Şeydi перевод на английский
10,994 параллельный перевод
Allsafe beni kovmak zorunda kalacak ama tanıklık etmek yapılması en doğru şeydi.
I know that Allsafe will have to fire me. But testifying was the right thing to do.
Görmeliydin. Bambaşka bir şeydi.
You should have seen him.
S.H.I.E.L.D.'a has bir şeydi. Saçma bürokrasi kurallarından biriydi. Fakat S.H.I.E.L.D.'ın doğru yaptığı birkaç şey vardı.
It was a S.H.I.E.L.D. thing... one of their ridiculous codes of bureaucracy, though I will say there are a few things that S.H.I.E.L.D. got right...
Bu çok ama çok gerçek bir şeydi.
That was really, really something.
Önemsiz bir şeydi.
Of no consequence.
Önceden, güzel bir şeydi.
Before, it was something beautiful.
Bu bizim hep hayalini kurduğumuz şeydi.
You were right. This is... it is exactly what we always dreamed of.
Korkunç bir şeydi.
It was horrible.
O. olmak istediğim her şeydi.
He was everything anyone wanted to be.
Mektubun... hücremden beni götürmelerinden önce gördüğüm son şeydi.
Your letter... was the last thing I saw before they took me from my cell.
Bu kişisel bir şeydi.
This is personal.
Bu amacımız doğrultusunda başardığı en büyük şeydi.
And that is the greatest thing he ever achieved for our cause.
Orada sana neler yaptığımı gördün bu kesinlikle yapmak istemediğim bir şeydi.
You saw what I did in there to you, and that was something I didn't want to do.
Önemsiz bir şeydi... çok korkunç değildi ama ben sadece... Nerede olduğumu bilmesini istiyorum, bilirsiniz, olur da...
It was nothing... nothing horrible, but I just...
Ama o yay bana verdiği son şeydi.
But that bow... - was the last thing he ever gave me. - Ohh.
Abisinin dediği gibi, onun ölmesi başıma gelen en kötü şeydi.
So, like her brother said, her dying was the worst thing that could have happened to me.
- Kurucu Başkanların hayalini kurduğu şeydi bu.
It was everything the Founding Fathers dreamt of.
belki bir şeydi.
something, maybe.
Çok karmaşık bir şeydi ve ben de artık emekli oldum.
Uh, well, it was very complicated, and I'm retired.
Fishlegs, bu şimdiye kadar bir insanın yaptığı en aptalca ve en cesurca fakat çoğunlukla aptalca olan şeydi.
Fishlegs, that was just about the craziest and bravest, but mostly craziest, thing I have ever seen anyone do.
Rahipleri yollamak doğru şeydi Lordum.
Sending out the priests was the right thing, Lord.
Sana sormak için içim gidiyordu hep. Yıldırım çarpması nasıl bir şeydi?
So I've actually been dying to ask you, what was it like to be struck by lightning?
- Hayatımı değiştiren bir şeydi açıkçası.
Life-changing, to be honest.
- Calyx diye bir şeydi sanki.
Something called a Calyx?
Bende kalmana izin vermek bilerek yaptığım en iyi şeydi.
Letting you stay with me was the best thing I ever did on purpose.
Sanırım öyle bir şeydi.
I think that was his name.
Bu tek seferlik bir şeydi, Felicity, bir daha olmayacak.
That was a one-time deal, Felicity, it won't happen again.
Bu da tam Curtis'in, korkmuş iş arkadaşımın, yaptığı şeydi...
That is exactly what Curtis, my freaked-out co-coworker, was doing when...
-... istediğin şeydi.
- you wanted to leave.
- Evet. Saçma gelebilir ama aşçı olmak her zaman hayalini kurduğum bir şeydi.
It might sound silly, but being a chef is something
- Gel. - Sahip olduğum her şeydi onlar.
There now.
Bu John'un korktuğu tek şeydi.
This was the only thing John was ever afraid of.
Aslında bakarsan Oliver'in bulmamı istediği bir şeydi.
Um, well, actually, it's, um, it's something Oliver wanted me to track down.
Öylesine bir şeydi.
It was puppy love.
Senin Şaman Dünyası Gelenekleri kitabından bulduğum bir şeydi.
It's something I found in one of your shamanistic oral traditions.
Yıllardır hissetmediğim bir şeydi.
He was kind to me, something I hadn't felt in years.
Hiçbir şeydi.
Was nothing.
Ama şu an bildiklerimden anladığım kadarıyla "her şey yalan" demen belki de bana söylediğin tek doğru şeydi.
But from what I know now "all lies" was maybe the one true thing you ever told me.
Tek seferlik bir şeydi.
It was a one-time thing.
- Bilmiyorum. Ben- - Tamam, bu benim gördüğüm en çılgın şeydi.
Okay, so here's the craziest thing that I've ever seen.
Kimin ölü olduğuna karar vermeye mecbur kalmak en zor şeydi.
Having to decide who was already dead, that was the hardest thing.
Lütfen, özür dilemenize gerek yok, şüphe etmeniz doğal bir şeydi.
Please, no need to apologize for doubting its veracity.
Yaptığı korkunç bir şeydi ama bir yanıyla da sadece yardım etmeye çalışıyordu.
What he did was terrible, but some part of him was just trying to help.
Sahip oldukları tek şey Dev bir kutu soda ya da benzeri bir şeydi.
The only thing they got was a giant can of soda or something.
O işi kabul etmemek hayatımda yaptığım en doğru şeydi.
Best thing I ever did was not take that job.
Sinirlerimi tepeme kaldıran çok bilmiş ve gıcık bir şeydi.
She was this annoying little know-it-all who totally got on my nerves.
Bu gücümün yettiği tek şeydi, saatte 50 sente bunu yapabilirdim.
It was the only one I could afford that would work for 50 cents an hour.
Çılgınca bir şeydi.
It was crazy.
Bu--bu senin bana yaptığın şeydi.
That's the... that's the shit you were doing to me...
Cok tuhafti cunku cok kucuk bir seydi bu...
It was very strange because it was a very small thing...
Güzel bir seydi.
It was a beautiful thing.