Boşluk перевод на испанский
2,922 параллельный перевод
O hayatta ama... O olmadan içimde bir boşluk hissediyorum.
Está vivo, pero.. me siento muerta por dentro sin él.
Geniş bir boşluk var, ama onu kapı boyunca yapabilirsek, özgürüz.
Es todo un espacio abierto, pero si podemos cruzar esa puerta, estamos libres.
Boşluk bırakmayın, çabuk!
¡ Cierren los huecos, rápido!
Hayatımızdaki kırk günlük boşluk geçti gitti.
Nuestros 40 días en el desierto han pasado.
Başka hiçbir şey için boşluk yok şu an.
Es como si no hubiera espacio para nada más ahora mismo.
39 kilometre yukarıdan atlayarak, yakın-boşluk içinde olacak.
Saltando desde 24 millas de altura, sentirá como si le absorviera el vacío.
Boşluk ile mücadele et, adam ile değil.
Lucha contra el espacio, no contra el hombre.
Toplumsal boşluk gerçekten giderek artacak ve artık filmleri sanal dünyaların içinde birlikte izleyeceğiz ve bu kaçınılmaz olacak.
El espacio comunal se expandirá virtualmente sin duda, así que vamos a empezar a ver películas juntos en estos... tipos de mundos virtuales, y eso será inevitable.
Özgeçmişte boşluk olmamalı, değil mi?
No puedes tener un hueco en el currículum, ¿ verdad?
"Krema için ekstra boşluk bırakayım mı" sorusunu bu yüzden sordum.
Lo ordene con "espacio para la crema?" por esa misma razon.
Büyük bir boşluk yaratacak ve birinin bunu doldurması lazım.
Esto va a dejar un vacío, y alguien tiene que llenarlo.
Cümlenin sonunda kocaman boşluk vardı.
Había un espacio largo al final de esa línea.
# Sadece boşluk var #
~ Sólo está vacío ~
Önümüzdeki bu kızıl boşluk ne kadar gidiyor ve ardında ne var öğrenin.
Descubran cuán lejos abarca el Erial Rojo ante nosotros, y qué yace del otro lado.
Acaba kırık parçaları olanlar boşluk anlamına geliyor olabilir mi?
¿ Que si se supone que asumamos que los unos con procesos rotos están destinados a ser lecturas de espacios?
Kasaba Bildirgesi'nde yasal bir boşluk buldun demek.
Encontraste aquel vacío en los estatutos del pueblo.
Bu bir boşluk değil, bir kara delik.
No es un espacio. Es un agujero negro.
Halkımı Kızıl Boşluk'tan bir katliama sürükledim.
Dirigí a mi gente a través del Yermo Rojo y hacia el matadero.
Bu sabah Kızıl Boşluk'un ötesindeki Qarth'tan söylenen bir şarkı duydum.
Esta mañana escuché una canción desde Qarth más allá del desierto rojo.
Keşek banada biraz boşluk verse.
¡ Desearía que me diera un poco de espacio!
Bir kova su içine parmağınızı batırın sonra çekin, bakın o boşluk ne çabuk doluyor.
Pone un Con los dedos en el agua y lo saca, ¿ qué piensa usted, con qué rapidez el agujero de nuevo con agua!
Trenin altında bir boşluk var ve egzoz bölümüne çıkıyor.
Hay una unión debajo del tren que se conecta a un tubo de escape.
Harika bir yasal boşluk, değil mi?
Es una gran escapatoria, ¿ no es verdad?
Kan izlerinde bir boşluk var.
Hay un hueco en el patrón de las salpicaduras de sangre.
Kalbinde kocaman bir boşluk yaratıverdi.
Dejó un vacío en su corazón.
Arada bir boşluk olduğunda. Bir heyecan yaşarsınız.
Cuando hay algún tipo de brecha, tú experimentas esta irrupción de algo.
Senin için bir boşluk buldum.
Encontré una escapatoria para ti.
Yasal bir boşluk. Anayasanın 13. maddesi.
Decimotercera enmienda.
Annesinin yokluğunun sebep olduğu içindeki hiç kapanmayan devasa boşluk ile ilgili.
sobre el gigante, agujero supurante en su interior causado por la ausencia de su madre.
Evet, ailemle ilgili şeyler çılgın bir hal almıştı. Bu yüzden gidemedim, ama geçen hafta üniversiteden aradılar. Ve bir boşluk olduğunu söylediler.
Sí, las cosas con mi familia han sido una locura, así que no podía ir, pero la universidad me llamó la semana pasada y dijeron que tenían una plaza.
Sadece... boşluk. Bilmiyorum.
Tengo un agujero negro... no lo sé.
Sanki yatağımda dolduramadığım bir boşluk var.
Es como este... espacio que no puedo... ocupar.
Yasal boşluk var orada bak.
Es un maldito orificio, eso es lo que es.
Kalbinde öyle derin bir boşluk var ki alkolle dolduramamışsın. Bir rozetin arkasına gizlemişsin onu.
Tienes un gran vacío... que al no llenarlo con alcohol, lo llenas con una placa.
İçimde bu zamana kadar seks ile doldurduğum kocaman bir boşluk olduğunu fark ettim. Çünkü bana böyle yapmam öğretilmişti.
Me di cuenta que tengo este gran maldito hueco dentro de mí que he estado llenando con sexo, porque es lo que me enseñaron a hacer.
Bir boşluk yakaladı.
Ha encontrado una grieta.
Kabinde bir boşluk var, insanları kaçınılmaz ölümün içine çekiyor.
Hay un agujero en la cabina, gente siendo absorbida al exterior donde moriran.
Bu geçmişinizdeki büyük bir boşluk beyefendi.
Ese es un gran agujero en su currículum, señor.
Bilmiyorum. Her şey çok büyük bir boşluk gibi.
Toda la noche es un gran agujero negro.
Kan sıçramış yerde bir boşluk.
Un vacío en la salpicadura.
Omuriliğin devamlı olduğunu görüyorsun. Sıkışma yok, boşluk da iyi ama buna rağmen felçli kalmışsın.
No hay inflamación, mucho espacio y aún así sigue paralizada.
Uygulamanızda herhangi bir yasal boşluk yoktu ama onlara mantıksız bir sonuç olduğunu yedirebilirim diye umuyordum.
No hubieron errores legales en el proceso, pero esperaba convencerles de que el dictamen no fue razonable.
Ama kan serpintisinin olmadığı boşluk diğer tarafta.
Pero el vacío de la salpicadura esta de hecho del otro lado de ella.
Yine de, oksijenin girmesi için... bir boşluk olması gerekiyor, değil mi?
De todas formas, debería haber espacio para que entrara el oxigeno, ¿ verdad?
İlişki anlaşmasında bir boşluk buldum.
Hay un tecnicismo en el Acuerdo de la Relación.
Boşluk mu buldun?
¿ Encontraste un tecnicismo?
- Bir boşluk açmak zorunda kalacağım.
- Voy a tener que hacer un espacio.
Bu sarsılıyor ve sonra bir boşluk bulmak istediğinde, donuk zekalı olup yavaşlıyor.
Está sacudiendose y entonces cuando intentas explotar un hueco es torpe y lento.
Ama evet Khaleesi her sey bitecek, bu kizil bosluk bile.
Pero, sí, Khaleesi, todo se acaba, incluso el erial rojo.
Çünkü birlikte çalışıyorduk. Hiçbir şey kalmamıştı geriye. Boşluk.
No había nada ahí, estaba vacío, yo tenía que empezar de nuevo o me iba a hundir y destruirme en la depresión.
Pompey'in Hispanya'da hain Sertorius'la çarpistigini saniyordum. Crassus'un bize karsi silahlanma nedeni de onun yoklugundan dogan bosluk.
Creí que Pompeyo estaba en Hispania luchando contra el renegado Sertorius siendo su ausencia la razón por la que Crassus se alzó contra nosotros.