Öylece перевод на английский
16,952 параллельный перевод
Öylece nasıl kaybolabilirsin?
How could you just disappear?
Öylece gelip prova sırasında repliklerini öğrenemezsin.
You can't just show up and learn your lines during rehearsal.
Burada öylece oturup bekleyince seni eve götüreceğimi mi sanıyorsun?
You think you're just going to sit there waiting on me to take you home?
Biri öylece orada mı bırakmış?
Someone just left it there?
Öylece dolaşıyor.
he's just walking around.
Sadece Parfum de la Mort kokusuna katlanıp yatacaksın öylece, hayatım.
Sweetie, you just have to lay there and endure the Parfum de la Mort.
Patrick Sorenson öylece kaybolmuş olamaz.
Patrick Sorenson didn't just vanish into thin air.
Şimdi, ı'm öylece biraz bu kulak fındık kadar gevşetin.
Now, I'm just gonna loosen these lug nuts up a little bit.
Bunun içten içe onu yiyip bitirdiğini bilsem de Danny öylece durup bunu izledi.
And Danny stood by and watched, even though I know it killed him inside.
Evet ama öylece bir adam demedim.
Yeah, only I didn't say it was a guy.
Evet ama öylece bir adam demedim.
Yeah, only - - only I didn't say it was a guy.
Öylece gidip birini öldüremezsin.
Now, you don't just walk up and kill a man.
- Ama öylece kaldı.
But they didn't pursue it.
Öylece etrafta yüzer... kartal ve horozun barajı inşa etmek için ihtiyaç duyacağı odun ve bokları toplarsın.
Just swimming around, gathering the wood and the crap that the rooster and the eagle need to build the dam to keep the water out.
Dean öylece oturup bir ipucunun çıkmasını bekleyemeyiz.
Dean, we can't just sit around and - - and wait for a lead.
Öylece mi?
Just like that?
Bana öylece bakıp yalan söylemen beni hasta ediyor.
Makes me sick that you can look at me and lie to me like that.
Neden öylece gelip, bunu söyleyip gitsin ki?
Why would he come over, say that, and leave?
- İnsanlar öylece gelecekten gelmez.
People don't come from the future.
Öylece oturup buraya gelme nedenini unutmana izin vermeyeceğim.
I'm not gonna sit here and let you forget about the reason why you came here.
Polis bulduğunda bilincini yitirecek kadar kötü dövülmüş yolun ortasında öylece yatıyormuş.
When the police found him, he'd been beaten unconscious, just lying there in the middle of the road.
- Onu öylece vuramazsın.
- Yeah. - You can't just shoot him.
Bu bir döngü kurtulamadığım bir tuzak, çünkü öylece durup küçük kızımın ölümüne izin veremem.
It's a loop, a trap I can't get out of because I can't stand by and... And let my little daughter die. I can't.
12 öylece ölmez.
12 people don't just die.
O da öylece yere kusmuştu.
She just puked all over the floor.
Öylece gidiverdi.
I mean, he just left.
- Öylece gidiyor musun?
- You're leaving? Just like that?
Bekleyemeyip öylece çıkmışsın?
I'm really sorry.
Dün neden öylece gittin?
Yesterday, why... did you just leave like that?
Ama şunu biliyorum Greer'a beslediğiniz aşk öyle bir aşk öylece kaybolmaz.
But I do know this, the love you felt for Greer, a love like that doesn't just disappear.
Gökten önünüze para düşse, etrafta para olmadığını söyleyip öylece gider misiniz?
If you see cash lying in the street, do you just say,'Oh, money...'and leave it there?
STUXnet'in yaptığı aslında öylece durup 13 gün boyunca gerçekleşen,... tüm normal aktiviteleri izleyip kaydetmekti.
What STUXnet did was it actually would sit there during the 13 days and basically record all of the normal activities that were happening and save it.
Ve bilgisayarlar da öylece durup, "Evet, 1,000 Hertz'de dönüyor, herşey yolunda 1,000 Hertz'de dönüyor, herşey yolunda." diyecekti
So the computer's sitting there thinking, yep, running at 1,000 hertz, everything is fine.
Santrifüjleri öylece kapatamazsınız.
You can't just turn these centrifuges off.
Amerikan Hükümeti öylece oturup bunun peşini bırakmazdı.
The American government would not sit by and let this go.
Analize ilk başladığımızda "Allah kahretsin" dediğimizi hatırlıyorum,... öylece oturup, bu belli bir hedefe ait dedik.
When we first started the analysis, there was that'oh crap moment, you know, where we sat there and said, this is something that's significant.
Bir ülkenin enerji ağını öylece kapatırsanız,... tekrar eskisi gibi çalışamaz, anladınız mı?
Is because when you shut down a country's power grid... It doesn't just pop back up, you know?
Beni yerin dibine sokup da öylece çekip gidemez.
She doesn't get to go out like that, with the bazookas blasting.
Öylece ölmesine izin mi vereceksin?
You're just gonna let him die?
- Öylece bir ofisi alamazsın.
- I can't just take an office.
İnsanları öylece ardımda bırakmam.
I don't just leave people behind.
Bir kartele saldıracak olursan, olay öylece kapanmaz.
You do understand that if you attack a cartel, it just won't go away.
Sanki, orada öylece yatıyor ve annesi ve babası için. ne kadar önemsiz olduğunu düşünüyor onu öylece unuttuğumuzu.
Like, just lying there, worrying about whether she's important enough for us to just forget all of this and just, you know... Just keep her safe.
- yok oldu öylece.
- and disappeared.
Çoktan derlediğin bir adamı öylece ifadende kullanamazsın.
Well, you can't just go on the testimony of one guy you've already rolled up.
Kimseyi tanımadığım bir partiye öylece girse miydim yani?
And walk into a party where I know no one?
O yüzden, orada öylece dikilecek misin yoksa anahtarlarımı bulmama yardım edecek misin?
So are you just going to stand there, or are you gonna help me find my keys?
Öylece mi? Uyarmadan?
Just like that?
Öylece gelip el koyamazsın!
- you can't just commandeer them!
Cevap önümde öylece dururken, dört bir koldan araştırıp evliliğimi düzeltmenin sırlarını bulmak için buradayım.
Here I am, searching high and low to find the secret of fixing my marriage, when the answer has been in front of me all along.
Öylece uzaklaşsak?
Just drive away?