Havadan перевод на испанский
1,706 параллельный перевод
Tıpkı çizgifilmdeki baykuşun havadan düşüp boynunu kırdığı zamanki gibi öksürüyor.
Así tosía el papá del búho en el dibujo animado... hasta que se cayó y se quebró el cuello.
Havadan gelen para bu koçum.
Aqu � tenemos f � cil $ 100.
Muhtemelen havadan sudan konuşuruz.
Probablemente, improvisaré.
Kahrolası Ruslar, bizi havadan vuruyorlar. Çok üzüldüm.
Son los malditos ruso, nos ganan en cada frente
Bizi havadan vuracak bir F-18 havalanmış.
Acaban de enviar un F-18 para derribarnos.
- Hayır. Dave'le ben... havadan sudan konuşuyorduk.
No, Dave y yo estábamos, ya sabe, hablando de cosas.
Sadece havadan sudan konuştuk ve ondan rujunu ödünç aldım.
Sólo charlamos, y me prestó el labial.
Havadan gelen parçalar kesinlikle insan iskeletinden gelen parçalar.
Las partículas definitivamente vinieron de cortar el esqueleto de restos humanos.
Ne? Havadan bahsetmiyorum bile.
Ni siquiera hablamos del aire.
Sürünün muazzam büyüklüğü, ancak havadan bakıldığında anlaşılabilir.
La inmensidad de la manada sólo se aprecia desde el aire.
Havadan izlendiğinde yaban köpeklerinin av stratejisi daha iyi anlaşılır.
Un punto de vista aéreo muestra su estrategia.
İşte, yavru gözlerden uzakta ve kötü havadan korunuyor.
Aquí, una cría está fuera de vista y protegida del mal clima.
Onları park çevresindeki sahaya havadan atacağız.
Las estamos lanzando desde el aire sobre el perímetro del parque.
Havadan görülmemizi engelleyecek saklanma yerleri var.
Hay una buena cobertura desde el aire.
Devamlı emme gücü, simetrik kuvvet kullanarak tozu havadan ayıran bir dizi tüpün içinde oluşan kasırgalarla muhafaza edilir.
La aspiración constante se mantiene por pequeños tornados en una serie de tubos que separan la impureza del aire usando fuerza centrífuga.
Virüsün yaygın olarak akciğerlerde yerleşiyor, havadan bulaşmak için öksürüğe yol açıyor.
Ahora, la variedad actual del virus reside en los pulmones, demasiado como para que una tos lo ponga en el aire.
Havadan geleceğini söyleyeceğim ona.
Está en camino. Le hice saber que viajas por aire.
Vantilatörler için özür dilerim. Muhtemelen serin havadan çok toz yayıyorlardır.
Probablemente esparcen más polvo que aire frío.
Çünkü su havadan daha yoğundur.
El agua tiene mayor densidad que el aire.
Havadan sudan konuşuyorsun. Bana kahve ısmarlıyorsun ki, bunun da anlamı... "A" bana hastasın ya da "B" bir şey istiyorsun.
Me compras café, lo que también significa, "a" estás enamorada de mí, o, "b", quieres algo.
Ayrıca. Hücresindeki havadan örnekler alınarak, çevresindeki ortamda değişiklik olup olmadığı analiz ediliyor.
También se tomaron muestras del aire en la celda para analizar cambios en el ambiente que la rodea.
Ben radyoaktif naftaline açık havadan eşlik ederim.
Creo que fue golpeado por una bola-polilla radioactiva del espacio
Bir kaç dakika önce havadan götürdüler.
Se lo acaban de llevar en avión hace unos minutos.
Havadan sudan tutun da, basur kremine kadar her şeyi konuşuyorlar.
Hablan sobre cualquier tema desde el clima, hasta la crema para hemorroides.
Madem havadan sudan konuşuyoruz, size ufak bir soru :
Ya que estamos, déjeme hacerle una pregunta...
Düşündüm ki, uzunlamasına postane binaları var fakat neden uçakla üstlerine konup postayı kaparak havadan devam etmeyelim ki?
Pensé, están estas largas oficinas de correos, ¿ por qué no aterrizar encima? ¿ recoger directamente el correo y seguir el vuelo?
Bu, muhtelif deniz şehirlerinden birinin havadan görünümüdür.
Esta es una vista aérea de una de las muchas variantes de ciudades en el mar.
Buradaki basık havadan.
Hace mucho calor aquí... mi asma.
Yani, hiç davet edilmediğim fayda için insanlarla havadan öpüşmeler için seni yargılıyorum.
Quiero decir, estoy juzgandote por los ventajas de besar No me diste pie.
Sen olmadık yerde ameliyat yaparsan ben de olmayan havadan hava çıkartırım.
Si tú puedes realizar una cirugía con un poco de aire... entonces yo puedo sacar un poco de aire de este poco aire.
Kansas'ı sadece havadan görürdük.
Kansas es solamente para pasar de largo. Asi que las ultimas seis semanas.
O havadan inenlerle birlikte, orada değiş tokuş yapacağımız bir şey yok.
Con lo que dejaron por aire, no se sabe que es lo que hay allí para cambiar.
Havadan izleme de yapamıyoruz.
La vigilancia aérea es negativa.
Havadan ve denizden müdahale çabaları başarısız oldu.
Los intentos para aproximarse vía aérea o marítima han fracasado.
Bileşim içinde değişime uğrayan ve havadan yayılmaya başlayan bir virüs.
Un virus mutó dentro del compuesto y se hizo aéreo.
Savunma Bakanlığının gözde oyuncağı elimde havadan keşif aracı bir naneye yaramıyor.
... vigilancia aérea, no sirve para nada.
Temiz havadan dolayı biraz huysuz.
Sólo está un poco gruñón por todo el aire fresco.
Benim yanımda hep havadan sudan konuşup duruyor.
Siempre está quejándose en frente mío.
Pek mühim değil, havadan sudan şeyler.
Nada duro, sólo un poco de buenos sentimientos.
Kanserle ilgili havadan sudan şeyleri severim.
- Estupendo. Quiero hablar un poco del sentirse bien sobre el cáncer.
Eğer havadan para kazanacak olursak, akıllıca birşey yapacağız yüksek faiz ve minimal riskle bankaya yatıracağız.
No, la lección aquí es que cuando el dinero extra fluye. Debemos ser inteligentes. Los ponemos en un banco con intereses razonables y el mínimo riesgo.
Onun gibi bir gerizekalının anlayacağı tek şey vardır * * ve o da gözlerinin ortasına havadan gelen bir telefondur.
Sólo hay una cosa que un cretino como ese entiende, y eso es : Que le tiren un teléfono y le pegue entre los ojos.
Evet, havadan oldu.
Fue el tiempo. Si.
Burası, Guatemala City'nin havadan görünüşü.
Esto es Ciudad de Guatemala vista desde el aire.
Dmc30 isimli havadan bulaşan bir sentetik.
Algo sintético que se transporta por aire, se llama DMC30.
Ben havadan binaları tararken, sen de yerden beni takip edersin.
Tú cubre la tierra, yo usaré la vista de ave.
Greg ve Bonnie'yi öldürmeyi planlıyor,... sonra da parayı alıp, şehri havadan terk etmeyi.
Planea matar a Greg y Bonnie, y desaparecer de la ciudad con el dinero.
S. ve yanlız çocuk, havadan hafif bir şekilde şehire yöneldiler.
S y el chico solitario, ligeros como el aire... Y de camino al centro.
Havadan ölü kuş yağıyor!
¡ Llueven pájaros muertos!
Sadece kaçak bir mahkum değil, o ayrıca bir hava korsanı. Binlerce ekinin havadan gübrelenmesine engel olmuş ve ölü aksi bir ihtiyarı bir sandığa tıkmış bir adam.
Y además, no sólo es un fugado, también es un secuestrador que impidió que miles de cosechas fueran fertilizadas aéreamente.
Şöyle açıklayayım, bu bana havadan geldi,... yani yukarıdakine şükürler olsun.
Así que... gracias a los de arriba. Miras en la dirección equivocada.