Esasında перевод на испанский
4,515 параллельный перевод
Esasında yılda bir kaç kez kar olur.
En realidad allí nieva un par de veces al año.
Esasında, evet.
Básicamente, sí.
Sana esasında dönen işleri adım adım gösterebilirim.
Quiero decir, podría llevarlo paso a paso, a qué es exactamente lo que está ocurriendo.
- O rüzgâr çanını aldığında kızın biri vardı hani.
¿ Recuerdas cuando conseguiste esas campanillas, y estaba esa chica?
Şirketlerin ödeyebileceği para hakkında hiçbir fikriniz yok.
No tienen ni idea cuánto pueden llegar a pagar esas empresas.
O aptal kızlar beni susturabileceklerini sandılar ama tek yaptıkları, bu ruhlar dünyasında bana bir ses vermek oldu.
Fui asesinado. Esas idiotas creyeron poder silenciarme, pero solo me dieron voz en el mundo espiritual.
Kesin, sırf insanlara bu kadar kısa zamanda ne kadar yükseldiğini gösterebilmek için duvarında plakalar bulunduran insanlardan birisindir.
Apuesto a que tiene una de esas placas colgadas en la pared solo para demostrar a todo el mundo lo lejos que ha llegado en tan poco espacio de tiempo.
Bu kelimelerin ne anlama geldiği hakkında hiçbir fikrin yok değil mi?
No tienes idea lo que significan esas palabras, ¿ no es así?
Karımdan, takip ettiği genç şirketler hakkında çok fazla korkunç hikaye duydum. Karın mı konuşuyor yani?
Y acabo de oir la historia de miedo de mi mujer quien ha visto todas esas compañías jovenes hacer- así que esa es tu mujer hablando?
Bu kapılar açıldığında hepimiz burada duvar gibi duracağız.
Cuando esas puertas se abran, todos permaneceremos juntos.
Bu fotoğrafları rızan dışında çekmeye mi zorlandın yoksa karınla seksi dakikalar geçirirken mi çektiniz?
Lo siento, ¿ te obligaron a sacarte esas fotos en contra de tu voluntad? ¿ O te las sacaste en plan momento sexy con tu mujer? - Vale.
O notlarda ortaya çıkacak bir şey varsa, boşanma anlaşmasında milyonlar kaybeder.
Si había alguna información comprometedora en esas notas... podría costarle millones en el acuerdo.
- Alice neden sana iade etsin ki? Eşime, o seanslarda konuşulanlar içinde ortalığa saçıldığında... onun da istemediği şeyler olduğunu hatırlattım.
Le recordé a mi mujer que no le convenía que esas sesiones se hicieran públicas.
Sanırım senin garip Wendigo Kralını o şeyler bize saldırdığında gördüm.
Creo que ví a tu rey wendigo king escabullirse cuando esas cosas nos atacaron.
Ama zamanında bu işleri gerçekten yapabiliyordu.
Pero en realidad podía hacer esas cosas, tiempo atrás.
Bebeğini kurtarmak için araba kaldıran anneler hakkında anlatılan olaylar gibi.
Es como cuando escuchas esas historias sobre madres que son capaces de levantar autos para salvar a su bebé.
Galerilerin sahibi Nigel Clifton bu akşam çatı katında açık arttırmaya çıkartıyor.
Nigel Clifton, el dueño de todas esas galerías la está subastando esta noche, aquí en su departamento.
1995 yılında, uzay aracı Galileo bu bulutların arasına bir sonda fırlattı.
En 1995, la misión Galileo lanzó una sonda hacía esas nubes.
Franny, sen hiç hayatında bir daha geri getiremeyeceğin bir anı kaçırdın mı?
Oh, Franny. ¿ Alguna vez te perdiste un momento en tu vida una de esas cosas que nunca podrás recuperar?
Bu görüşmeler sırasında not aldınız mı?
¿ Tomó notas durante esas entrevistas?
Sen alamadım bu yüzünüzde yara çalıştırıldığında şehriye dükkan.
No obtuvo esas cicatrices en su rostro trabajando en un restaurante de fideos.
Şimdi bu kararların kadın ve doktoru arasında alınması gerektiğine inanıyorum, Bunun önünde durmak için herhangi bir hakkım yok. o ilişkinin... kararı
Después de buscar en mi consciencia, he decidido... ahora creo que esas decisiones se deberían tomar entre una mujer y su doctor, yo no tengo derecho a interponerme a... esa elección de esa relación.
Bunun için lisans, belgelendirme ve özgeçmiş kontrolü gerekli. Anonimlik bu grubun eylemlerini yapmasında temel esas.
Eso necesitaría permisos, documentación de la estructura de mando descentralizada de este grupo.
Annem evi terk ettiğinde, babam kadınlarla görüşmeye başladığında... -... orta okuldayken miydi?
¿ Fue en la escuela media cundo mi mamá se fue y papá estaba viendo a esas mujeres?
Hayır, sadece hayaletli olanları. Onları sen seviyorsun aslında.
No, solo de fantasmas y a ti también te gustan esas.
Aslında bu salyangozlara ne kadar eziyet edeceğimin farkında mısın?
¿ Sabes que voy a tener que pulverizar esas babosas?
Meydan okuma oyununun olayı esasında oyunun... Aman, neyse salla.
No, olvídalo.
Ve eğer bu şeyleri tercih etmeseydin, tarif edebilirmisin, kendi başının çaresine bu koşullar altında bakmayı?
Y si no elegiste todas estas cosas, ¿ describirías cuidar de ti mismo en esas condiciones como...
Esasında soracağım soru buydu ama net bir karara varamıyorum.
No puedo juzgar.
Ağızlarında torbayla kurabiye süsleyenlerden biri olurum.
Seré una de esas personas que decorará las galletas con la bolsa en la boca.
Onların ne kadar pahalı olduğu hakkında bir fikrin var mı senin?
¿ Tienes idea de lo que cuesta una de esas cosas?
Bu şartlar altında ameliyattan sağ çıkmış olması mucize.
Increíble que sobreviviera a la operación en esas condiciones.
İnek memelerimin olduğu zamanın dışında yani.
Quiero decir, a excepción de cuando tuve esas ubres de las vacas.
Helyum, şu karşıdaki bulutların hemen arkasında.
Helio está justo al otro lado de esas nubes allí.
Piyano dersi almam gereken onca akşamda aslında artistik buz pateni dersi alıyordum!
¿ Todas esas noches que se suponía que estaba tomando lecciones de piano? En realidad estaba tomando lecciones de patinaje artístico.
Yine o saçma lise yıllarında ponpon kızlara döndü olay Ama onları bastırmıştım.
Quiero decir, es como la secundaria de nuevo con esas malditas animadoras.
Miller'ın soğuk savaş hakkında söyledikleri gibi.
Es como todas esas cosas que Miller dijo acerca de la Guerra Fría.
Bunun dışında bu önemli değil gibi. Neden?
Pero salvo esas cosas, no es un asunto muy trascendente. ¿ Por?
Sanırım bunlar içi boş tanımlamalar değil. Ama hayatında hiç içtenlik yok...
Creo que esas no son solo palabras vacías, pero... no hay calidez de vida en ellas.
Ama, aslında, o çağlar, bir şekilde, daha aydınlatıcı bir dönemdi.
Pero de alguna manera, esas épocas están más iluminadas.
Aslında böyle şeyleri sevmezdi, değil mi?
Es sólo... que pensé que odiaba esas cosas.
Neden onca insan senin hakkında tüm bu şeyleri söylüyor?
¿ Por qué toda esa gente diría esas cosas sobre ti?
- Bu gece bu işi konuşacak mıyız yoksa sen- - Bu amına koyduğumun haplarını son alışında kafanı mikrodalgaya sokmuştun.
La última vez que tomaste esas malditas pastillas, pusiste... metiste la cabeza en el microondas, no voy a papgar.
Ama aslında, karşında durup da sana sırıtmadıkça, bu soruların cevaplarını kolay kolay bulamazsın.
Pero usted no sabe realmente las respuestas a esas preguntas hasta que te están mirando justo en la cara.
İşte bu deneklerin, o dört kaplumbağanın damarlarında bu paha biçilemez iksirin son damlaları dolaşıyor.
Esos.. .. sujetos de prueba.. esas tortugas, corre en su sangre.. .. lo último de ese valioso mutágeno.
Hani yangında kaybolduklarını düşündüğümüz ufacık tefecik kaplumbağalar...
Esas pequeñas tortugitas que creímos perder en el incendio..
Etrafında sürüyle kız var.
Todas esas chicas que lo rodean.
Senin hakkında öyle şeyler asla söylemezdim.
Nunca diría esas cosas de ti.
Şu eski sevimli Victorianlar yakınlarında.
Ya saben, ¿ cerca de esas bellas casas victorianas?
Her sabah, o kapılar açıldığında, labirentte koŞmaya baŞIıyorlar... haritasınıçı karıyorlar, ezberliyorlar, birçıkıŞ arıyorlar.
Todas las mañanas, al abrir esas Puertas ellos recorren el Laberinto trazan mapas, lo memorizan, buscan una salida.
Şu Koca Ayak Bjornsen'in reklamlarında oynadığı mı?
¿ Esas donde Big Foot sale en los comerciales?