Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → испанский / [ A ] / Aldı

Aldı перевод на испанский

189,079 параллельный перевод
Ona tarihi okutturduğunuzda yüzünün aldığı şekli gördünüz mü?
¿ Has visto su cara al hacerle leer la fecha?
- Hawai'deki çıplak yüzüşünz hakkında. - İnan zorla ağzımdan aldı.
Sobre tu baño en pelotas en Hawái.
Neden bir terfi aldığım zaman rütbem indirilmiş gibi hissediyorum?
¿ Por qué cada vez que se me asciende, siento que voy a menos?
- Lisans aldım.
- Consiguiendo la licencia.
Üzgünüm bu Fantasia'nın bana aldığı bir şey.
Lo siento, es esta cosa que me dio Fantasia.
Bay Staples, kürtaj karşıtı Dahlila Mills'i hedef aldığınız yorumları açıklar mısınız?
Sr. Staples, por favor, explique sus mensajes sobre la activista proabortista Dahlila Mills.
Tek bir tarafı hedef aldığımız yok.
No la estamos tomando con ninguno de los dos lados.
Uydurma bir müvekkilden 800 binlik bir rüşvet aldığınız hakkında Henry Rindell'e uydurma bir bilgi sızdırdık.
He filtrado una historia ficticia a Henry Rindell sobre un soborno de 800.000 dólares que ha recibido su bufete de un cliente ficticio por posponer sus beneficios.
Felix'in nasıl da içeriden bilgi aldığıyla övünüp duruyordu.
Estaba alardeando sobre que Felix tenía información privilegiada.
Reddick / Boseman bir müvekkilden 800.000 dolar rüşvet aldı.
Reddick / Boseman recibió un soborno de 800.000 dólares de un cliente.
Şirketteki isim ortaklarından biri olan Adrian Boseman..... müvekkilinin vergilerden kaçmasını sağlamak için rüşvet olarak 800.000 dolar aldı.
Uno de los socios del bufete, Adrian Boseman, recibió un soborno de 800.000 dólares para ayudar a un cliente a evadir impuestos.
Paisley Group'tan bir telefon aldım.
Tengo una llamada del grupo Paisley.
Çiğneyebileceğinizden biraz daha fazla ısırık aldınız.
Ha mordido más de lo que puede masticar.
Soruşturma kuruluna ifade vermek için mahkeme celbi aldık.
Nos acaban de citar para testificar ante el gran jurado.
Kusuruma bakmazsanız teknolojiyle aram iyi olmadığından çıktısını aldırdım.
Si me perdonan, todavía soy un poco ludita. Lo necesito impreso y...
Burada olay Sweeney değil, pisliğin tekini görevden aldırmak.
Sabes que no es sobre Sweeney, es sobre sacar a ese pedazo de mierda del cuerpo.
Aldığım darbeden dolayı kulak zarım hasar almış muhtemelen.
Creo que mi tímpano está dañado de cuando el agente me golpeó anoche.
Ben geleceğimi geri aldım, şimdi annem ve sen de alacaksınız.
He recuperado mi futuro. Tú y mamá también lo harán.
Altı yıl önce oğlumu aldın. Şimdi yardımına ihtiyacım var.
Hace 6 años te llevaste a mi hijo y ahora necesito tu ayuda.
Onun yerine, sarhoş bir fiyasko olarak öldüğü haberini aldın.
- Pero tú creíste que murió borracho.
Christie's'den hediyeyi aldım.
Fui por el regalo a Christie's.
Pinpon raketi mi aldın?
¿ Una raqueta de tenis de mesa?
İlacımı aldım mı?
¿ Tomé mi medicina?
Tweet'lerim için Digie aldım.
Gané un Digie por mi Twitter.
Waffle'lar yolda ne olur bilemedim, balıklı taco da aldım.
No sabía si los panqueques aguantarían, así que también traje tacos de pescado.
Ash boşanınca herşeyi aldı benden.
Ash se quedó todo cuando nos divorciamos.
Ash boşanamdan büyük bir para aldıysa neden başkasının kanepesinde yatıyordu?
Pero si Ash tenía este gran acuerdo de divorcio, entonces, ¿ por qué dormía en un sofá?
Tam da bu yüzden akıllıca davranıp bu akşam eşimle kendime bir randevu aldım.
Es por eso que tan sabiamente pedí una cita para Candy y para mí esta tarde, ¿ ves?
O yüzden mi göz kamaştıran aptal boş beleş bir insanı aldın geldin.
Y por eso has elegido a una idiota y deslumbrante adolescente como tu compañera.
Satışları arttırmak için eski karsının parasını kullanarak kendi albümlerini aldık.
Comprar todos los álbumes utilizando el dinero de su exmujer para inflar las ventas.
Gecen sefer alev aldıgında, öfkeliydin.
Cuando ardió anteriormente, estabas furioso.
Debbie paramızı aldı ve cocugumuzun gelecegini parcaladı.
Debbie cogió nuestro dinero y aplastó el futuro de nuestro hijo.
Her sabah, organik cöplerin ücte biri fiyatına süpermarketten aldıgım sebzelerin üstündeki etiketi sökerken.
Cada mañana, mientras quito la etiqueta adhesiva de algunos de las hortalizas que traigo del supermercado por un tercio del precio de la basura orgánica.
simdi, tek yapmam gereken, arabayı kontrol altına aldırmak, zaten kanıt icin dısarı cıkar.
Vale, lo único que tengo qué hacer es quedarme en el coche, si el asesino está aquí, saldrá ahí fuera a por la prueba.
Vay. Bu akşam daha da ilginç bir hal aldı.
Vaya, la noche se pone más interesante.
Ve ikincisi aldığın ilaçları Haldol ile değiştirdim.
Y dos, porque cambié tus medicamentos normales por una dosis enorme de Haldol.
Havalı bir kemer tokası gördüm sonra onu aldım ve... Sonra yanındaki bir sopaya bağlanmış şekilde uyandım
Vi una hebilla chula de cinturón, así que la cogí y... lo siguiente que supe es que me desperté atado a una camilla a tu lado.
- Ama, anne... - Mesele... diğer dedektiflerden önce davayı bizim aldığımıza emin olmak.
- El reto es... asegurarnos de tomar el caso antes que cualquier otro detective.
Bianca senin müvekkelin. Beni işe aldığında olduğum kadın değilim.
No soy la misma mujer que era cuando me contrató.
Pekala, bugünlük aydınlatıcı konuşma dozumu aldım. Teşekkürler.
Bueno, he tenido suficientes conversaciones esclarecedoras por hoy, gracias.
Her şeyi aldık.
Lo tenemos todo.
Evet, kılıcı birleştirmek istedim... evet, kapıyı kesip açmak istedim, falan, filan. Ama sonra sadece annemi cennete tekmeleyerek... arkasından kapıyı kapatma kararı aldım.
- Sí, quiero montar la espada, sí, quiero rasgar las Puertas, bla, bla, pero entonces empujaré a Mamá dentro del Cielo y cerraré las puertas tras ella.
Sonra yüz bin teklif eden, bir telefon aldım.
Entonces recibí una llamada ofreciéndome cien de los grandes.
Agnes'i geri aldık, artık beraberiz.
Hemos recuperado a Agnes. Nos tenemos el uno al otro.
Biliyorum. Aldım seni.
Lo sé, ya te tengo.
Aldım seni.
Te tengo.
Silahını aldım.
- He tenido que desarmarle.
Dosyalarımı, yaptığım her işi aldılar.
Tienen mis archivos, cada transacción.
Binadaki bir çalışanın tehlikede olduğu bilgisini aldık.
Tenemos información fiable de que uno de sus empleados en el edificio puede estar en peligro.
Efendim, biliyorum bugün çok fazla kötü haber aldınız ama binanın güvenlik sistemi bir yedek jeneratör olduğunu gösteriyor.
Señor, sé que tengo muy malas noticias, pero el sistema de seguridad del edificio muestra que hay un generador de emergencia.
Bana bedeli ağır bir galibiyet aldığınızı söyledi.
Me ha dicho que habéis tenido una victoria pírrica.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]