Aberdeen перевод на испанский
151 параллельный перевод
Şimdi Aberdeen'e gitmenin bir faydası yok.
No hay para qué ir a Aberdeen ahora.
Plymouth ile Aberdeen arası mesafe kadar diyebilirim.
Calculo que la distancia entre Plymouth y Aberdeen.
Ben şimdi gidiyorum. Parazit makinesi projesi için Aberdeen'e.
Yo ahora, a Aberdeen, para instalar las interferencias.
Kaptan, Aberdeenli bir bar müdaviminin alkış tutmasını öğrenmesine gerek yok.
Nadie le enseña a aplaudir a un bebedor consumado de Aberdeen.
Sanırım kimseler size o harika Aberdeen sislerinden bahsetmedi.
Seguro que no le han hablado de las magníficas nieblas de Aberdeen.
Eşim Maureen, sıfır sıfır berabere biten Aberdeen - Raith Rovers maçında bir şişe Bell viskiyle kaçtı.
Mi mujer me dejó por una botella de whisky... durante el Aberdeen-Raith, que acabó 0-0.
Pozisyon duyarlılığı Aberdeen defansında baskı oluşmasını önledi.
La defensa del Aberdeen no sufrió mucho.
Arkansas, Colorado, Seattle, Washington Los Angeles, Aberdeeen, Washington'lular.
Son de Arkansas, Colorado, Seattle, Washington, Los Angeles, Aberdeen, Washington.
Aberdeen, Clydeside...
¿ En las montañas?
Aberdeen'den gelen Flying Scotsman gece treni ikinci perona yanaşmak üzeredir.
El tren arribando a la plataforma dos es el Flying Scotsman de Aberdeen.
Bir gün, Aberdeen'den Liverpool'a trenle giderken asker kaçaklarına ceza olarak önereceğim bir yolculuk Berriton şöyle dedi :
Un día, en el tren que iba de Aberdeen a Liverpool un viaje que recomiendo para castigar a desertores a Berriton se le ocurrió : " ¡ Cómo!
- Siz... - Oldsen. Evet, Knox Petrolleri, Aberdeen.
Oldsen, Knox Oil and Gas, Aberdeen.
Danny. Aberdeen'de tanışmıştık.
Nos encontramos en Aberdeen.
Bu konuda Aberdeen Laboratuarı'nda çoktan veri toplamış durumdayız.
Tenemos información en Aberdeen.
Helikopteri al, Aberdeen'e git ve oradan da Houston'a uç.
Tome el helicóptero a Aberdeen. Vuele hasta Houston.
Aberdeen Shipping Şirketi'ne hatrı sayılır değerde bir paket geldiğine dair. bir telgraf almış.
Clair recibió un telegrama que decía que había llegado un paquete de considerable valor para ella a la oficina de la Compañía de Transportes Aberdeen.
Baldrick, senin beynin aynı, Aberdeen'deki dört kafalı - insan yiyen - mezgit balığı canavarı gibi.
Baldrick, tu cerebro... es como el bacalao cuadricéfalo devorador de hombres de Aberdeen.
Lord Melchett, belki Aberdeen sokaklarında beni çırılçıplak kamçılamak da ister?
Y lo haría como Señor Melchett a azotar me desnudo por Aberdeen?
Filo Komutanı Flashheart'la mı, yoksa, Aberdeen'deki umumi helaları temizleyen adamla mı, veyahut, hep hayran oldukları Wee Jock Poo-Pong Mcplop'la mı?
Pregúnteles si prefieren conocer al comandante Flashheart o al hombre que limpia los váteres públicos de Aberdeen, y ya verá cómo prefieren a Liam McCaguetas seguro.
Amtrak merchant's Limited'in 23.20 trenine bileti olanlar. Washington D.C.'ye gidecek 179 numaralı tren... Newark, menlo Park, Trenton, Philadelphia, Aberdeen ve Baltimore'a da uğrayacaktır.
Pasajeros con reserva en el tren de las 1 1 : 20 con destino a Washington, D.C., y paradas en Newark, Menlo Park, Trenton y Filadelfia.
Kasabadaki her evin köşe taşı Edinburg'dan, Glasgov'dan, Aberdeen'den getirildi.
De eso se trataba. La primera piedra de cada edificio se trajo de Edimburgo, Glasgow y Aberdeen.
Bir aydan kısa sürede, Aberdeen'de dört kadın kaybolmuş.
Cuatro mujeres de Aberdeen desaparecidas en un mes.
Aberdeen'deki kurbanların her biri yerel gazetede kişisel ilan vermişler.
Las víctimas de Aberdeen contestaron avisos en periódicos locales.
Çünkü, internet hesabını Aberdeen'daki kurbanlardan birinin kredi kartı ile açtırmış.
Abrió la cuenta con la tarjeta de una víctima de Aberdeen.
İddiaya girerim ki Aberdeen'deki kurbanları da kontrol edersen tamamen aynı bulgularla karşılaşacaksın.
Las víctimas de Aberdeen deben ser similares.
Lort Aberdeen haklıydı.
Lord Aberdeen tenía razón.
Hatırlıyor musun ne güzel eğlenirdik? Sen olmadan...
Esperamos a los de Aberdeen, y los cagamos...
Sadece Loch Ness Lisesi'nin terk edilmiş mezunlar şamandırası.
Ésa es sólo una carroza desechada de la fiesta del regreso a clases... ¡ APLASTEN A ABERDEEN!
Hastane biraz yol dışında ama.
Está un poquito lejos - Aberdeen.
Aberdeen'de. Hayır, hayır, yapamam.
Oh, no, no, no puedo.
İçimden bir ses senin Aberdeen Strangler'a tıpatıp benzediğini söylüyor.
¿ Sabes? Eres la viva imagen del Estrangulador de Aberdeen.
Eğer iş arıyorsan, Aberdeen'i dene.
Si buscas trabajo, puedes probar en Aberdeen.
Aberdeen, Maryland'den John Barrett. Virginia Richmond'dan Robert Gordon.
John Barrett de Aberdeen, Maryland, Robert Gordon de Richmond, Virginia.
Aberdeen'deki silahtar okulunda Grimm'le çalışıyordunuz değil mi?
Era compañero de Grimm en la escuela de armeros en Aberdeen. - ¿ Correcto?
Yüzbaşı Dean Westfall da Pensacola'daymış ama iki aydır Marylan'deki Aberdeen Tecrübe Sahası'nda geçici görevdeymiş.
También de Pensacola pero hacía dos meses servía en el centro de pruebas Aberdeen en Maryland. ¿ Centro de pruebas? Ahí prueban equipos militares nuevos.
Aberdeen'deki sistemlerde parmak ve avuç izi kullanıImıyor.
Los sistemas de seguridad de Aberdeen no son por huellas dactilares.
Ben dönene kadar Westfall'un Aberdeen'de ne iş yaptığını bulun.
Quiero saber qué hacía Westfall en Aberdeen cuando regrese. - ¿ Adónde va?
Westfall'un Aberdeen'de ne yaptığını hala öğrenmedik mi?
¿ Ya sabemos qué hacía Westfall en Aberdeen?
Aberdeen'de sadece kayıtlıymış.
Sólo era temporario en Aberdeen.
Aberdeen'deki havaalanı kapanmak üzere.
El aeropuerto de Aberdeen está cerrado...
- Aberdeen'di!
- En Aberdeen.
Gerçekten içimi rahatlatmak istiyorsan, seni, Aberdeen istasyonuna götürüp... kuzeye giden bir trene koymama izin ver.
Si realmente quieres dejarme la mente en paz me dejar � s llevarte a la estaci � n de trenes de Aberdeen y ponerte en un tren al norte.
Mary Halam, sanırım ona müzisyen olmaya can atan birisi derdiniz, Aberdeen'de pek çok bar grubuyla çalmış ve müzik konusunda, kesinlikle hayatımdaki en yardımsever insandır. Sekiz yaşımdayken bana bir Havai elektrik gitar amfisi verdi ve bana Beatles kayıtları vermekten de o sorumludur.
Y mi tía Mary creo que se puede decir era una aspirante a músico tocó en varios grupos, en bares de Aberdeen definitivamente es la persona que más me ayudó en la vida en cuanto a la música porque me regaló una guitarra eléctrica y un amplificador cuando tenía 8 años
Çevremi ve beni neyin beklediğini hiç anlamadım. Gençliğimde, Aberdeen'i Amerika'daki herhangi bir şehirmiş gibi düşünmemle nasıI bir yabancılaşma hissederdim?
No entendía mi ambiente, lo que yacía más allá, el tipo de alienación que sentí cuando era adolescente porque pensaba en Aberdeen como cualquier otra ciudad de América.
Aberdeen'de, onlar ortalama inekti.
En Aberdeen.. sabes... eran los raros promedio.
Masanın üstünde sekiz tane'Aberdeen Hard Buds'ım vardı,
Tenía un octavo completo de'Aberdeeb Hard Buds.' Sabes, sobre la mesa.
Aberdeen'den Montesano'ya giderken, bir gezimde Montesano, Aberdeen'den 30 km falan uzaklıkta daha küçük bir şehirdir.
Durante una de mis mudanzas entre Aberdeen y Montesano, que queda a 20 millas de Aberdeen, es un pequeño pueblo forestal.
Creedence Clearwater grubu vardı. Krist'in Aberdeen'deki evinde doğaçlama çaldık, evi büyüktü.
Bueno, cuando grabamos el cover de Creedence Clearwater nos reunimos en la casa de Krist en Aberdeen.
Çünkü ben Punk-rock dinleyen birinin Aberdeen hayal versiyonunu yaşıyordum sadece.
Porque estaba viviendo la versión fantástica de Aberdeen de ser un punk rocker, sabes.
Aberdeen en iyisi!
¡ Aberdeen manda!
Bastır Aberdeen!
¡ Adelante, Aberdeen!