Şirket перевод на английский
10,388 параллельный перевод
Ve şirket kazancının yüzde 1'i, ilelebet.
And one percent of the company's profits in perpetuity.
Mezzaluna restoranlarının kokain üreticileri için paravan şirket olduğunu bilmiyor muydun?
You didn't know that Mezzaluna was a cleverly-disguised front for the gatherings of cocaine kingpins?
Şirket hakkındaki şeyi nereden duydun?
Where'd you get that shit about my company?
Hazır oradayken şu sikik şirket için dua edebilir mi bir sor.
And while you're at it, see if she can say a prayer for this fucking company.
Yardımcı bir şirket kuruyorum.
I'm starting a sublabel.
Şirket, manyetik konveksiyon kullandığını söylüyor.
The company says that it uses magnetic convection.
Şirket mi istiyorsun
Do you want company?
Şirket için okyanusla uğraşıyorum.
I have the ocean for company.
Tanrı şahidim olsun, eğer o tetiği benim oğlum çekerse şirket filan demem her şeyi başına yıkarım.
I swear to God if my son pulls the trigger... I will bring this whole organisation down around your ears.
Pol ben artık şirket için çalıştığımdan konuklarla sohbet etmeliyim.
Pol, I'm paid by the company now so I have to talk to other people.
Shelby Limited Şirket'inde boş bir yer açılacak.
There's going to be a vacancy at Shelby Company Limited.
... o tetiği benim oğlum çekerse şirket filan demem her şeyi başına yıkarım.
.. if my son pulls the trigger..... I will bring this whole fucking organisation down around your ears.
Nygma araştırmasını yapmış ve Gotham'da sıvı helyum üreten sadece tek bir şirket bulmuş.
Nygma did some digging, found one company in all of Gotham that makes liquid helium.
Sonra o şirket başka insanların şirketlerini yedi.
And then that label ate up other people's labels.
- Şirket benim şirketim.
It is my company.
PolyGram büyük bir şirket.
PolyGram is a big, big company.
Ama şirket bitmiş durumda.
But the company, it's dead.
- Şirket için büyük bir değişim bu.
It's a massive transition for the company.
Şirket sözleşmeleri.
Articles of incorporation.
- Baban bu işe başladığı zaman şirket için bir isim düşünemiyordu ve bir gün sen onun için bir resim çizdin.
When your father was just starting off, he couldn't think of a name for the company, and then one day, you drew a picture of him.
Ama bu şirket bulunduğu alandan çok daha büyük.
But this company is greater than the sum of its parts.
Arazinin dışında, geçtiğimiz yıl şirket gelirlerinden oldukça memnun kaldık.
Beyond real estate, in the last year, we've enjoyed record earnings.
Şirket satışını beceremedin.
You tanked the buyout.
Şirket sicil kurumunda tek kayıt yok. Adı ne e-postada ne de mesajda geçiyor.
There's not a single register at Companies House, not one e-mail, not even a text.
Sadece bir şirket için çalıştım.
All I did was work for a company.
Küçük pinokyonuzun sahibi olup yönettiği şirket.
Owned and operated by your little Pinocchio.
Roper pazarlık için paravana bir şirket olan TradePass'ı kullanıyor.
Roper's using a company called Tradepass to fence the deal.
Paravan şirket olmalı.
Must be a front organisation.
Bakın bir şirket nasıl idare edilir gerçekten hiç bilmem.
Uh, look, I don't know anything about running a company.
Şirket kaydı Kıbrıs'ta yapıldı. Cenevre'de de bir bankan var.
You register the company in Cyprus, you have a bank in Geneva.
Silahlar Farrago Holding adı verilen şirket tarafından ihraç ediliyor.
They're being exported by a company called Farrago Holdings.
Farrago paravan bir şirket olduğundan yöneticilerini ortaya çıkarmak imkânsız.
Farrago is a front company, it's impossible to trace the directors.
Ne de olsa şirket onun.
It's his company.
Editörlerle, tamam mı, Ceci ile bile her zaman tasmalıydık onların şirket çıkarları için borçluyduk.
With editors, right, even Ceci, we've always been on a leash, beholden to their corporate interests.
CEOlar ve Şirket Sürtükleri Partisi.
CEOs and Corporate Hoes,
Hangi şirket?
Oh, what's that?
kolay olurdu. Evet bu şirket için de.. biraz sorun oldu ama yapacak bir şey yok.
Yes, that was a little problem for the company for a while that we did.
Ama arkadaşları ve şirket için çok kötü bir kayıp.
But it is a devastating loss for all of her friends here and the company as a whole.
BB araştırıyor. Muhtemelen paravan bir şirket.
It looks like a dummy company.
Yeni şirket arabamı getirecekler.
They're delivering my new company car.
Bu durum beni çok ama çok üzüyor. O en yüce nesli temsil eden güzel insanların kendi ninem ve dedem gibi insanların koca bir şirket tarafından parasının alınması çok kötü. Bir kaza olsa bile.
And nothing makes me sadder than to see people of the Greatest Generation... people like my own Nana and Bobo... gettin'overcharged by some great, big company... even if it was an accident.
Deme. Dünyadaki tüm şirket evlerinde var zaten.
They're in every corporate apartment in the world.
Wexler-McGill, şirket ortakları.
Wexler-McGill, Partners at Law.
Beni ortak yapacaklar, sağlam ve saygı duyulan bir şirket.
They'll make me partner, and they're a solid, respectable firm.
Yalnızca şirket ortağı olarak değil.
Just not as a law partner.
Müvekkilim eski şirketini dava ediyordu. O şirket de eski eşinden olan nafakasına karar vermiş.
My client was suing her former company, which she and her ex had split in their settlement.
Sen olmasan o şirket ayakta duramaz.
Without you, that whole place goes down the drain.
Bay Underhill çiftlik gelirlerinden kazandıkları ile avcılıkta ve köle yakalamakta tecrübeli adamlardan oluşan bir şirket kurdu.
Mr. Underhill has formed a special company of men from the ranks of his plantation staff, men with experience hunting and capturing slaves.
Şimdi tüm şirket topu atmış durumda.
Now the whole shithouse has gone up in flames.
Şirket olağanüstü başarılı.
The company is a smashing success.
Pek çok şirket bir iş yaparken risk alır... ben de bu riski beklenen kar karşısında değerlendiririm.
Most corporations employ a certain amount of risk and I assess that risk against anticipated profit.