Beaux перевод на испанский
51 параллельный перевод
Cumartesi sabahı Ecole des Beaux-Arts'dayım.
El sábado iré a Bellas Artes.
JJ'in nadiren yaptığı kıyaklardan biri.
Es uno de los escasos beaux gestes de J. J.
Fransız Enstitüsü ve Ecole des Beaux-Arts ise buranın sanatsal havasına tanıklık eder.
El Instituto de Francia y la Escuela de Bellas Artes dan fe de la vocación artística y literaria del lugar. St.
Les Beaux Quartiers, yazari Marcel Proust, sayfa 145. Burjuva kulturune olum!
"Los bellos barrios" de Marcel Proust, página 1 45.
Rue des Bazar'daki küçük lokantada çalışan şef garson musun?
¿ Es el jefe de camareros del pequeño café en la calle Beaux Arts?
Nimes'de, Des Beaux Arts Kafe'sinde.
Café Des Beaux Arts, Nîmes.
Nimes'deki des Beaux Arts Kafe'si.
Café des Beaux Arts, en Nîmes.
13. sokak, des Beaux Arts.
13 Rue des Beaux Arts.
- Beaux...
- Beaux...
Beaux Reves'den mi?
Quieres decir a Beaux Reves?
Hope kadife çiçeklerini çok severdi. Beaux Reves'de deli gibi büyüyorlar.
Sabes, Hope amaba los girasoles y están creciendo mucho en Beaux Reves.
- Başvuru reddedildi. Yüzyıl sonu "beaux-arts" mimariye ait mükemmel bir örneği, sıva kaplı biz uzantıyla yok ettiğiniz an reddedildi.
Esa solicitud fue denegada en el momento en que destruyeron un especimen ejemplar de arquitectura de bellas artes de principios de siglo al añadir una capa de estuco por encima.
Yönetmen Roman Polanski, bugün resmen ünlü Academie des Beaux Arts'a üye oluyor.
Hoy, el cineasta Roman Polanski entra oficialmente a la venerable institución de la Academia de Bellas Artes.
Me llamo beaux.
Me llamo Beaux.
Ben Beaux, X ile.
Soy Beaux, con "x".
Beaux gibi erkekler, bir şey istemedikleri sürece, vakit ayırmazlar. Para gibi... veya sex.
Los tipos com Beaux nunca hacen caso a las chicas como yo a menos que quieran algo, como dinero... o sexo.
- Adım Beaux.
- Oh, es Beaux.
Bu Beaux denilen çocuk iyi.
Este Beaux es bueno.
Beaux ve benim gibi adamlar bağlı duramaz..
Los tipos como Beaux y yo no podemos atarnos.
Her neyse, Tim Beaux un yol kurbanı.
Como sea, Beaux está devorando a Tim.
Beaux ile tanıştığım an, bağısaklarım "Tim, bu adam bela" der gibiydi.
En el instante en que conocí a Beaux, algo interiormente me decía : "Tim, este tío es un problema".
Beaux gibi bir artistin böyle öğretici bir şeyi ders planına koymasının imkanı yok.
No hay manera de que un presumido como Beaux pudiera ponerle más detalle a una lección.
- Beaux gibi mi konuşuyorsun?
- ¿ Estás hablando como Beaux?
Neden Beaux'a söylemiyorsun?
¿ Por qué no se lo cuentas a Beaux?
Hey, Beaux'yu gördün mü?
¿ Has visto a Beaux?
Beaux Hoca diyor ki bir insanın ihtiyaç duyduğu tek eğitim hayattır. Gerçek hayat.
El señor Beaux dice que toda la educación que se necesita es la vida, la vida real.
Dur bir dakika. Beaux mu?
Espera un minuto. ¿ Beaux?
Bunu yapmanı sana Beaux mu söyledi?
¡ ¿ Beaux te dijo esto? !
Beaux, soruya cevap ver.
Beaux, responde a la pregunta.
Hoşçakal Beaux.
Adiós, Beaux.
- Beaux'ya ne oldu?
- ¿ Qué pasa con Beaux?
- Beaux gitti.
- Beaux se ha marchado.
Fakat sende Beaux'da olmayan bir şey var - -dürüstlük
Pero tú tienes algo que Beaux no tiene : integridad.
Beaux'yu dinlemediğiniz için çok mutlu oldum.
Me alegro de que no escucharas a Beaux.
Gördüğün gibi Beaux yanık olduğunda utangaç....
Verás, Beaux no fue tan reservado - sobre el hecho de que tuvo un enamoramiento...
Matmazel Chanel, Mösyö Beaux da sizi bekliyordu.
Mademoiselle Chanel, Monsieur Beaux la espera
Teddy Roosevelt'in gelip geçtiği bir beaux-art şaheserine vefa delilik değil bence.
No creo que sea una locura encariñarse con una obra maestra de las bellas artes por la que pasó Teddy Roosevelt.
Teşekkür ederim, Beaux.
Gracias, Beaux.
Güzel Sanatlar Akademisinde resim dersleri aldım.
Estudié pintura en el Beaux-Arts.
Güzel Sanatlar'da, Grand Chaumiere'de okudum!
¡ Estudié en la Beaux-Arts! ¡ En el Grand Chaumiére!
Ben Paris'teki Güzel Sanatlar'da resim dersleri alırken o Tennessee'de küçük bir çocuktu daha.
Estudie arte en el Beaux-Arts de París. Cuando ella era una niña y vivía en Tennessee.
Sadece en yetenekli pukalemun yan yana sıralanmış gösterişli ve modern binalardaki gibi klasikleşmiş Beaux Art tarzında şaheserler tasarlayabilirdi.
Y solo los mas habilidosos chama-leones pudieron haber diseñado obras maestras clásicas de arte junto con sus elegantes y modernos "flatirons."
- Yalnızca Beaux Arts'ta kızlarla.
Sólo algunas chicas de Bellas Artes.
Onu ilk Acadamie des Beaux-Arts'da gördüm.
Primero la vi en la Academia de Bellas Artes.
L'Ecole Des Beaux-Arts'da iki yıllık eğitim, tüm masrafların ödendi.
Dos años en L'École des Beaux Arts, con los gastos pagados.
Ama bir sonraki 18. yüzyıl Beaux Arts kukla tiyatrosu olmalı.
Pero por un segundo debió haber sido un Teatro de marionetas de las Artes de Beaux del siglo 18.
Ben Paris'teki Güzel Sanatlar'da resim dersleri alırken o Tennessee'de küçük bir çocuktu daha.
Estudié arte en el Beaux-Arts de París. Cuando ella era una niña y vivía en Tennessee.
Geçmiş kayıtlara bakarsak, bu dosya Ecole des Beaux sanat öğrencileri sanat kitabı yazarları, bir de...
De acuerdo al manifiesto, este archivo fue descargado por Estudiantes de arte de Ecole des Beaux, publicistas de arte y una vez por alguien de Galactic Toys.
Babam, Beaux-Arts'da Hang-us Per-rot tarafından onurlandırıldı.
Verá, a mi padre le enseñó Bellas Artes Aukuste Perret.