Buğday перевод на испанский
1,154 параллельный перевод
Amerika'da, buğdayın çürümesine bile göz yumuyorlar.
En América hasta dejan que el trigo se pudra.
"Sizi temin ederim, buğday tanesi toprağa düşüp ölünceye kadar... " bir buğday tanesi olarak kalır. Ama öldüğü zaman ürün olur.
Os juro solemnemente que a menos que el grano de trigo caiga en la tierra y muera sigue siendo un grano de trigo, pero si muere produce mucho fruto.
En iyilerle yarışacaksınız ; buğday, sarı, beyaz ve siyah tenli, sizin gibi genç ve gayretli kişilerle, güçlü ayaklar ve bedenlerle, yeryüzündeki tüm uygar toplumların temsilcileriyle.
Se enfrentarán a los mejores del mundo, de cualquier raza y color, jóvenes y ardientes como ustedes, los más veloces y fuertes, de todas las naciones civilizadas de la faz de la tierra.
O zaman, hemen-hazır buğday kremaları da olmadığını söyle ona!
Dile que tampoco tenían cereales en polvo.
Sonra ağzına tatlı buğday ekmeği koydum.
Luego le puse pastel de trigo en la boca.
Faşistler ve Almanlar buğdayımızı istiyor.
Los fascistas y los alemanes quieren llevarse nuestro trigo.
- Buğday.
- Es trigo.
- Biraz buğday gevreği?
- ¿ Quieres cereal?
Baba, bu buğdayın hasat zamanı gelmemiş mi?
Padre, ¿ no está este trigo casi listo para ser cosechado?
Yağmur dövüyor, rüzgar sallıyor... insanların ayakları altında eziliyor... ama buğday yine de kök salıyor ve büyüyor.
La lluvia lo golpea, el viento lo arrastra, es machacado bajo los pies de la gente, pero aun así el trigo extiende sus raíces y crece.
İşte, buğday sizin için örnek olsun evlatlarım.
"Por ello, dejad que el trigo sea un ejemplo para vosotros, hijos míos."
Evet, bu buğday!
¡ Sí, es trigo!
Buğday çıkıyor yine.
El trigo vuelve a crecer.
Yağmur dövüyor, rüzgar sallıyor... insanların ayakları altında eziliyor... ama buğday yine de kök salıyor ve büyüyor.
La lluvia lo golpea, el viento lo arrastra es machacado bajo los pies de la gente pero aún así, el trigo extiende sus raíces y crece.
İşte, buğday sizin için örnek olsun evlatlarım.
Aprended de ello, chicos.
Buğday yine büyüyor.
El trigo vuelve a crecer de nuevo.
Buğday çıkıyor... senin saçın çıkıyor ve hatta...
El trigo crece tu pelo crece, e incluso...
Çiftlikler varmış... ve buğday tarlaları öyle diyorlar.
Hay granjas... y campos de trigo... eso dicen.
Ekmek yapmak için kullanılan buğday gibi.
El trigo que se usa para hacer pan.
Nisan buğdayı kâğıtlarını uzun vade tutmayı düşünüyorum ne dersin?
He pensado en el largo plazo para el trigo de Abril. ¿ Qué opinas, Valentine?
Ve bir fincan buğday filizi suyu.
Y una taza de jugo de hierba.
Buğday yoksa, aşk da yoktur.
Sin semillas, no hay amor.
Mısır ve buğday tarlasında olmak gibisi yoktur.
No hay nada como estar en el campo con el maíz y los trigales.
"Karnın, zambaklarla çevrili bir buğday kümesi."
Tu estómago es Una pila de trigo
Şey, buğday rengi, sıkı, dolgun... ve okşanmak için yaratılmışlar.
Bueno, están bronceados, son suaves, bien formados... y exuberantes al tacto.
Sovyetler Birliği son 55 yılın en düşük buğday rekoltesini aldı.
LA UNIÓN SOVIÉTICA SUFRE LA PEOR COSECHA DE TRIGO EN 55 AÑOS
- Siyah saçlı, buğday tenli. - Muhtemelen erkek, muhtemelen kırklarında.
Blanco de pelo oscuro, probablemente varón y en los 40.
Katil buğday tenli, kan grubu sıfır... 40'larının ortasında.
El asesino es blanco, grupo sanguíneo "0", de cuarenta y tantos.
Dixie'de 255 tane, sıfır grubu kana sahip, buğday tenli adam var.
Hay 255 hombres blancos con el grupo "0" en Dixie.
Altınla ödedim Senin buğday tenini.
Olvídame ya, que he "pagao" con oro tus carnes morenas.
Şu ana dek tüm yerel çiftliklerdeki sebzeleri tespit edemedik... ama şeker, buğday, un ve pirinç stokları...
Todavía no hemos podido controlar todos los vegetales en las granjas, pero cantidades de azúcar, harina, arroz...
15 temin buğday, gelecek yılın ekilecek buğdayı.
15 temin para plantar el año que viene.
Lan bir avuç buğday atmıştır önümüze gebermeden kışı nasıl çıkaracağız onu düşünüyoruz.
Tiró un puñado de trigo frente de nosotros. No sabemos cómo sobrevivir el invierno..
- Satın buğdayı.
- Vended el trigo.
- Ne buğdayı?
- ¿ Qué trigo?
- Buğday mı kalmıştır?
No hay trigo.
Hangi cesaretle Ağa buğdayı çalınmıştır?
¿ Quién puede robar la propiedad de Agha?
Verim buğdayımı!
¡ Dadme mi trigo!
Verin ulan buğdayımı!
¡ Devolvedme mi trigo!
Kes ulan Hırpıt, buğdayımı çalarken, ağa mağa dinlemediniz. [HAPŞIRIR]
Cállate Hirpit, deberías haber pensado antes de robarme mi trigo.
Aslında ben buğday birası alayım bir tane.
Creo que quiero una Hefeweizen. ( nt : cerveza afrutada )
Dorothy, öfke dişlerinin arasında kalan rendelenmiş bir buğday parçasına benzer.
La ira es el trigo triturado que se te queda en la dentadura postiza.
Öfke rendelenmiş bir buğday parçasına mı benzer?
¿ La ira es como el trigo triturado?
Biraz buğday, mısır, biraz sebze.
Un poco de trigo, maíz, vegetales.
- Altından bir buğday gibi.
- Como un trigal dorado.
"şöyle dediğini işittim : 'Bir ölçek buğday bir dinara... "'ve üç ölçek arpa bir dinara...
Y oí una voz que decía :'2 libras de trigo por un denario y 3 de cebada y no hagas daño al vino ni al aceite'.
Çiftçi olsaydık buğday ekecektik.
Si fuéramos campesinos, estaríamos sembrando semillas.
"Eğer toprağa düşmüş buğday tanesi ölmezse, tek başına kalır ama ölecek olursa, çok meyve verir." Jean, XII, 24, 25.
"Si el grano de trigo no cae entierra y muere, queda infecundo. Pero si muere, dará mucho fruto." Juan 12, 24-25
Ve buğday ekmeği.
Y el pan blanco.
Bu yüzden bir dolu insan yürüyüş yapıp kepekli buğday gevreği yiyor.
Quizá por eso mucha gente... hace jogging y come cantidad de All-Bran.
"Şeker yardımı" Stop. "Buğday yardımı" Stop.
Stop. Azúcar. Stop.