Benzin перевод на испанский
5,821 параллельный перевод
Betin benzin yerine gelmiş.
Has recuperado el color. Se te ha pasado la fiebre.
Benzin istasyonu makbuzları gösteriyor ki...
Los recibos de las gasolineras muestran...
Benzin istasyonunda durmamız gerekiyor.
Tenemos que parar en la gasolinera.
- Şaka mı yapıyorsun? Bunun ne kadar benzin aldığını biliyor musun acaba?
¿ Tienes idea de cuánta gasolina usa esta cosa?
Etrafta bu kadar benzin varken insanlara yalan söylemek iyi bir fikir değil.
No es buena idea mentir a la gente con tanta gasolina alrededor.
Dışarıya benzin döktü.
Se fue afuera con gasolina.
Evimden birkaç blok ötedeki bir benzin istasyonundayım.
Estoy en una estación de servicio a unas cuadras de mi casa.
Benzin ve strafor mu?
¿ Gasolina y espuma de poliestireno?
Benzin pompasında, banka tabelasında...
La gasolinera, el cartel del banco.
Aslına bakarsanız benzin pompası hoşuma gitti.
En realidad, como que me gustaba la gasolinera.
Demek ki şüphelinin trafik ve benzin pompaları arasından çeyrek saniyelik atışı için zamanı varmış ve 3 kurbanı da vurmuş.
Así que el sudes tuvo que planificar el disparo al milímetro para disparar entre el tráfico y los surtidores y alcanzar a las tres víctimas.
20 litre benzin.
Eso son 20 litros de gasolina.
Benzin bu.
¡ Es gasolina!
Wood, Detektif Winters'ı arayıp hemen sor, Jeremy cinayet günü kredi kartını kullanmış mı Beachwood ve Franklin oradaki benzin istasyonunda.
Wood, necesito que llames al detective Winters y para que compruebe si Jeremy utilizó su tarjeta de crédito el día del asesinato en la estación de Arco en la esquina de Beachwood y Franklin.
Benzin için aldığım fiş.
Es el recibo de la tarjeta de crédito por la compra de gasolina.
En sonunda Beachwood ve Franklin'deki benzin fişini takip ettim.
Finalmente pude investigar ese recibo de gasolina de esa estación en Beachwood y Franklin.
Siz şimdi Jeremy Richards'ın benzin istasyonuna hiç gitmediğini mi söylüyorsunuz?
¿ Está diciendo que Jeremy Richards nunca estuvo en la gasolinera?
Benzin istasyonunun güvenlik kameralarını tamamen unutmuşum.
Me había olvidado por completo de las cámaras de seguridad de la gasolinera.
O da senin kartınla arabaya benzin koydu değil mi?
Así que ella utilizó tu tarjeta de crédito para llenar el tanque de gasolina?
Erken emeklilik ve benzin istasyonunun merdivenlerinden çıkmak için uğraşıyorsun.
Jubilación anticipada, ascender en el empleo de aquella tienda.
Çoğunlukla benzin getirirler.
Por lo general, llevar la gasolina.
Dışarıda park etmiş bir tanker dolusu benzin öneriyorum karşılığında da...
Les ofresco un camión de gasolina, que está estacionado fuera de este edificio, - a cambio de...
Hatırlıyor musun ilk benzin istasyonunu açtığında sana sürekli bağıran pisliğin birinde vardı. Ne kadar yaktığından bahsederdi.
¿ Recuerdas cuando eras dueño de tu primera estación de servicio y un idiota que tenía una siempre te gritaba sobre el coste de mantenerla en funcionamiento?
Bir motel, bir kilise, 2 benzin istasyonu ve Alexandria'daki bir restoran.
Un motel, una iglesia, dos gasolineras, y un restaurante en Alejandría.
Benzin döküldü.
El gas se ha fugado.
Bertram'ın benzin istasyonunda ne yaptığını biliyor musun?
¿ Sabe lo que hacía Bertram en la gasolinera?
Evet, iki işte çalışıp sigorta ve benzin parasını ödedi.
Sí, y él tenía dos empleos para pagar la gasolina y el seguro.
Düşününce, benzin bitmeseydi şimdi Chicago'da yaşıyor olurduk.
Y pensar que si no fuera por esa tapa de la gasolina, ahora estaríamos viviendo en Chicago.
Yol sahip olduğumuz her şeyle doluydu ve sonra biz benzin istasyonunda durmak zorunda kaldık.
Todo lo que teníamos lo habíamos empaquetado en ese camión, y luego tuvimos que detenernos en esa estación de gasolina.
Sonra benzin bidonunun eksik olduğunu fark ettin.
Y luego te diste cuenta de que faltaba la tapa de la gasolina.
Benzin bidonu olmadan kiralık kamyonu döndüremezsin.
Oye, no puedes regresar un camión rentado sin esa tapa.
Benzin bidonunu unutmadım.
No olvidé la tapa de la gasolina.
Yani sen de benzin bidonu hakkında hikaye uydurdun?
¿ Así que inventaste una historia sobre la tapa de gasolina?
Kemiklerde ve elbisede bulunan makrabotanik kömür örnekleri, odunları ve cesedin yanmasını hızlandırmak için benzin kullanıldığını doğruluyor.
El carbón macrobotánico encontrado en los huesos... y las muestras de la ropa confirman que se usó gasolina... como acelerante para prender la leña y así quemar el cuerpo.
- Benzin.
- Gasolina.
Benzin depolarını vurmuş olmalıyız.
Debemos haber acertado en el depósito de combustible.
Kızımızın asla olamayacağı bir şey için benzin yakıyoruz.
Estamos desperdiciando gasolina en algo que ella jamás va a conseguir.
Benzin gibi çıktım.
Ardió como la gasolina.
Benzin, göğüs kemiğine, bütan.
- Gasolina, alcohol, butano.
GCMS karton üzerine benzin izleri saptandı.
El espectrómetro ha revelado restos de gasolina en el cartón.
Bir mum aldı, sizin dükkandan karton bir hurda, Bazı benzin, bu doused ve ateşe kulüp ayarlayın.
Cogió una vela, cortó un trozo de cartón de los de su taller, echó gasolina y prendió fuego al club.
Bu benzin?
¿ Gasolina?
Biraz benzin... Biraz kibrit.
Un poco de gasolina por allí, una cerilla por allá.
İki ayrı arabayla gidiyoruz. Benzin yüzünden öylesi daha hızlı.
Vamos con dos coches, así es más rápido.
Tanrım, bu ceket benzin gibi kokuyor.
Estamos muy aburridos aquí. Oh, por Dios, esta chaqueta huele a gasolina.
Benzin, kara barut ve sabun konteynerleri. Ayrıca, aşırı ekolojik çevrelerde "vejetaryen Nepal'i" olarak bilinir.
También conocido como napalm vegetariano en los círculos de ecologistas extremistas.
- Ne olduğunu sordum baba? Benzin almak için otoyoldan çıktım, ama benzin istasyonu kapalıydı.
Salí de la autopista para comprar gasolina y la gasolinera estaba cerrada.
Orospuların olduğu bir benzin istasyonu mu?
- ¿ Es una gasolinera con prostitutas?
Benim benzin bidonum mu?
¿ Esa es mi lata de gasolina?
Anne, neredeyse beni işe atacak kadar benzin vardı arabada.
Mamá, apenas me queda gasolina para ir al trabajo.
Benzin bitti.
Me quedé sin gasolina.