Diye sordu перевод на испанский
1,280 параллельный перевод
"Kim o?" diye sordu yaşlı kadın.
"¿ Quién es?", preguntó la anciana.
Hastanede baban bana birlikte misiniz diye sordu.
En el hospital, tu papá me preguntó si estábamos juntos.
Aileme bir mektup yazıyordum ve kürk giymiş bir bayan eğildi ve bana "Liverpool'a gitmek ister misin?" diye sordu.
Estaba escribiendo una carta a mis padres y una dama que llevaba pieles se agachó y me preguntó si quería ir a vivir a Liverpool.
Hiç duraklamadan "Baban bir tavuk çiftliğinde çalışır mı?" Diye sordu.
Sin dudarlo dijo, "¿ Trabajaría en una granja de pollos?"
"Ne kadar isteyeyim?" diye sordu.
Dijo : "¿ Cuánto debo pedir?"
Yönetmen "Neyiniz var?" diye sordu.
El director dijo : " ¿ Qué pasa?
Annem para yerine başka bir şey alabilir mi diye sordu?
Mi mama dice si puedo pagar con esto en lugar de dinero, porque no tiene.
Molly bana, bugün gelip seni görebilir miyiz diye sordu.
Molly me pidió que viniéramos a verte.
Bayan Wojadubakowski Bay Crane bir tane alır mısınız diye sordu.
Sra. Wojadubakowski, el Sr. Crane se preguntaba ¿ si tiene tiempo para un rapidín?
Düğün şehirde mi olacak diye sordu.
Me preguntó si la boda era aquí.
"Çok mu sıcak?" diye sordu.
Me preguntó si estaba demasiado caliente.
"Böyle mi seviyorsun?" diye sordu.
Me preguntó : "¿ Así es como te gusta?"
Ben işteyken aradı ve ne yapmam gerek diye sordu.
Me llamó al trabajo diciendo ¿ qué hago?
Eşlik edebilir miyim diye sordu.
Preguntó si la podía acompañar a su lugar.
Ben kaçındım, "ne var" diye sordu.
Yo me separo de él. Me dice : ¿ Qué pasa?
Nayman sana niye seks ve seyahati sever misin diye sordu?
¿ Por qué te preguntaría Nayman si te gustaba viajar y el sexo?
Bu harika gibi! Sonra bana "3 Gün Kor" de bir adami ottürebilir miyim diye sordu.
A continuación ella me pediría que se la chupara a un tipo como en esta serie...
Bana, kek yapmasına yardım eder miyim, diye sordu. Ben de kabul ettim.
una cosa de desamparados... y ella había... yo había... prometido ayudarle a hacer bizcochos.
Gidip izler misin diye sordu.
Preguntó si querrías ir a verlo.
Neden eve gidiyoruz? " diye sordu.
"¿ Qué ha cambiado? ¿ Por qué volvemos a casa?"
"Nasıl bu kadar farklı hissederiz ve aynı oluruz?" diye sordu Pip.
"Como podemos sentir tan diferente... y ser tan iguales?" Se preguntó Pip.
Bana merceği yollayıp, "BNC kamerasına takılır mı?" diye sordu.
Stanley me preguntó si podía
Sydney "Nasıl yapmamı istiyorsun?" diye sordu.
Sydney dice : "¿ Cómo quieres que lo haga?"
Beni tanıştıracak mısın? " diye sordu.
"¿ Podría presentarmela?" Le dije :
Önce gelip, vücudum su mu topluyor, diye sordu.
Primero vino a verme y me preguntó si retenía líquido.
Peki, sonun kibarca daha azımı yada fazlasımı diye sordu.
Bueno, al menos lo pidió amablemente, más o menos.
- Hayır. Odada kalabilir miyim diye sordu. Zaten parası ödenmişti.
Pidió quedarse y como la habitación estaba pagada -
- Erkek arkadaşın var mı diye sordu ve evet dedim, hepsi bu.
- Me preguntó si tenía novio. Le contesté que sí, y asunto terminado.
İkinci seferde "Toby, çörek ister misin?" diye sordu.
La siguiente vez dijo : "Toby, ¿ quieres una rosquilla?"
- Onunla çıkmak ister misin diye sordu.
- Hasta me preguntó si saldrías con él.
Geçen hafta beş dakikada bir beni aradı. Ayakkabılar oldu mu reverans çalışması nasıl gidiyor, Rory'yi saçlarını toplamaya ikna ettin mi, diye sordu.
La semana pasada llamó a cada rato para preguntar por los zapatos... y sobre la reverencia, y si había convencido a Rory de peinarse.
Herkes köfteyi ne yapacaksın diye sordu.
Y era como si todos dijeran :
Yerini hatırlıyor muyum diye sordu.
Preguntó si yo recordaba su escondite.
Bay Whitman bu sabah evi aradı ve bana senin ve benim yarın tabutu taşıyanlardan olur muyuz diye sordu.
El Sr. Whitman... llamó a la casa esta mañana... y me pidió... que si tú, tú y yo podríamos ser... portadores del féretro mañana.
"Michael gülüyor mu?" diye sordu. Ve sen gülüyordun.
Preguntó : "¿ Michael se ríe?".
Soruyu sormak için uygun anı bekliyordu ve o anı bulduğunda, "Beraber yaşamak ister misin?" diye sordu.
Esperaba que él le hiciera la pregunta. Y cuando se la hizo, dijo : "Quieres que vivamos juntos".
"Kaça patlar?" diye sordu.
"¿ Cuánto me va a costar?", me preguntó el tabaquero
Soruşturmada bir gelişme var mı diye sordu.
Quería saber si había alguna novedad... en la investigación.
Bond Caddesi'nde yürürken, kendi kendine önemi var mı diye sordu.
"¿ Importaba en ese momento?", se preguntaba caminando hacia Bond Street.
Dylan onu Los Angeles'ta görebilirmiyim diye sordu... ve bende burada tıkılıp kalmak istemiyorum
Mira, Dylan pregunto si lo quería ir a ver a L.A... y no puedo ir allá viéndome como una india.
- Sean buralardamıymış diye sordu. - Lanet olası öldüğünü bilmiyor mu
¿ Es e tonto no sabe que Sean está muerto?
Sende ve ailende kalp rahatsızlığı var mı diye sordu.
Sobre tu corazón y eso.
Ailende kimse kalp krizi geçirdi mi diye sordu.
Tu familia. Si alguien en tu familia ha tenido un ataque al corazón.
Iwo Jima'dan kumla dolu küçük bir şişeyi alır mısın diye sordu.
Me pidió que cogiera una botellita con arena de Hiroshima.
Kız, "Yaparken her zaman inler misin?" diye sordu.
Y entonces preguntó : "¿ Siempre tarareas cuando lo haces?"
Yani, "üzgünüm" diye telefonuma mesaj bırakman hiç hoş değildi... Çünkü karım sordu, "Ne için üzgünmüş?"
Fue de muy mal gusto dejar ese mensaje de "Lo siento" en mi contestador porque mi esposa me preguntó :
İngilizce bize, "Siz de eğlenmek ister misiniz?" diye sordu.
"¿ Ustedes también quieren pasarlo bien?"
Courtney Love e-postanı alıp almadığını sordu ve Graydon Carter akşam yemeği hala geçerli mi diye aradı.
Courtney Love llamó para ver si recibiste su e-mail y Graydon Carter llamó para ver si querías salir a cenar.
Brooke bugün sordu bana.. Sana veya kızının babasına, herhangi bir şey olursa, gelip benimle kalabilirler mi diye.
Brooke me pidió que hoy si algo le pasó a usted o su padre, y Daniel podía vivir conmigo.
Sana "Backstreet Boys'u seviyor musun?" diye mi sordu?
¿ Te pregunto si te gustaban los Backstreet Boys?
"Çocuk öldü mü?" diye sordu. Onlar da..
Y le dijeron : "Ha muerto".