Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → испанский / [ A ] / Ağış

Ağış перевод на испанский

5,073 параллельный перевод
# BUT THAT'S OK BECAUSE I'VE GOT MY BOYS OF AG #
Pero esta bien porque tengo a mis chicos de Abu Ghraib
Bu salak ağızdan ağıza yapmış ölü bir hacıyla.
Este idiota le hizo respiracion boca a boca a un Hajji muerto.
Gün ilerledikçe Beatrice kendini ağırdan satmaya çalışıyordu.
El día continuaba y Beatriz se hacia la difícil.
Bakalım ağımıza ne takılmış.
¿ Eh, que va a hacer bastante muy bien en nuestro zoológico.
Ağımızın arayüzüne bağlanmayı bırakmalısın Sean Flynn. - Sabit tut.
Debes detener la conexión con el sistema, Sean Flynn.
Bu çocuğu kurtarabiliriz, bir silah kurbanı daha, çok ağır yaralanmış biri, onca zamandır onu tespit edememişiz.
Podemos salvar a éste chico, otra victima de ese tiroteo, uno que fue herido muy feamente, él voló bajo nuestro radar todo éste tiempo.
Ağırlamaymış.
Hospitalidad.
Aynısı ağ komedileri için de geçerli.
Lo mismo va para los comedias de T.V.
Kafiledeyken çok ağır bir düşme sonucunda bacağını kırmış.
ella se quebró una pierna
Ağırlık tankları kırılmış.
Los tanques de lastre se rompieron.
Şımarık zengin kız, aldatan pislikle evlenir... ve en ağır bedeli öder.
Una niña rica mimada casada con un imbécil infiel. Pagó el precio más alto.
"Rutubetli ve kara bir kül, dışkıdan siyaha dönmüş fare yuvasındaki pisliği... "... nemlendirip çürüyen tahtanın o ağır kokusuna karışırken... "... o sırada afacan bir çocuk da muzip bir ezgi...
"Ceniza húmeda y negra empapa la inmundicia del nido de una rata y se mezcla con el sofocante olor a madera podrida mientras el canto..."
Bir gece size'un eserleri içinde şehirdeki en sıcak kulüp almak, Şimdiye kadar sıcak gelin vurdu ve ağız tam olsun.
En una noche que's de trabajo llegar al club más caliente de la ciudad, golpear a la novia más caliente jamás y obtener completo en la boca.
Şimdiye kadar gördüğümüz en iyi şifrelemeye sahip.. internet ağında çalışıyoruz.
Bueno, ahora trabajamos en esta red cerrada, que tiene... una encriptación que nunca hemos visto.
Hâlâ Avrupa'nın bir kısmına bir ağ gibi yayılan önyargılara rağmen umut ışığı ülkemizden içeri sızıp yer etmeye başlıyor.
A pesar de los prejuicios que todavía invierten... a una parte de Europa como una red, la luz de la esperanza comienza a penetrar... nuestros lugares rurales.
Heyecanlı olmalısınız, çünkü size bizim olan o ağır WWE şampiyonluk kemerini takdim etmek üzereyim.
Deben estar emocionados porque voy a presentarles algo muy pesado - nuestro Cinturón de Campeonato muy propio de la WWE. Sí, es de oro macizo, con incrustaciones de invaluables gemas y joyas, pero cualquier estrella de la WWE les dirá que no es sobre el brillo.
Kurtuldu, ağın dışına çıktı, iyi yırttı.
Es libre, salió de la tela de araña, está fuera
Kucağıma aldım, başı çok ağırdı, sıcaktı neredeyse çok sıcaktı.
Y... y yo la cogí... su cabeza estaba tan pesada... cálida, caliente casi.
Bayağı ağır bir herifim. Bu yüzden her gün spor yapmaya ve sağlıklı şeyler yemeye çalışıyorum.
Es por eso que voy a tratar de hacer ejercicio y comer algunos alimentos saludables todos los días.
Ve film, dünya ağır sıklet boks şampiyonunun meydan okumasıyla bitiyor.
Y al final de la película, una confrontación... con el campeón mundial de peso pesado...
Nasıl bir kadın ağır endüstiryel makine üzerinde uzmanlaşmış bir şirketi yönetmek ister?
¿ Qué clase de mujer querría dirigir una compañía que se especializa en maquinaria industrial pesada?
Ağırmış.
Pesado.
Ben daha ağır çalışıyorum.
Yo trabajo duro, incluso más duro.
Ağırmış.
Está fuerte.
Magnus kendi ağırlığının yarısını bile taşıyabilir fakat onda hiçbir numara yok.
Magnus podrá pesar media tonelada, pero no sabe acercarse a una chica.
Ağırlaştırılmış hapis.
Recluido.
Bu çocuk, iyice ağırlaşmış.
El chico ha crecido.
Tüm şehir hâlâ oradaymış hepsi hareketsizce, yürekleri ağızlarında bekliyormuş.
Y todo el pueblo seguía allí de pie, bien quietos, con el corazón en la garganta.
Evrenin böyle agılanmasını isterdi. Eğer yaratılış 1 : 3 te "Işık olsun."
Así es como esperaría que el Universo respondiera si Dios hubiera dado la instrucción en Génesis 1 : 3 : "Hágase la luz".
Sırt çantam çok ağır.
Mi mochila es muy pesada.
Aynen, siz ağır geri zekalısınız.
Ya, sois un par de idiotas.
Bir ağırlık var ve bu ağırlık kalbine ve ruhuna kanca atmış.
Llevas un peso, y lo llevas arrastrando en tu corazón y tu alma.
Bakın, sizleri makul bir şekilde ağırlamaya çalışıyorum.
- A ver, puedo encontrar modos de mantener a ustedes chicas razonablemente... entretenidas. - LO acepto como un no.
Çünkü seni 12 yaşından beri tanırım. Koca ağızın var ki Staten Adası'ndakilerin yarısı bunu bilir.
- Porque te he conocido desde que tuvimos 12 años y tienes tan pinche grande boca que la mitad de Staten Island se hubiera enterado.
Çok ağır bir suçum yok ama sütten çıkmış ak kaşık da değilim yani.
Escucha, nada muy pesado. No soy un mirón, pero algo así como un mirón.
Olur, dalgın bakabilir misiniz? Aklınızda ağır bir karar varmış gibi.
Está bien, pero pensativo, como si tuviera que tomar una gran decisión.
Saç fuarı nedeniyle bilet satışları biraz ağır gidiyor ama endişelenme büyük çıkış yapacağız kanka.
La venta viene lenta por la exposición de peinados, pero no te preocupes, la promocionaremos.
Bir ağırlık var ve bu ağırlık kalbine ve ruhuna kanca atmış.
Hay una carga, la cual te destroza tu corazón y tu alma.
Beynin ağır çalışıyor diye mi?
¿ Porque tu cabeza va despacio y eso?
Ne ağır kapıları varmış.
¡ Lo que pesa esta puerta!
şefkat, sıcaklık ve anlayışın... cerrahın bıçağından ya da kimyacının ilacından daha ağır basabileceğini unutayacağım
Recordare la calidez, simpatía y comprensión. Que tenga más peso que el bisturí de un cirujano.
Güneş'in iç kısmı dış katmanların ağırlığını daha fazla taşıyamayacak ve ilk çöküş kaldığı yerden devam edecek.
El interior del Sol no podrá seguir soportando el peso de las capas externas, y el colapso inicial continuará.
Ağırlığına dayanacak nükleer ateş olmadan çekirdek helyumun, karbon ve oksijene dönüşmeye başlaması için yeterli ısıya ulaşana dek çöker.
Sin fuego nuclear que sustente su peso, el núcleo explota hasta que esté lo suficientemente caliente para iniciar la fusión de helio en carbono y oxígeno.
İran sınırını geçtim, bu akşam gün batımında Habala bölgesine gidiyorum mağaralar ağının yok edilmesini emrettikleri yere.
Acabo de cruzar la frontera iraní camino a la zona de Habala donde ordenaron la destrucción de una red de cuevas hoy al atardecer.
Seni hayal kırıklığına uğratacakmışım gibi geliyor. Birden ağır gelsin istemiyorum ama yaz bitiyor ve artık bu işi yapamayacağız.
Siento que te defraudé mucho y y no quiero engañarte pero el verano se acabará y no podremos seguir con esto.
Ama çok dikkatli olmalısın,.... çok ağırdır, ve eğer düşürürsen...
Pero usted debe tener mucho cuidado porque es muy pesado, y si le cae - bien, lo tengo.
Görünen o ki, onarılmadan önce kamera ağının dışına çıkmayı başarmış.
Parece que se hizo fuera de la red CCTV antes de que se restauró.
Fakat emir, savunma iletişim ağımıza sızan biri tarafından verildi.
Pero la orden fue emitida por alguien que penetró nuestras comunicaciones de defensa red.
İç kanaması sandığımızdan çok daha ağırmış.
Bien, el sangrado interno fue mucho peor de lo que imaginamos.
Ağır stresli zamanlarda insan yalnızsa, beyin, sanki bir başkası da oradaymış gibi halüsinasyonlar görüyor.
En momentos de mucho estrés, cuando una persona está sola. el cerebro a veces puede alucinar de que hay alguien más apoyándolo.
Şu an sana açılmış ayrı üç ciddi dava var. Birinde dolandırıcılıktan vergi kaçırmaya 16 farklı ağır suç var.
Tienes tres casos legales distintos abiertos contra ti... uno con 16 cargos de conducta indebida... que van desde el fraude hasta la evasión de impuestos.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]