Basıl перевод на испанский
7,064 параллельный перевод
Üzerinde benim yüzüm basılı olan pullar mı satıyorsunuz?
¿ Estáis vendiendo monedas con mi cara en ellas?
- Gerçek basılı kopyası, istediğin gibi. - İyi iş çıkarttın.
La copia física, como pediste.
Hayır, tabii ki değil ama geçen yıl ele geçirilen sahte banknotların yüzde altmışı buna benzer yazıcılarda basıldı.
Bueno, no, claro que no, pero el 60 por ciento de los billetes falsos recuperados el año pasado fueron hechos por impresoras - como esta. - Jerry...
Çeyrek tirşeden ve kenarı süslü kağıda basılmış 17. yüzyıl başlarına ait bir baskıya benziyor.
Esta parece un edición de principios del siglo 17 hecho con vitela y anotaciones en los márgenes.
Sol tuş kontrolüne basılı tut.
Presiona con el pulgar izquierdo.
Bilgisayarın başındayken, sistemdeyken biri, güvenlik elemanlarından biri, beni gördü,... her nasıl olduysa sabit diskime sızmayı başardılar, birkaç malware bıraktı.
Cuando estuve ahí, en el sistema, alguien, uno de sus guardias de seguridad, me detectó... y de alguna manera se las arreglaron para colarse en mi disco duro... y soltar algún virus malicioso.
Ya Missy, sen burada Clarence'a bakıcılık yaparken kendi başının çaresine bakıyor mu?
Y Missy, que, ella se ocupe de sí misma. ¿ mientras que tú estás aquí como niñera de Clarence?
- Geçen yıl başım belaya girdi.
- Me metí en problemas el año pasado. - ¿ Qué problemas?
Emme manifoldunun sızıntısını nasıl önleyebilirim? Çünkü yıllardır başımı ağrıtıyor.
Porque eso me ha vuelto loco durante años.
- Üzerinde baş harflerin yazılı, K.B.
Espera. Tiene un monograma...
Yıllar boyunca nasıl beni görmezden geldiğini, bu sarayda bir hayalet gibi tek başıma dolanmama izin verdiğini.
Cómo me ignoraste por todos estos años, dejándome vagar por este sitio como un fantasma.
Kişi başı 20 dolara, her çocuğa içinde eğitici yazılımların olacağı "bu benim bilgisayarım" diyebilecekleri bir bilgisayar verebiliriz.
Por solo 20 dólares cada una, podemos dar a cada niño una computadora que podrán llamar suya, cargado con software didáctico.
Asıl mesele, silahlı olanın baş belası olması değil midir?
E ISN y apos ; t el punto entero que el macarra es el tipo con el arma?
- O zaman nasıl oluyor da senin baş harfleri L.P olan birisine karşı bir şeyler hissettiğini biliyorum?
- Entonces, ¿ cómo puedo saber que tuviste algo con una mujer cuyas iniciales eran... - Sí. L. P.?
S.H.I.E.L.D. gözler önüne geri döndüğüne göre basın bunu alacak ve işleyecek.
Ahora que SHIELD vuelve a ser noticia la prensa se hará con ello y correrá.
Eğer Whitehall'un başı seni gülümsetecekse kılıcın benden olsun.
Infierno, Yo le entregará la espada Si la cabeza de whitehall le conseguirá el concierto.
Çünkü öğrenmezse başı belaya girmez ve büyük olasılıkla polis akademisinde zaten çuvallıyor.
Porque si él no lo sabe, no puede caer en problemas, y probablemente ya esté fallando siguiendo en la academia sin esto.
Ama bugün başının altında asıl yerini buldu.
Pero ha encontrado el lugar perfecto bajo tu cabeza.
Son 50 yılın liste başı şarkılarından veri toplamak için bir yazılım geliştirdim.
Yo inventé un programa para agregar los datos de cada uno de los éxitos de canciones pop de los últimos 50 años.
Owen Sugar'ın bu arabayı, çalıntı Liste Başı Sihirbazı'yla kazandığı parayla aldığını ispatlasaydık bu araba haczedilir ve açık arttırmada ucuza satılır mıydı?
Si pudiéramos probar que Owen Sugar usó dinero robado de Hit Wizard para comprar su auto, ¿ sería confiscado? ¿ Subastado por poco dinero?
Bir arkadaşım var kocan gibi sorunlarla nasıl baş edileceğini bilen çok güçlü bir arkadaş.
Veras, tengo un amigo... un poderoso amigo que sabe cómo cuidar de problemas como su marido.
Başımda birisi olmadan kafeteryaya gidemeden ya da soru sorup ırkçı olay çıkararak üniversitede nasıl iyi olacağım?
¿ Cómo me va ir bien en la universidad si no me va bien en la cafetería o en los recorridos, o hacer ninguna pregunta sin crear un incidente racial?
Anna, her neredeysen bunca yıl boyunca başına her ne geldiyse seni bulamadığım için özür dilerim.
Anna, dondequiera que estés, sea lo que sea lo que te haya pasado hace todos estos años, siento mucho no haberte encontrado.
Bir başıma olmanın nasıl bir şey olduğunu unuttum.
- Había olvidado cómo era estar solo.
Nasıl sandık başında gitti?
¿ Cómo fue en las votaciones?
Mombasa Kartelinin, yıl başına yaptığı kaçakçılıktan 1 milyar dolar kazandığı tahmin ediliyor Fildişi Sahillerinden yasa dışı ithal yaparak egzotik hayvanları kocakarı ilacı yapımında kullanıyorlar.
Se estima que el cartel de Mombasa contrabandea por alrededor de mil millones de dólares por año desde marfil y cueros hasta la importación ilegal de mascotas exóticas y medicamentos tradicionales.
Bu ekibin başında, Kızıl Lotus'un önderi ve göklerin hakimi Zaheer vardır!
El jefe es Zaheer... ¡ Líder del Roto Rojo y señor de los cielos!
Siz bükücüler, Kuvira'yla kendi başınıza mücadele etmek durumunda kalacaksınız.
L os maestros tendrán que combatirla solos.
Nasıl olur da birilerinin yol göstermesini beklerlerken, olduğum yerde kalıp başıma gelenlerin aynısının Ulusuma olmasına izin verirdim?
¿ Cómo podía no hacer nada cuando lo mismo le pasaba a mi nación cuando necesitaba alguien que la guiase?
Kuzenim, tüm tahliye süreci boyunca nasıl aklı başında davrandığını anlattı.
Mi primo me contó lo juicioso que fuiste durante toda la evacuación.
2000 yılı civarında Marvel beni baş editörü olarak işe aldı.
Alrededor del año 2000, Marvel me contrató para convertirme en jefe de redacción.
Sence bu dünyada tek başına, sadece yaratıcılık ve yeteneğinle hayatta kalmayı başarabilir misin?
Quiero decir, ¿ de verdad crees que aún puedes tener éxito aquí en el mundo real basándote únicamente en tu propio ingenio y talento?
İlyanın auriküler yüzeylerindeki dokulara bakılırsa maktul 50'li yaşlarının başındaymış.
Teniendo en cuenta la textura de las superficies auriculares de los huesos ilíacos la víctima rondaba los cincuenta años.
Okuldan sonraki ilk yılımdı. Chris'le ben kaykay yapıyorduk. Kime bası vereceğiz, kim gitar çalacak diye yazı tura attık.
Ese fue mi primer año fuera de la universidad y Chris y yo estabamos patinando y tiramos una moneda para ver quien iba a tocar el bajo por que los dos tocamos la guitarra y, uh, él consiguió el bajo, yo tengo la guitarra.
Bir Şükran Günü mucizesi gerçekleşmesi gerekmesine rağmen babamın uçuşunun rötar yaptığını duyurduklarında bir başıma tıkılıp kalacağımı sanıyordum.
Pensaba que me iba a quedar aquí atrapado en soledad al anunciar que el vuelo de mi padre despegó con retraso cuando en teoría debería llegar, ¡ pero ha ocurrido un milagro de Acción de Gracias!
Nasıl beklersin yaşamamı bebeğim Koca dünyada bir başıma
# ¿ Cómo esperas que viva, bebé # # en este ancho mundo solo?
Bir kaç dakika önce basına sızan ve bariz bir şekilde gay seksini andıran bu görüntüleri nasıl tanımlamalıyız?
Sexo explícito gay es cómo describimos estas fotos que acaban de filtrarse a BNC hace solo unos minutos.
Boynunu bir bas teliyle sıkıştırıyor olsam beni nasıl durdurursun?
Si fuera a deslizar una cuerda de bajo alrededor de tu cuello... ¿ cómo me detendrías?
Eğer Han özgürce benimle dalga geçebileceğini düşünürse toplum nasıl başımıza üşüşür biliyor musun?
¿ Sabes lo rápido que se colapsará la sociedad que nos rodea si Han empieza a sentir que puede burlarse de mí libremente?
Bilgisayarımla birkaç saat baş başa kalayım ve bir taslak oluştursam nasıl olur?
¿ Podrías darme dos horas a solas con mi portátil para escribir un borrador?
Bir iş bulup masa başında 40 yıl daha oturabilmek için altı yıl daha bir sırada oturmak istemiyorum.
no quiero estrar en un pupitre los próximos seis años.
Okuldaki şiddetle nasıl baş edeceğimi mi soruyorsunuz bana?
¿ Me estás preguntando cómo manejaría la violencia en las escuelas?
Başın nasıl?
¿ Cómo está tu cabeza?
Tanrım, başım nasıl da ağrıyor.
Señor, cómo me duele la cabeza.
Lamar Allen tek başına 6-0'lık bir seri kaydetti!
¡ Lamar solo ha hecho un parcial 6 a 0!
Eğer Kat'ın söylediği gibi başı beladaysa bu belaya nasıl bulaştığını öğrenelim.
Si estaba en peligro, como dijo Kat, averigüemos en qué andaba.
Durum hızla yetişkinlerin gençlere bir yılanla nasıl baş edildiğini gösteren açık hava dersine dönüşüyor.
La situación se vuelve rápidamente en una lección al aire libre, como los adultos muestran los jóvenes cómo hacer frente a una serpiente.
Pasifik Okyanusu açıklarında tek başına beslendikten sonra bu erkek, her yıl olduğu gibi onu bekleyen eşinin yanına, buraya, Galapagos'a döndü.
Después de alimentarse solo sobre el Océano Pacífico, este macho ha regresado aquí a las Islas Galápagos, como lo hace todos los años, a esperar a que su pareja vuelva con él.
Narkotik ekibimiz başarılı oldu ve az sonra, baş düşmanım Madeline Wuntch beni madalya ile ödüllendirecek.
La unidad especial antidrogas fue un éxito y hoy, podré ver como mi némesis, Madeline Wuntch, pone una medalla alrededor de mi cuello.
Uzay yolculuğunun zorluklarına ve ağırlıksızlık ortamına dayanabilirler. Peki, ama nasıl sosyalleşecekler? Bir bebeği tek başına ayrı bir yere koyarsanız okumayı öğrenemezler.
pero ¿ cómo van a ser socializados pones un bebé en un lugar único hit Montgomery lo largo de la que no lo harían sobrevivir, de hecho estamos muy dependientes somos seres sociales nosotros tendría que desarrollar robots inteligentes que eclosionan los embriones
Çok hızlı gidiyorsun, ikimizde 10 yıl önce kızın başına gelenleri biliyoruz.
Avanzas demasiado rápido. Los dos sabemos lo que pasó hace diez años con la niña.