Anıta перевод на испанский
298 параллельный перевод
Hindistan Prensi de, nadide hazine arayışıyla Kandahar yakınlarında unutulmuş bir anıta geldi.
En busca del raro tesoro el príncipe de las Indias llega a un ídolo olvidado, cerca de Kandahar.
Onu hiçbir anıta götüremedim.
¡ No he sido capaz de enseñarle ni un solo monumento!
İsimleri anıta yazılmış o insanlar ne uğruna savaştıklarını biliyorlardı.
Aquellos cuyos nombres están aquí inscritos. sabían por lo que luchaban.
Bunker Hill ve Gettysburg'e dikilen anıta ödenen bedele benzer bir bedel ödenerek korundu.
Se compró y se pagó al precio que conmemoramos en monumentos como los de Bunker Hill y Gettysburg.
Sizleri taşa, anıta veya obeliske dönüşmekten korumak için
Y para evitar que Uds., mis amigos, sean convertidos en monumentos, obeliscos y así sucesivamente...
Gerçekten Taş anıta uğrayacak vaktimiz var mı?
Tendremos tiempo realmente para ver Stonehenge?
Washington'daki anıta gitsek ya.
¿ Por qué no vamos al monumento en Washington?
Liderler şu anda, nükleer enerjinin hem Sovyetlerin hem de Amerikalıların bir antlaşmayla ortadan kaldırmaya çalıştığı kitle imha silahlarında ve barışcıl amaçlar doğrultusunda kullanılabilmesine olanak sağlayan atom parçalama işlemini ilk kez başaran Enrico Fermi ve bir grup bilim adamı adına dikilen anıta çelenk koyuyorlar.
Los líderes pondrán una guirnalda cerca del... en un monumento del campus... cerca de donde Vernier y su equipo... lograron partir un átomo... inaugurando la energía nuclear de uso pacífico... y también las terribles armas nucleares... de destrucción masiva, que el tratado entre... EU y la URSS quiere eliminar.
Yarın Arras'ta olmam için, bir an önce yola çıkmam lazım.
Si quiero llegar a Arras mañana, debo partir de inmediato.
Gerçekten hiç önemli değil. Her şey olacağına varır. Şu an yapabileceğim tek şey, sefil hayatımı devam ettirmek ta ki Roubuaud beni öldürene kadar.
Porque lo cierto es que Solo puedo arrastrarme por la vida...
Ondan sonra, siz dışarı çıktığınız an, Bay Cobb'ta dışarı çıktı.
Luego, después de salir Ud., salió el Sr. Cobb.
Biz de FBI olarak fikrimizi belirtmek isteriz. Kanıt toplama ekibimizin bir an önce Riyad'ta olmasını istiyoruz.
Quisieramos que entre en el registro que el FBI quiere una respuesta a la evidencia investigada en Riad, ahora.
Bir şey hissettiğimi hiç hatırlamıyorum ta ki bedeni ellerimden kayana kadar ve o an bittiğini anladım.
No recuerdo sentir nada en especial. Hasta que su cuerpo perdió rigidez y supe que todo había terminado.
- Neyse, şu an Pittsburgh'ta.
- Bueno, ella está en Pittsburgh.
Sıkıntı yok. Her an 50 taşıta hizmet verebilen bir istasyonla kaşılaşabiliriz.
Seguramente nos encontraremos con una estación con 50 surtidores.
Yani Ağustos'ta olacağım. Şu an 38.
Por ahora tengo 38.
Şu an Connecticut'ta yaşıyorum.
Pero ahora vivo en Connecticut.
Washington'da görevliydim, ancak... Hastalandım ve şu an izindeyim ve iznimi New York'ta geçireceğim.
Lo estaba en Washington, pero me puse enfermo y estoy de baja, y me voy a quedar en Nueva York.
Ölümün yüzü yoktur ta ki kendi ölüm anına dek.
La muerte no tiene cara hasta el momento de tu propia muerte.
Fakat şu an New York'ta değiliz.
Pero no estamos en Nueva York.
O para için San Carlos'ta Kızılderilileri açlığa terk ettin. Şimdi de paraya sen göz koydun. Bu arada Grimes her an bize yetişebilir.
Mató de hambre a los indios en San Carlos por ese dinero... y ahora quiere recuperarlo... mientras Grimes gana tiempo.
O kocaman, bomboş... başarısızlık anıtında, bir başımıza yaşadık. Ta ki bana tahammül edemez oluncaya kadar.
Y vivimos ahí solos, en esa casa vacía que había fracasado hasta que ya no me soportó más.
Ailem şu an New York'ta. Evet.
No, la familia está en Nueva York.
Şu an Margaret'ta ısrar etmezdim.
Yo no insistiría con "Margaret" de entrada.
Ve o muhafız, ne zaman ayrıldığınızı kesinlikle anımsıyor, tıpkı benim size ondan aktardığım gibi. İşte ta başından beri beni rahatsız eden de tam olarak bu.
Pero es eso lo que me preocupa.
Şu an Los Angeles'ta saat tam 7.
Son las 7. : 00 en punto aquí en Los Ángeles.
Şimdi eğer New York ta olsaydım belki de şu an alışverişteydim.
Si estuviera en New York probablemente estaría de compras.
Evet, anında karşılık veriyorum.
No, les responderé con el "da-kha-tá".
Şu an Los Angeles'ta olabilirdik.
Podríamos estar en Los Angeles ahora.
Ve çoğalırlar, ta ki içlerindeki bir saat randevu anının geldiğini haber verene kadar, sonra fışkırırlar.
Una enorme civilización de hormigas en remotas colonias y se reproducen hasta que algún reloj interno marca el momento apropiado y entonces salen.
Mesela Onur Nişanlarının verilmesini önlemek için hüküm verilmesi gerektiği 5 Aralık'ta yayınlandı şu an ismini hatırlayamadığım sarhoş bir subay tarafından.
Podría ser el decreto de supresión de honores... emitido después de que el 5 de dicimbre un oficial aparentemente borracho embriagado, cuyo nombre no recuerdo
Mutlulukla geçen 40 yılın ve iki çocuğun ardından Chaim ve Selma Engel şu an Connecticut'ta yaşıyorlar.
Felizmente casados por mas de 40 años y padres de dos hijos, Chaim y Selma Engel ahora viven en Connecticut.
Senin hayatını An Lac'ta kurtaracak kadar aptalmışım!
Y yo, de imbécil, salvo la mierda de tu pellejo en An Lac.
Şu an fluoroscope'ta.
Ahora está en el fluoroscopio.
Çünkü San Dimas'ta şu an yarın.
Porque en San Dimas ya es mañana.
Anıt'ta adınız var.
Su nombre aparece en el monumento.
Kim olduğunu biliyorlar, bir an olsun durup ta kimseyi düşünmedin değil mi?
Ellos saben quién eres. Usted no piensa en los demás, ¿ no?
Eski kız arkadaşım Jessica şu an New York'ta biz bunu konuşurken o da evimden taşınmakta.
Mi ex novia Jessiva, en Nueva York, marchándose de mi casa.
Lanet TV de bile onun sesi var, ya-ta-ta-ta, her an benimle!
Enciendo el televisor y oigo su voz todo el tiempo.
Deuce, şu an Los Angeles'ta 50.000 kişi gücünde, Bobby.
En la actualidad hay 10,000 Deuces en L.A Bobby....
Şu an Honduras'ta bir kazıda.
Está en una excavación en Honduras.
Sağlıklı, mutlu ve şu an New York'ta.
Se encuentra bien, feliz y está en N.Y. filmando Outbreak 2 :
Las Vegas'ta bu çok özel spor anı için toplanmıştık.
Estábamos reunidos aqui en las vegas para ver este hito del deporte.
Pekâlâ, beni dinle. Birkaç saat içinde, muhtemelen onu likör ve LSD'yle doldurup Vegas'ta bir otel odasına sürükleyen ve sonra o küçük vücudundaki tüm deliklere zonklayan sünnetsiz organını sertçe sokan vahşi bir Samoan tarafından baştan çıkarıldığını anlayabilecek kadar kafası yerine gelir ve o silik anılara büyük bir Hristiyan nefreti duymaya başlar.
En unas horas, ella probablemente se recobrará y podrá... con una cierta clase de rabia divina basada en el recuerdo nebuloso... de haber sido seducida por una especia de cruel Samoano... quien le dio alcohol y LSD, y la llevó a la fuerza a un hotel... donde salvagemente le penetró cada orificio en su pequeño cuerpo... con su no critiano, y sin circuncidar miembro.
Şu an, Chulak'ta çok olmasa da kaos var.
Ahora mismo hay cierto caos en Chulak.
Halkım, bu Ha'taaka şu an aramızda, burada Chulak'ta.
Pueblo m ¡ o, este Ha'taaka está ahora entre nosotros, aqu ¡ en Chulak.
Meclis toplantısı Mart'ta, şu an Şubat'tayız.
La reunión es en marzo, estamos en febrero, ahora lárgate.
Sonra iki ayda bir olan hücresel anemi grubum Umut'ta ve yine cuma günleri tüberküloz terapisi, Anın Tadını Çıkar'da görüyordum.
Luego en Esperanza, mi círculo de células falciformes. Y después en Carpe Diem, mi grupo de tuberculosis de los viernes.
Sonra yere baktığımda tam ayaklarım altında bir peni buldum. Anıta baktım. Bana... gülümsedi.
La miré.
Kalbimi senin sevginle doldur ve Tevrat'ta yazanlara göre adını zikredeyim her anımda.
Abrí mi corazón a tu amor y permitime santificar tu nombre por la Torá.
Asıl üzücü an, güneşin batıp ta yalnız kaldığın zamandır.
Es cuando el sol desaparece y nos dejan en paz.