Açım перевод на испанский
69,793 параллельный перевод
O kadar açım ki bir yarrak bile yiyebilirim.
Tengo mucha hambre. Me podría comer una polla.
Ben de açım ama çok da yorgunum.
Viejo, yo también tengo hambre, pero estoy cansada.
Evet, açım galiba.
Sí, debo de tener hambre o algo.
Demek istediğim, kendi bakış açımız asla ortadaki tek bakış açısı olamaz.
Mi punto es, nunca debemos asumir que nuestra perspectiva es la única perspectiva.
Ahlaki olarak arafta kalan şeyler üzerinde çalışıyoruz ve sanırım bu yüzden olaylara bakış açım biraz etkilendi.
Es que trabajamos en áreas moralmente grises, Lyla, y... dejé que eso nublara mi perspectiva un poco.
Acıktım.
Tengo hambre.
Dört saattir açı diyip duruyordun şimdi iştahını mı kaybettin?
Llevas cuatro horas quejándote
Ama açıkçası, hazır olduğundan emin olmadığımız bir ilgi bu.
Un éxito para el que, sinceramente, no creemos que esté listo.
Döndüğümde açıklarım, tamam mı?
Te lo explicaré cuando regrese, ¿ de acuerdo?
Bu da bana çok acı veriyor çünkü o travma hastasının yardımıma gerçekten ihtiyacı var.
Y eso realmente me duele por ese... El paciente del trauma realmente necesita mi ayuda.
Kendini acındırma numarası mı yaptın bana?
¿ Te aprovechaste de mis sentimientos?
- Tanımadığımız kişilere anında ateş açılacak.
A cualquiera que no conozcamos, le disparamos en el acto.
Prax güvenlik kilidini devreden çıkardığımda silah haznesi kapanmaya çalışacağından onu manuel olarak açık tutmak zorundayım.
Prax, cuando desconecte el seguro, el compartimiento intentará volver a cerrarse, así que tengo que mantenerlo abierto manualmente.
Acıttığım için üzgünüm ahbap.
Lo siento, compañero. Eso debe doler.
Ben acıktım, Mikey.
Tengo hambre, Mikey.
Her zaman bilgiye açığım.
Pues, me gusta aprender cosas nuevas.
Bana hiç iyi gelmediğini açıkladım.
Expliqué que es tóxico para mí.
Acıya karşı senin büyüne ihtiyacım var.
Quiero usar nuestra runa. Solo necesito magia para el dolor.
Yoksa Clary'ye hislerini açıklamak mı?
¿ O quizás por decirle a Clary lo que sientes?
Açıklar mısın?
¿ De verdad?
Belki de hatamız budur, güçlü yanlarımıza yönelmek yerine ona mistik bakış açıdan yaklaşmamız.
Quizá ese es el problema, abordarlo desde un punto de vista místico en vez - de usar nuestras fortalezas, que son...
Sonra açıklarım. Şimdi Cisco'yu aramamız lazım.
Ahora mismo, tenemos que llamar a Cisco.
Karnım aç.
Tengo hambre.
Karnın mı aç?
¿ Solo tienes hambre?
Sana bir şey açıklayayım Mickey.
Déjame explicarte algo, Mickey.
Ebeveynlerimiz açıklarımızı bilir çünkü sebebi onlardır.
Los padres saben cómo hacernos reaccionar porque nos conocen.
AA'da kimliğini açık etmek büyük rezilliktir, haberin var mı?
¿ Sabes que está muy mal violar el anonimato de alguien?
Bana feminizmi açıklamaya mı kalkıyorsun?
¿ Me estás explicando el feminismo ahora?
Hayatına birçok açılım getirecek bir şey.
Algo que abrirá tu vida de muchas maneras.
- Aç mısınız?
- ¿ Tienes hambre?
Geçen hafta hayatımı değiştirecek bazı açılımlar yaşadım. Anlatabiliyor muyum?
Creo que en la última semana quizá haya pasado por cosas que me cambiaron la vida.
Açıkçası, bir yanım büyük kariyer sorumlulukları falan istemiyor.
La verdad, una parte de mí no quiere responsabilidades profesionales.
Acıktın mı birtanem?
Oye, ¿ tienes hambre, cariño?
Açıkcası bu bir "M".
Obviamente, es una "M".
Acıktın mı?
¿ Tienes hambre?
Bir olay yüzünden ona dava falan mı açıyorsun?
¿ Lo estás acusando de algo?
Aç mısınız?
¿ Tiene hambre?
Siyası açıdan bence planımız inkar, saptırmak ve şaşırtmak olmalı.
Muy bien, en el frente político, creo que el plan debería ser negar, desviar, ofuscar.
Makamım için ant içtiğimde dürüst ve açıksözlü olacağıma söz verdim.
Cuando presté mi juramento, prometí ser honesto y directo.
Bu şeffaflık dolayısıyla, sanırım herkese Green Arrow'un yaptığını neden gizlediğim konusunda bir açıklama borçluyum.
Y en el espíritu de dicha transparencia, creo que les debo a todos una explicación del por qué encubrí lo que hizo Green Arrow.
Buraya gelirken sana diyeceklerimi prova ettim... Seni nasıl geri kazanacağımı sana seni sevdiğimi söyleyeceğimi ve bu söylediklerim kesinlikle açılış konuşmam olmayacaktı.
Y bien, de camino hacia aquí, ensayé lo que iba a decirte, cómo iba a ganarte de vuelta, decirte que te amo y todo con lo que empecé definitivamente no estaba entre mis planes para empezar.
- Ama giriştiğim iş konusu açılmışken... Bu iş, Chase'in annesinin bilgisayarından aldığımız petabaytlık veriyi ayıklamama yardımcı oldu.
- Pero hablando de ese algo en lo que estoy metida, de hecho me ayudó con ese petabyte de información que sacamos de la computadora de la madre de Chase.
Evet, 11 haberlerinden evvel Green Arrow'un, bölge başsavcısının evine girdiğine dair bir açıklama yapmam lazım.
Sí. Antes de las noticias de las 23 : 00, tengo que hacer una declaración sobre la intrusión de Green Arrow en la casa del fiscal general.
Hayır, en başta belki Chase açık uçları kapatmak istiyordur dedim ama aralarında hiçbir bağ bulamadım.
No. Al principio creía que era Chase intentando atar los cabos sueltos, pero no he podido encontrar ninguna conexión entre ellos.
Lyla, belli ki Argus güvenliği tehdit altında ama bana Chase yapmış gibi gelmiyor ve açıkçası odağımızı buna yöneltmeliyiz bence.
Lyla, la seguridad de ARGUS está bajo ataque, pero no parece que sea Chase, y francamente, en eso es en lo que tenemos que centrarnos.
Bu olaya nasıl bir açıdan baktığımı izah edeyim.
Déjame decirte cómo veo las cosas.
Doğru. Zor kararlar verdiğin için sana yüklenmemeliyim, farkındayım ama ironiden söz açılmışken söyleyeyim.
Estoy de acuerdo en que no debo protegerte de tomar decisiones difíciles, pero ¿ quieres hablar de ironía?
Bu sırada seni kızdıracak kadar ne yaptığımı açıklar mısın acaba?
¿ te gustaría usar este tiempo para decirme qué es lo que te tiene tan cabreado?
- Acıttı mı? - Evet.
- ¿ Te duele?
Asetilen kaynağı ve geniş açılı aktif alan ucuna ihtiyacımız var.
Vamos a necesitar el soplete de acetileno. Y la sonda de campo activo de banda ancha.
Okun tam 45 derecelik açıyla girmesi lazım.
Vale. La flecha tiene que ir en una ángulo exacto de 45 grados.