Bodrum перевод на испанский
1,855 параллельный перевод
1983'te küçük bir kız, restaurantının bodrum katında alıkoyuldu.
En 1983 una chica fue mantenida contra su voluntad en el sótano de su restaurante.
Ön, arka, bodrum.
Al frente, atrás y sótano.
O yüzden bodrum penceresinin zorla açıldığını duymamış olabilir.
Así que no escuchó cómo se rompía la ventana del sótano.
Yoksa hatırlamam için bir yerlerin bodrum katında beni programladılar mı?
¿ O fue algo programado en mi en algún sótano por ahí?
Şu soruşturmayı bırakalım. Kızımı bodrum katına kilitlediniz mi kilitlemediniz mi?
- Vamos al grano, usted encerró a mi hija en el sótano o no?
Eski eşimle ilk evlendiğimizde bodrum katında kalıyorduk. Yıllar geçtikçe, sahip olacağımızı düşündüğüm aileye yer açmak için üst katları almaya devam ettim.
Cuando me case por primera vez con mi ex-esposa, viviamos en el sotano a traves de los años, fui comprando los pisos que estaban abajo para la familia que pense que ibamos a tener
Beni bodrum katına gömdüler.
Me sepultaron en el sótano.
Eric pencere yok dedi. Bodrum!
Eric dijo sin ventanas.
Bakım odası bodrum katında bir yerde.
El cuarto de mantenimiento esta hacia abajo a nivel del sotano.
Bodrum katında bir şey bulduk.
Hemos encontrado algo en el sótano.
Bilal'in bodrum katına erişim izni var mı?
¿ Bilal tenía acceso al sótano?
... cinayet, küfürler, beyinler, bodrum katları, kemikler, testereler, akciğerler, şapka olarak takılan suratlar.
los gatitos de la diversidad y asesinatos y juramentos y cerebros y sotanos y huesos y mandibulas y pulmones y caras y sombreros
Beni, bunun gibi bir binanın bodrum katında tutmuşlardı.
Estaba detenida en el sótano de un edificio como estos.
Baktım. İkinci bodrum katında bir tutuklu var gibi görünüyor.
Lo he comprobado... y parece que hay un prisionero en el segundo piso del sótano...
Bu sadece çok çok büyük bir bodrum.
No.
Bodrum katına veya kanalizasyona sığının, bir an önce gidebileceğiniz en derin yere gitmelisiniz.
el sotano, la alcantarilla, Solo ve lo mas profundo posible, lo mas rapido posible.
Bodrum.
El sótano.
Bu oyun bana daha çocukken sevdirildi. Çimde, toprakta, betonda ya da bodrum katımızdaki masada üstümüzde sadece donumuzla oynardık.
Desde niño me enseñaron a amar el tenis, ya fuera sobre césped, arcilla, cemento o la mesa del sótano usando calzones.
Vicky'nin bodrum katı.
El sótano de Vicky.
O bodrum katında tam olarak ne bulmayı umuyordun doktor?
¿ Qué esperaba encontrar en ese sótano, Doc?
Kahvaltı bodrum katında. Bir alt kat.
El desayuno se sirve en - 1, un piso abajo.
Şunu izle. Bak, biraz önce uzun boylu bir sapık bodrum kapına yılan gibi saldırdı!
Mira, un psicópata acaba de clavar una víbora por la puerta de tu sótano.
Bodrum kapağı açık.
La escotilla del sótano está abierta.
Bodrum tamamen doldu.
El sótano está lleno.
Burası gerçekten güzel bir ev ama bodrum çok hoşuma gitmedi.
Este lugar que es encantador pero yo estoy preocupado sobre el sótano.
Solgun, demode, büyük leş sinemalarında düşlerini değişenler ansızın Manhattan'da uyananlar ve kendilerini bodrum katlarından dışarı atarak, kalpsiz Macar şarabının tüketmişliği ve 3. Caddenin demir düşlerinin dehşetiyle işsizlik maaşlarını almak adına büroya dek tökezleyerek yürüyenler.
Que se desvanecieron en vastas y sórdidas películas, eran cambiados en sueños, despertaban en un súbito Manhattan, y se levantaron... en sótanos con resacas de despiadado Tokai... y horrores de sueños de hierro de la Tercera Avenida... y se tambalearon hacia las oficinas de desempleo,
Çatı katı veya bodrum.
Un ático o un sótano.
Her zaman aynı, bodrum katta bir oda işte.
Es una sala en el sótano, todo el tiempo.
Ben burada görevdeyken bodrum katı bizim silah depomuzdu.
Cuando estaba apostado aquí, usábamos una habitación del sótano como arsenal.
Bodrum kattaki bayandı.
Era la señora del sótano.
- Bodrum falan yok.
No hay ningún sótano.
Sadece amcama ait bir bodrum katım var.
Yo sólo vivo en el sótano en casa de mi tío.
Yirmi yıl boyunca, bodrum katta bir odada yaşadım.
Durante 20 años viví en un sótano.
Bodrum katında ceset ile, doğranmış ve yeraltında gömülü.
Con cadáveres en el sótano, trozados y enterrados bajo tierra.
Bodrum temiz.
¡ Todos a las bodegas! ¡ En los sótanos!
Peki neden o şey bodrum katında?
Y ¿ por qué es en el sótano?
Eğer bir daha evimi ararsan seni bodrum katında çimentonun içine gömerim!
Si vuelves a llamar a mi casa otra vez... Te voy a enterrar en cemento en el sótano de esta oficina.
Hâlâ ailemin bodrum katını tamir ettirmeye çalışıyorum.
Aún extraño trabajar en el sótano de la casa de mis padres.
Adresini merkezden aldım. Ve bir uğradım ve bodrum girişinde yalnızca iki park yeri vardı.
Tengo tu dirección de la estación de policía, y, um, he buscado, y sólo había dos parques en su zona.
Toby aşağıda, bodrum katında video oyunu oynuyordu.
Toby estaba abajo en el sótano, jugando videojuegos.
Burası bir bodrum için hiç fena değil.
Escuchen, eso no es tan malo para un sótano.
Bodrum var mı diye bakın. Çevre hakkında harita arayın.
Busquen sótanos, mapas del área que nos circunda.
Çünkü bizim ufak nakliyatımız hala 3'üncü bodrum katında bir basınç odasında çünkü, sen müşterilerinden bunu ne zaman taşıyacağımızla ilgili bir bilgi almıyorsun.
Porque nuestro pequeño embarque sigue en el nivel tres, en la sala del compresor, porque no logras confirmación de tus clientes para que nos digan cuándo nos ayudarán a moverlo.
Bodrum katında, ait olduğu yerde.
Está en el sótano, donde merece estar.
Tess en iyi bodrum katı muhabirlerinin çıkmasından rahatsız değil gibi.
Tess parecía de acuerdo cuando se enteró que sus reporteros estrellas del sótano están saliendo.
Bodrum kapısı mı?
- ¿ Eso es un sótano?
Sen onun yaşındayken bir bodrum katında köpek gibi yaşıyordum.
Cuando tenía la edad de Mathias, vivía en un sótano, como un perro.
Alt kat ve bodrum temiz.
Nadie en el sótano ni aquí abajo.
Bodrum katındaki bir odaya benziyordu.
Era, eh, como un armario en el sótano.
- Bodrum.
- El sótano.
- Ama bir bodrum buldum.
- Hay un sótano.