Inı перевод на английский
5,744,636 параллельный перевод
İki erkeğin birlikte çamur banyosuna gitmesinin garip olacağını söylemiştin bana.
And you always told me it was weird for male friends to mud together.
Harvey kankasının şirkete girmesine izin verdi.
Harvey let his buddy into my firm.
Kahve, çay ya da Sunday Times'da hakkındaki yazının bir kopyası?
Coffee, tea, a copy of your article in the "Sunday Times"?
Neyin peşinde olduklarını bulmanı istiyorum.
Why don't you figure out what they're trying to do?
- Evet zaman ayırdığınız için teşekkürler.
- Yes, thank you for taking the time.
Dün röportajınızı okudum.
- I read your interview yesterday.
Anlaşmaya nasıl bir saçmalık sokuşturmaya çalıştıklarını çözdüğünü söyle lütfen.
Tell me you figured out what bullshit they're trying to sneak into this deal.
Bay Ross benim işimde şirketimiz için en kötünün düşünülmesine alışkınımdır. O yüzden sizden biraz saygı bekliyorum.
- Mr. Ross, when you do what I do, you get used to people assuming the worst about your company, so I would appreciate a little respect.
Bayan Snyder benim işimde de şirketlerin beni haklı çıkarmasına alışkınımdır. O yüzden sizden biraz icraat bekliyorum.
- Ms. Snyder, when you do what I do, you get used to companies proving you right, so I would appreciate a little action.
Bay Reyes duymak istediğiniz şeyin bu olmadığını biliyorum. Ama ben açılacak bir dava göremiyorum.
- Mr. Reyes, I know this isn't what you wanted to hear, but I'm not seeing a case.
Size evladının ölümünü kabullenemeyen bir baba gibi göründüğümün farkındayım.
- I know you think I'm just a man who can't accept his child's death.
Bay Reyes hapishanede kavgaya karışmak kalp hızınızı yükseltebilir.
- Mr. Reyes, a fight in prison can elevate your heart rate.
Engellemek için ne yapacaksınız?
What are you going to do to stop it?
Bunun olmasını bekliyorduk.
We knew this was going to happen.
Hayır iyi davranmaya çalışacağını...
- No, that you were going to try to be good...
- Kendin gibi davranmamaya çalışacağını.
- Try not to be you.
Başkasının acısıyla eğlenenleri kimse sevmez Stan.
- No one likes a gloater, Stan.
Kedilerinin hanımeline bayılacağını ona söyledin mi?
Did you tell him your cats are gonna love his honeysuckle?
Duyduklarını unutacaksın.
You're gonna forget you ever heard'em.
Peki sonrasında ne yaptın?
- And then what did you do?
Haklıydın Harvey.
- You had a point, Harvey.
Harika, bunun için bana ihtiyacın olmadığı dışında.
- Great, except you don't need me for this.
Yarın imzalar atılacak.
They sign tomorrow.
Sakın düşmanca davranma.
Don't be hostile.
Daha ilk iş günü. Hayır Donna yanlış anladın.
It's his first day.
Bu arada Andersen davasında çıkardığın iş gerçekten muazzam.
- By the way, your work on the Andersen case was extraordinary.
Hadi canım o halde onu bambaşka bir seviyeye taşımışsın.
- Get the f... well then, you took it to a whole other level.
Haklısın kabul edilemez.
- You're right, it's not.
Biliyorum, bunun için evde çılgın atacak iki tekirimiz var.
- Oh, I know. - We've got two tabbies at home that are gonna go crazy over that bad boy.
Evet apansızın kalp krizi gelişmiş güya.
- Yes, a heart attack out of nowhere.
Şu an başka bir davanın ortasındayım.
And right now, I'm in the middle of something else.
Bay Ross en son konuştuğum avukatın bana söylediğine göre en geç iki hafta içinde dava açmam gerekiyormuş.
- Mr. Ross, the last lawyer I talked to said there was some kind of a statute that says I only have another two weeks to file a lawsuit.
Doğru ama iyi olmadığın kısımları yapmamaya devam edersen o kısımlarda hiçbir zaman iyi olamazsın.
- Right, but if you don't do the things you're not good at, you'll never get better.
Dur tahmin edeyim, dün geceyi iptal ettiğine pişmansın ve kendini affettirmek istiyorsun.
Don't tell me, you feel bad about canceling the other night and now you're dying to make it up to me.
Hayır kendi evinde yemek yemek istemenin esas sebebi şehirdeki senin yatak odana en yakın restoranın orası olması.
- No, you want to have dinner at your place'cause it's the closest restaurant in the city to your bedroom.
Ayrıca bunu bulmamın sebebi seni dinleyip röportajı yapmış olmam.
Also, the only reason I found out about it is I took your advice and did that interview.
Davamı bırakmanın suçlusu ben mi oldum yani?
- So it's my fault that you're dropping my case?
Karşı tarafın anlaşmayı düşürmeye çalışıp anlamayacağımızı düşündüklerinden beri.
- Since the guys on the other side are trying to rip us off and think we don't know.
O halde bana kavgayı görmüş olan gardiyanların isimlerini verin.
- Okay, then how about you give me the names of the guards who saw it?
Bu iş basına yansımasın istiyorsan istediklerimi şimdi vermeyi bir düşün derim.
So why don't you save yourself the publicity and just give it to me now?
Mahzun bakışların yüzünden.
'Cause of the droopy eyes.
O halde anlaşmanın içine bu maddeyi sokuşturmanın amacı ne?
- Then why the hell did you sneak this clause to the back of my goddamn contract?
Anlaşmanın ilk halinin içeriğine uymanı istiyoruz.
- We want you to live up to the terms - of the original agreement.
Asıl soru şu, geri adım atacak mısın yoksa atılmayı mı bekleyeceksin?
The question is, would you like to bow out or get kicked out?
Hayır haklısın gördüğüm şeyi bilmememin başka bir açıklaması olamaz. Ki o şey, Harvey ve Alex'in kol kola şekilde bana gülüyor olmalarıydı.
- No, you're right, it's the only explanation as to why I wouldn't know what I just saw, which was Harvey and Alex, arm in arm, laughing at me!
Sahtekarın tekisin bu sefer seninle...
- You are so full of shit, and you're a total fraud, and I'm actually gonna...
Bu adamın sorunu ne böyle?
- What the hell is wrong with this guy?
- Evet anlamışsın.
- Huh, you do get it. - Yeah, I do.
O halde bir sıkıntı yaşamazsın.
- Then I think you'll be fine.
Yapmayın böyle ama sadece birkaç soru soracağım hepsi bu.
- Hey, come on. I just have a few questions, that's all.
Kimden aldığın zerre sikimizde değil.
- I don't give a shit where you got'em.