Ensenada перевод на испанский
178 параллельный перевод
- Ah, eskiden teknemizi bağladığımız küçük bir koya.
A una ensenada donde teníamos un barco.
Küreklere asılıp, koya geri döndüm.
Entonces regresé a la ensenada.
Ensenada'dan aldım.
Lo compré en Ensenada.
14 numaralı kayıkta.
En el bote número 14. Están pescando en la ensenada.
Şuradaki koyda efendim.
Por esa ensenada.
Sabahleyin, Ensenada'nın güneyine doğru. Balık tutacağız.
Por la mañana, ¡ remos al sur de Ensenada a pescar.
Bu yola "Meksika 1" diyorlar ve tabelada, "Ensenada'ya, 92 km" var yazıyor.
Está marcada como'México 1'y el cartel dice'Ensenada 92 Kms.'
Vardığımızda Ensenada biraz sisliydi.
Había un poco de neblina cuando llegamos a Ensenada.
Sise rağmen, sessiz limanıyla ve balıkçı tekneleriyle ve hoşgelgeldiniz anlamındaki "BIENVENIDOS" tabelası ile Ensenada'nın kendine has bir tarafı var.
Pero, a pesar de ello, tenía algo con su puerto tranquilo, su pequeño barco langostero y el cartel de'Bienvenidos'.
Yolun bir ucunda Tijuana ve Ensenada vardır. Ondan sonraki durak olan La Paz için 650 km yol gitmeniz gerekir.
Tijuana y Ensenada en un extremo, y luego 250 kilómetros a La Paz La única ciudad al otro extremo.
Ensenada'dan bir sonraki yol, pis ve terkedilmiş bir şosedir.
Debajo de Ensenada hay una ruta de polvo y desolación.
Korsan gemiler bu koya demir atarlarmış.
Los piratas solían anclar en esa ensenada.
Buraya varmak için izleyebileceğin tek yol bu kayalıklardaki ağız.
Sólo se puede entrar por esa ensenada.
Tepelerde, sonraki koyu geçince.
Es en las colinas, después de la próxima ensenada.
" O parıldayan nehri kahverengi ve doru atlarımızla geçeriz
" Cruzábamos el burbujeante rio sobre el caballo marrón hasta la ensenada
- Bu körfez, Jim.
- Aquella ensenada, Jim.
Martı koyunda resim yapmaya gidiyorum... gelmek ister misin?
Voy a dibujar a la ensenada, ¿ vienes?
Martı koyuna gelmesini istemek için sabah odasına gittim orda değildi.
Fui a buscarla temprano, para que fuéramos a la ensenada, pero no estaba.
Bu sabah koydan tam olarak saat kaçta ayrıldınız?
¿ A qué hora precisa se fue de la ensenada esta mañana?
Martı koyunda resim çiziyordum zamanın nasıl geçtiğini anlayamamışım.
Estaba dibujando en la ensenada.
Birkaç aptal kayalığı çizmek için Martı koyuna gitmek istedi.
Quería ir a la ensenada para dibujar unos acantilados.
Linda hadi Bay Poirot'a bu sabah sen... Martı Koyunda yüzerken senin yanına geldiğimi söyle!
¡ Dile al Sr. Poirot que nos vimos esta mañana en la ensenada Gull!
Evet Linda, bu sabah Martı Körfezinde yüzerken... Bay Brewster'ı gördün mü?
¿ Viste al Sr. Brewster esta mañana en la ensenada?
Size Martı Koyundan kaçta ayrıldığınızı... sorduğumda bana saat 12'de dediniz.
Al preguntar a qué hora se marchó de la ensenada, respondió que a las 12 : 00.
Eğer biraz sabırlı olursanız size daha sonra... Martı Koyunda tam olarak neler olduğunu anlatacağım.
Y ahora, si tienen paciencia, les explicaré exactamente lo que sucedió después en la ensenada.
Ve bunu çok iyi planladığını kabul etmeliyim. Çünkü merdiven koyuna giriş saati tam olarak öğle topunun sesi ile... aynı anda olmuştu.
Debo admitir que su actuación fue realizada soberbiamente, coordinando su aparición en la ensenada, coincidiendo exactamente con el cañonazo del mediodía.
Ensenada'dan tekneyle gelmiş.
Navegó hasta acá desde Ensenada.
Muhtemelen Ensenada'dan.
Probablemente anclado en Ensenada.
Ensenada, bu Little Red, İskele 17'ye yaklaşıyorum.
Aquí "Little Red". Me estoy acercando al muelle 17.
Ensenada, bu Little Red, İskele 17'ye yaklaşıyorum.
Ensenada, me acerco al muelle 17. Fuera.
Ensenada'daki o büyük arazi geliştirme işi 100,000 doları aldı götürdü.
Que el desarrollo de la tierra grandes acuerdo en Ensenada, 100.000 dólares por el desagüe.
Ensenada telekulak çetesini afişe ettiğin için çok kral adamsın, öyle mi?
Y porque te cargaste la red de cintas piratas de Ensenada.
Bir saat içinde Ensenada'dan bir gemi ayrılacak.
Un barco va a zarpar de Ensenada dentro de una hora.
Bana bu koyu, falezleri bulun.
Encuentren esta ensenada, estos riscos.
Gemimiz bir koyda, tamir ediliyor.
Nuestro barco está en la ensenada, siendo reparado.
Ambarı zeytinyağı, buğday portakal, şarap, İtalyan şarabı ve Parma peyniriyle doluydu.
... en la ensenada de Marsella a su regreso de Italia con sus bodegas llenas de aceite de oliva, de trigo de agrios, de toneles de vino, de Chianti, de queso Parmesano...
- O kadar param olsa Dennis koyda bedava dolaşmak dururken Karayibler için harcamazdım.
Situviera el dinero, no lo gastaría... flotando por el Caribe... cuando puedo flotar gratis en la ensenada.
Gerzek Barınağı derenin yukarısındaki Beyinsizler Koy'unda.
La ensenada de la muñeca queda detrás de la bahía descerebrada.
Onu Williamson Cove'a goturelim ve oraya atalım. Kopekbaliklari delilin icabina bakar.
Lo llevaremos a la Ensenada de Williamson... lo arrojaremos al agua y los tiburones se encargarán de la evidencia.
- Çalışanlar iyi eğitimlidirler.
- Nuestra gente está bien enseñada.
Kılıç yeteneği öğretilemez.
La maestría en la espada no puede ser enseñada.
Size Prenses Ayisha'nın havada yükselmesini sunacağım,... bu bana Tibet'in gizli dağlarındaki bir vejeteryenin öğrettiği bir illüzyondur.
Les presento la levitación de la Princesa Ayisha, una ilusión que me fue enseñada por un antiguo vegetariano en las eternas cumbres del Tibet.
Hâlâ eve alışamadı.
Aún no está enseñada.
Şimdi Madam Redfern, koydan çıkıp tepeye çıkarken... tam olarak neler olduğuna birlikte bakalım. Saat 12 ye 22 vardı.
Veamos qué pasó cuando la Sra. Redfem se apresuró desde la ensenada hasta el acantilado.
- Tuvaletini dışarı yapıyor, değil mi?
- ¿ Está enseñada?
POLIJARNY KOYU
ENSENADA DE POLIJARNY,
USS DALLAS LOS ANGELES TİPİ DENİZALTISI POLİJARNY KOYUNUN 100 MİL KUZEYBATISI
100 MILLAS AL NOROESTE DE LA ENSENADA DE POLIJARNY
Kazak kuzenlerimizden öğrendiğimiz Mamushka kim bilir ne zamandan beri Addams Ailesi'nin geleneği olmuştur.
Enseñada por nuestros primos cosacos, la mamushka ha sido una tradición de la familia Addams desde Dios sabe cuando.
Ve hep : "Picasso olmaya çalışma, kendin ol", derdi.
Pero él no me había enseñado a nadar. Decía, la pintura no puede ser enseñada sólo puede ser encontrada.
Yani üniversitede olmak böyle birinin okuttuğu dersi alabilmek demek ki...
O sea, poder tomar una clase ser enseñada por el hombre que de hecho...
Kyrianlı arkadaşlarım var, ama halkımı kötü adam gibi simülasyonunuzda canlandırmanızı tasvip etmiyorum ve kesinlikle bu şekilde bir öğretiyi içeren tarihi çocuklarıma öğretmek istemiyorum.
Tengo amigos kyrianos pero no me agrada ver a mi gente mostrados como villanos en su pequeña simulación y ciertamente no quiero que su historia sea enseñada a mis hijos.