Dejar перевод на испанский
69,827 параллельный перевод
Hislerimizin işimize müdahale etmesine izin veremeyiz Lucifer.
No podemos dejar que nuestros sentimientos se interpongan en nuestro trabajo, Lucifer.
Şu an da ne yapmam gerektiğini tam bilmiyorum fakat...
Vale, no estoy seguro de qué indicaciones estoy siguiendo aquí, pero ¿ se supone que tengo que dejar que me peguen también?
Cass bizim ailemiz. Ona zarar vermene izin veremeyiz.
Mira, Cass es nuestra familia, así que no podemos dejar que le hagas daño.
Yükümüzü atmak güzel olur muydu?
Bueno, mira, ¿ fue agradable dejar nuestro equipaje?
Evet biraz pis bir durum ama bazen olayı tam olarak anlatmak gerek.
Sí, es un poco desastroso, pero a veces uno tiene que dejar las cosas claras.
Şu sigarayı bırakmalısın.
Tienes que dejar los porros.
Hızlı, sessiz çalışın ve iz bırakmayın.
Así que trabajad rápido, en silencio, y sin dejar rastro.
Bir miras bırakmak istedim.
Quería... dejar un legado.
İzimizi bırakıyorum.
Dejar nuestra marca.
Kestirmek için bir şişe devirdim.
Acabo de dejar al recipiente echandose una siesta.
Hayır, hayır bekle. O şey sana her ne yaptıysa öylece gitmene izin veremeyiz.
Vale, lo que sea que esa cosa te haya hecho no vamos a dejar que os vayais.
Dean Max'in ruhu ile anlaşma yapmasına izin verebilirdin.
Dean, no podías dejar que Max hiciera un trato por su alma.
Bir fili bayıltmaya yetecek miktarda.
El suficiente para dejar KO a un elefante.
Kara ve ben burada durup gözlerimizi kapatırdık ve endişelerimizi geride bırakırdık. Korkularımızı da.
Kara y yo solíamos venir aquí y cerrar los ojos, y, dejar ir cada preocupación, cada miedo.
Bazı palyaçoların tatilimizi mahvetmesine izin vermeyeceğiz.
No vamos a dejar que un payaso arruine nuestras vacaciones.
Sana birşey olmasına izin vermeyeceğim, anlıyor musun?
No voy a dejar que nada... te suceda, ¿ entiendes?
- Rachel'ın ölümünü- - - yapma.
No puedes dejar que la muerte de Rachel... No lo hagas.
Arabayı orada bıraktıracak kadar.
Bastante. Suficiente para dejar el coche allí.
Kazanmasına izin veremezsin.
No puedes dejar que gane.
Hala kurbanı bayıltmak için kullanılan silahı arıyoruz.
- Aún estamos buscando el arma usada para dejar inconsciente a la mujer.
Adamı hiç bir zaman rahat bırakmayacaksınız değil mi?
No lo pueden dejar en paz, ¿ verdad?
Sadece mesaj bırakacaktım.
Te iba a dejar un mensaje.
Bunun davayı etkilemesine izin vermeyeceğim.
No voy a dejar que esto nos comprometa.
Geçmişte cinsel tacize ya da tecavüze maruz kalmış ancak bunu ihbar etmemeyi tercih etmiş herkesten de öne çıkmalarını rica ediyoruz.
También queremos dejar claro a cualquier otra mujer de ahí fuera, que haya sido agredida sexualmente o violada en el pasado y ha elegido no revelar la agresión, que por favor acuda a la policía.
Erkeklerin istediğini yapıp kurtulmasına izin veremeyiz.
No podemos dejar que los hombres se salgan con la suya cuando hacen esto.
Deden gibi bunu normalleştirmeni istemiyorum.
No voy a dejar que pienses que lo que ha dicho el abuelo es aceptable.
Alışveriş poşetlerini bırakmak istemez misiniz?
¿ Quiere dejar la compra en el suelo?
- Yalan söylemeyi kes, bunda iyi değilsin.
Tiene que dejar de mentir. No se le da muy bien.
Lütfen daha fazla soru sormayın bana.
- ¿ Quieren dejar de preguntarme?
Sana bunu yapmasına izin veremezsin.
No puedes dejar que lo haga de nuevo.
Gururunu bırakmalısın yoksa ecelin olacak.
Debes dejar ir tu orgullo. O será tu muerte.
- Az önce okuldan ayrıldım.
- Acabo de dejar la facultad.
Doğal olarak ne yazık ki Columbia'dan ayrılman gere...
Y por desgracia tendrás que dejar Columbia...
Er geç soğan dişlemeyi bırakman gerekir.
Algún día hay que dejar de morder cebollas.
Yani şimdi alınma ama sürüngenlerimi yeni tanıştığım birine emanet etmek istemiyorum.
Bueno, con todo respeto, me resulta un poco incómodo dejar a mis reptiles solos con un desconocido.
Baudelairelar, Kont Olaf'a sırtlarını dönmek istemedikleri için karanlık salonun arkasında yaşananları görmediler.
Los Baudelaire no querían dejar de vigilar al Conde Olaf, así que no vieron lo que sucedía al fondo del oscuro cine.
Hemşire Lucafont yalnız kalsın istemiyorum.
No quería dejar sola a la enfermera Lucafont.
Sunny gitti, Stephy kaldı.
Yo diría que puedes dejar de sonreír.
Arkasında kanıt bırakmak istemeyeceğini biliyordum.
Sabía que él se habría ocupado de no dejar pruebas.
Tatlım, internetten komplo teorilerine bakmayı bıraktık sanıyordum.
Cariño, pensé que habíamos acordado en dejar de buscar teorías de conspiración en Internet.
Bizi burada bırakamazsın.
No puedes dejar que nos quedemos.
Ananı şimdi evine bıraktık.
Acabamos de dejar a tu mamá.
İçkiyi bıraktım zaten sigarayı da bırakamam.
Mira, ya dejé de beber. No puedo dejar el tabaco. No tengo más amigos.
Hayvanat bahçesini hayvanlar mı yönetseydi?
¿ Dejar que los animales dirigieran el zoo?
Söyledikleri yanına kâr mı kalacak?
- ¿ Vas a dejar que se libre de esto?
Filmi bırakmam lazım Bob.
Tengo que dejar la película.
Ama buluştuğun her adamda bir kusur aramaktan vazgeçmen gerekiyor.
Pero tienes que parar de encontrar cosas malas en todo tipo que conoces. En algún momento tienes que dejar entrar a alguien nuevo en tu vida.
Ş ayet katilin firar etmesini istemiyorsan peşinden gitmeme müsaade etmelisin.
Si no quiere que el asesino escape, me debe dejar que lo siga.
Geçmişini arkasında bırakmakta güçlük çeken birine benziyorsun.
Pareces una persona que tiene problemas en dejar el pasado atrás.
Meselenin çözülmüş olması gerekmiyor muydu?
¿ Eso no debió dejar el asunto zanjado?
Bu güzelliği bırakıp gider miyim?
¿ Y dejar atrás todo este glamour?