Helen перевод на испанский
6,465 параллельный перевод
Bu tür Helen Morrison gibi görünüyor.
En cierto modo se parece a Helen Morrison.
Helen Morrison?
- ¿ Helen Morrison?
Evet, Helen ve ben birlikte büyüdük.
Sí, Helen y yo nos criamos juntos.
Ben o yaşadığımız edildi, Helen duydum son..
Las últimas noticias que tuve de Helen era que vivía en...
Evli olduğunu o-o sözü asla Helen, tamam, çevrimiçi bana bulundu sonra.
Después de que Helen me encontrara en la red, de acuerdo, no mencionó que estuviera casada.
( Sesli üzerinde HELEN ) : Jeff, ben sözde değil biliyorum , sizinle irtibata ama yardıma ihtiyacım.
Jeff, sé que no debería llamarte, pero necesito ayuda.
Helen Morrison son yolcuyu edildi Flight 111 kuruluna.
Helen Morrison fue la última pasajera en embarcar en el vuelo 111.
Bizim hırsız gibi Helen Morrison Yani kesinlikle dışladı.
Eso definitivamente descarta a Helen Morrison como nuestra ladrona.
Helen Morrison kontrol bagaj Evet, havayolu nihayet bulunan duydum.
Sí, me han dicho que la compañía aérea por fin había localizado el equipaje facturado de Helen Morrison.
Helen Morrison kocası evde değildi.
El marido de Helen Morrison no estaba en casa.
Helen uçuş bir konaklama vardı.
El de Helen hizo una escala.
Ama dün, Helen çizgiyi geçti.
Pero ayer, Helen cruzó la línea.
Ve Helen ve ben, biz tüm iletişimi kesti edildi Azından altı ay, belki daha fazla için birbirleri ile.
Y Helen y yo íbamos a cortar toda comunicación entre nosotros por al menos seis meses, quizá más.
Helen dayak dün gece, ve sonra o oldu hareket eden bir araçtan itti.
Anoche a Helen le pegaron y luego la arrojaron de un vehículo en marcha.
Bu İndiğinde Helen mesaj attım telefon numarası erkek arkadaşı göre, vardıklarında ödeme oldu..
Según el novio, debía pagar a la llegada.
Helen'in hücre satın alındı Flamingo üzerinde Gümüş Wagon Convenience Store.
El móvil de Helen se compró en el almacén Silver Wagon de Flamingo.
Pazartesi günü Henderson Helen'in uçak bileti satın alındı.
El avión de Helen se compró en Henderson un lunes.
Peki, Helen Morrison'ın sahte lisans bile bir lisans değildir.
Bueno, el carnet falso de Helen Morrison no era ni siquiera un carnet.
PİRİNÇ : Yani, bir tanık yerler olay yerinde kamyonet zaman Helen'in cinayet at.
Un testigo sitúa su furgoneta en la escena del crimen a la hora de la muerte de Helen.
Bu seyahat acentesi olduğunu Helen için bir uçak bileti aldım nerede.
Es la agencia de viajes donde compró el billete de avión para Helen.
Ve biz Helen'in sahte ruhsat baskılı biliyorum çalışmak için kullanılan Luck of Slots her Cuma gecesi.
Y sabemos que imprimió el carnet falso de Helen en Slots of Luck donde trabajaba cada viernes por la noche.
Helen'i sevdim.
Quería a Helen.
Helen onu yeni bir hayata başlamak için mal olacağını Şimdi, tutar Kurt söyledi oldu?
¿ Era el importe que El lobo dijo que a Helen le costaría iniciar una nueva vida?
Helen ellerini alabilir söyledi Veya 30K numara oldu?
¿ O 30.000 era el número que Helen dijo que podría conseguir?
Hayır, Helen, her şey olacak, tamam iyi olacak?
No, Helen, todo va a ir bien, ¿ de acuerdo?
Ama Helen ekledi.
Pero quería a Helen.
HELEN : sana güvendim
¡ Confié en ti!
Hayır, Helen, bu doğru değil.
No, Helen, no es verdad.
Hayır, Helen...
No, Helen...
Tanrım!
¡ Dios! ¡ Helen!
Helen! Helen, hayır!
- ¡ Helen, no!
Ben dışarı almak gerekir!
- ¡ Necesito salir! - ¡ Helen!
Helen! Aman Tanrım, hayır!
¡ Dios mío, no!
Helen! ( Helen haykırıyor )
¡ Helen!
- Gerçek şu ki, bakın... Helen hak ne var olmasıdır.
Mire, la verdad es que... es que Helen tuvo lo que se merecía.
St. Helens Dağı'nda insanların öldüğüne eminim.
Estoy bastante segura de que murió gente en el monte St. Helen.
Betts, arkadaşın Helen oturma odamızda bir hayalet olduğunu söyledi.
Betts, tu amiga Helen me estaba diciendo que tenemos un fantasma en nuestro salón.
Helen'ı kim sever, biliyor musun?
¿ Sabes a quién le encantaría Helen?
Biraz aptaldır ama altın gibi bir kalbi vardır. Bence gerçekten Al, Helen'ı sevecektir.
Es un poco patoso, pero tiene un corazón de oro y creo que, de veras, a Al le encantaría Helen.
Helen'ın bizimle ve Al ile randevuya çıkmak isteyeceğini sanmıyorum.
No..., no creo que Helen quiera tener una cita doble con nosotros y Al.
Güzel gösteriydi, Helen.
Eso ha sido increíble, Helen.
Bu çok acınası, Helen.
Es patético, Helen.
- Ortalarda dolaşmayı bırak, Helen.
- Deja de dar por culo, Helen.
Gerginim çünkü sana Helen hakkında anlatmadığım bir şey var.
Estoy un poco quemada... ya sabes... ansiosa por lo que no te he contado de Helen.
Bırakalım da bunu Al ve Helen çözsün.
Vamos a dejar que Al y Helen se las arreglen.
Oturup, Helen'ın Al'a kancayı takmasını izleyemem.
Y no puedo quedarme sentada a observar como Al muerde el anzuelo de Helen.
Helen mı?
¿ Helen?
Helen. Helen.
Helen, Helen.
Bence gerçekten Al, Helen'ı sevecektir.
Creo de verdad que a Al le encantaría Helen.
Helen bana kaçmak istiyor.
Bueno, Helen quiere que nos fuguemos.
Sidle :
Es el número al que Helen envió un mensaje cuando aterrizó.