
D'être precis, it is a molar taken from the upper jaw of St. John.
Olabilir.
# # Peut-être.
Olabilir, anne, evet.
Peut-être, maman, oui. # #
Ama doğruysa ve katil Eva Kane'se, bir kez daha öldürebilir.
But if it is true that Eva Kane is a killer, then peut-être she may kill again.
Ama dolapta gizlediği iskeletler olabilir.
Peut-être she has the skeletons in the armoire.
Batman'in ailesinin katili Joe Chill'i ortadan kaldırmak Batman'in varoluş nedeninin yok olmasına sebep oldu ( raison d'etre ).
Removing Joe Chill as the killer of Batman's parents effectively deprived him of his raison d'être.
Başım dik ve sarsılmadan, ihanetle geçen günler ve teslimiyetle geçen geceleri atlatacağım.
That's my raison d'être :
Halkımızın sahip olduğu sorunları çözmenizi mümkün kılmak bizim misyonumuz ve varoluş amacımızdır.
Mr. President, you have to worry for the country, day and night It's our mission and our raison d'être, to remove any obstacles and solve problems and aid you in achieving your goals
Sanat Suçları senin FBI güvenliğin.
Art crimes are your FBI raison d'être.
Dikkat dağıtman gerçekten, Takdire şayandı.
Your distraction, though "peut-être" extreme, was "très" effective.
O belkide ölmüş olduğunu düşünmemizi istiyor
Peut - être qu'il veut seulement qu'on pense qu'il est mort.
Orta Yol artık bitti, hükümette yer almadan önce varlıklarını sürdürmek için bir sebep bulmaları gerekecek.
The Central Party is in tatters. They have time to find its raison d'être.
C'est un honneur pour moi d'être nominé.
C'est un honneur pour moi d'être nominé.
Bu benim "raison d'être" m ( fr : varoluş nedenim ).
It's my raison d'être.
Var oluş nedenimi başıma kakmanı düşünüyordum. Dünyanın bana verdiği zarar ve acının benden alınışını düşündüm.
I've been thinking just how wretched it would be if my own raison d'être... wreaking havoc and pain on earth were taken from me.
Var olma nedenim benden alınırsa nasıl yıkılırdım onu düşünüyorum.
I've been thinking just how wretched it would be if my own raison d'être were taken from me.
Evet, olabilir.
Oui, peut-être.
Bu hortlağın var olma nedeni ne?
What is this revenant's raison d'être?
- Takımımızın varoluş sebebi tarihi korumak ama sen tılsımı düşmanlarımızla takas ettin. Böyle bir tercihin tarihe sayısız etkisi olacağına hiç şüphe yok.
Predicting history is our team's raison d'être, yet you traded the amulet to our enemies, a choice which will no doubt have countless repercussions on history.
"Raison d'etre" sinin tek nedeni, annesini kaybetmenin intikamını almak.
This is someone whose whole raison d'être is avenging the loss of her mother.
- "Raison d'etre" mi?
"Raison d'être"?
Français, peut-être?
Français, peut-être?
- Kıskançlık mı?
Peut-être.
O sadece bir kadın olmakla kalmaz.
Non seulement elle peut être une femme, Not only can she be a woman.
Fransızca biliyor musun?
Peut-être français?
Burada olmamalıyım.
Je ne devrais pas être ici.