Ülkesi перевод на английский
1,107 параллельный перевод
Gidecek bir ülkesi olmayan savaş esirleri. Sınırdışı edilenler, Almanlar, askerler, asker kaçakları.
Prisoners of war with no country to go to - deportees, Germans, soldiers, deserters.
Ama burası silahların ülkesi.
But this is gun country.
Bağdatın minareleri ve iki caminin ülkesi.
the minarets of Baghdad, and the land of the two mosques.
Bir doğu ülkesi kraliyet ailesi....
A royal Oriental family...
Kabileler savaş halinde. Yani bizim gibi asker eğitip savaştıracak adamlar için fırsatlar ülkesi.
It's a place of warring tribes, meaning a land of opportunity for such who can train and lead men in battle.
Oturup düşünen bir adam ülkesi için ölür mü?
You think if a man thought twice, he'd die for his country?
Burası, yüz yıllardır bir çiftçi ülkesi oldu.
This has been a country of farmers for many ages.
Türkiye. Rüyalarımın ülkesi.
Ah, Turkey - land of my dreams,
Bufalo Bill, "Uzun saçlı" anlamına gelen "Pahaska" ismiyle... ... ülkesi için bu düelloyu kabul eder.
Buffalo Bill, called "Pahaska" which means "long hair" in Sioux accepts the challenge for his beloved country.
Hiçbir Avrupa ülkesi Bu yolcuları kendi topraklarında istemeyecektir. Kendini tarafsız gören İsviçre bile...
No civilised country in Europe will let us unload that train, including the Swiss.
Ruby'nin ülkesi.. benim ülkem.
The land of the Ruby... my land.
Burası dünyanın en harika ülkesi. Bu ülkede herkes bir fırsat peşinde.
This is the greatest county in the world- - eveybody stands a chance in this county.
Burası fırsatlar ülkesi, değil mi?
This is the land of opportunity, right?
Rocky, Amerika'nın fırsatlar ülkesi olduğunu inanıyor musun?
Rocky, do you believe that America is the land of opportunity?
Burası toubobların ülkesi.
This is the land of the toubob.
Burası medeniyetin beşiği, avrupa ülkesi.
This is the middle of a civilized, european country.
Kenan ülkesi, they asked... istenilen taleplerin durdurulmasını istedi.
Canaan town, they asked... for their just demands to be addressed. Stop.
Babamız, kocası, ülkesi için öldü.
Our father, her husband, died for his country.
- Çiftlik ülkesi.
- Ranching country.
2 Güney Amerika ülkesi... küçük, ama...
Two South American countries - small, but -
Burası Nagaların ülkesi.
This is the country of the Nagas.
Hayatını ülkesi için feda etti, Jake.
He gave his life for his country, jake.
Belçika'nın bolluk ülkesi olduğunu söylüyorlar.
They say Belgium's the land of plenty.
Yok olursunuz ve düşmanlarınızın ülkesi sizi yutar.
You will perish, the land of your enemies will swallow you
Danzig Hansiyatik Özgür ülkesi daha büyük olan Alman Reich'ı ile kendisine has tuğladan Gotiğinin birliğini kutladı.
The Hanseatic Free City of Danzig... celebrated the union of its brick Gothic... with the Greater German Reich.
Gerçeğin ne onuru ne de ülkesi vardır! Olduğu gibi kabul edilmek durumundadır.
- The truth has no honor, nor country it must be accepted as is.
"Euzkadi", Basklar'ın ülkesi.
"Euzkadi", the country of the Basques.
Burası Kızılderili ülkesi.
This is Indian country.
Mısır, Champollion'un rüyalarının ülkesi haline geldi.
Egypt became the land of Champollion's dreams.
Burası artık fakir adamların ülkesi değil.
This is no longer a poor man's country.
Bu özgürlük ülkesi için hiçbir şey umurumda değil.
"For this fair land of freedom " I do not care a damn
Yaşlı birinin ülkesi için ölmesi tatlıdır.
It's sweet to die for one's country of old age
Sanayisi vasat düzeyde gelişmiş, bir tarım ülkesi.
An agricultural country, with industry only moderately developed.
Büyük şairlerin, yazarların düşünürlerin ve devrimcilerin ülkesi.
A country of great poets, writers, thinkers, and revolutionaries.
Yiğit Yuan ülkesi için canından oldu! Her ne kadar artık, öğrenci kabul etmesemde...
Governor Yuan has died for his country I have not taken in a pupil for years
Meksika, kontrastlar ülkesi.
Mexico, a country of contrasts.
Tek diyeceğim, bunun ikimizin ülkesi için de çok önemli olduğu.
All I can say is it's of vital interest to both our countries.
Dünyanın en güçlü ülkesi bu kadından korkuyor. " yazsın.
"The government of the most powerful country in the world " is afraid of this woman. "
Burası onların da ülkesi.
This is their country too.
Ormanda yaşayan Kızılderililer'in deyimiyle, Cayahuari Yacu ülkesi,
Cayahuari Yacu, the jungle Indians call this country,
Derler ki Haggard gelene kadar ülkesi verimli ve yeşillikmiş ama o gelip dokunduğu anda toprak sertleşip ve grileşmiş.
Some say that Haggard's land was green and soft once, before he came, but the minute he touched it, it became hard and grey.
Ve şimdi Londra harabe durumda. Lugash, çaresiz ufak bir çöl ülkesi,... - mahvolmak üzere.
Now London half in ruins and Lugash, a helpless desert country, about to be devastated.
Bağımsız bir Yahudi ülkesi fikri ne zaman bir rüya olmaktan çıkıp acil bir ihtiyaç halini alacaktı?
When did the idea of an independent Jewish state Change from a distant dream to an immediate need?
Hiçbir Arap ülkesi onlara birer ev sağlamadı.
None of the Arab countries would give them a home.
Biz kamikaze pilotlari, makineleriz ; bize hiçbir sey söylemek düsmez, yurttaslarimiza Japonya'yi rüyalarimizin ülkesi yapmalari için yalvarabiliriz ancak.
We kamikaze pilots are machines, we have nothing to say, except to beg our compatriots to make Japan the great country of our dreams.
Biz ülkesi olmayan insanlarız.
We're a people without a country
Bilemiyorum millet. Burası dünyanın en harika ülkesi, değil mi?
I don't know- -'Cause this is the greatest country in the world, right?
"Fırsatlar ülkesi" ne kadeh kaldıralım.
Here's to the land of opportunity.
Büyük babası, desenlerin ülkesi olan İskoçya da doğmuş.
His great-grandfather was from County ArgyIe in scotland.
Neden fırsatlar ülkesi diyorlar zannediyorsun?
Why do you think they call it the land of opportunity, huh?
- Orası Güney Afrika gerilla ülkesi. - Evet.
- Boer guerilla country, sir.