Hâlen перевод на испанский
736 параллельный перевод
Hâlen daha kendini toparlayamadı.
Esa chica nunca me pareció capaz de tomar una decisión.
- Evet, ama hâlen çalışmıyor.
- Sí, pero no funciona.
Jerry'nin içki dükkânı soygununu hâlen soruşturuyoruz.
Investigamos el robo en la licorería.
Eskiden bana gülümsediği güzellikle gülümsemiyordu artık bana. Lâkin yüzü hâlen duruyordu.
Ya no me sonreiría tan dulcemente nunca más... pero seguía siendo su cara.
Gemim hâlen körfezde çapa atık bir hâldeydi. - Tüm tayfa vazifeye!
Mi barco seguía anclado en la bahía.
Esperanza'da doğmuştur, çingene annesi de hâlen burada yaşamaktadır.
El torero más famoso de España, nacido en Esperanza... y cuya madre gitana aún vivía allí.
Hollandalı'nın gemisinin hâlen limanda olduğunu görebiliyordum.
Podía ver el barco del holandés en la bahía, con el velamen suelto.
- Saat 5 olmuş ama hâlen uykum yok.
Ya son las 5 y no tengo aún sueño.
Ama hâlen gidebilirsin.
Aún puedes ir.
- Ölü gibi solgunsun. - Hâlen hayattayım.
- ¡ Estás pálida como un espectro!
Biz de yerine oynayıveririz ama ben hâlen doktor çağırman gerektiğini düşünüyorum.
Insisto, deberías hacer venir a un médico.
Şu anda büyük bir polis kuşatması maske kullanmış olan haydutlar için 23 eyalete yayılmış durumda. Lâkin 10 milyon dolarlık altının kalanını taşıdığına inanılan kamyondan hâlen bir iz yok.
Un amplio operativo policial se ha desplegado para atrapar a los bandidos... a lo largo de 23 Estados, pero aún sin rastro alguno del camión que se cree... que lleva el resto de los diez millones de dólares.
Dedektifler hâlen katilin altın treni soyguncularından biri olabilme olasılığı üzerinde çalışıyor.
Los investigadores trabajan ahora con la posibilidad de que el asesino... haya podido ser uno de los ladrones del tren del oro.
Yetkililer, çetenin geri kalanının başka bir kamyon vasıtasıyla hâlen bulunamayan altınların üçte biriyle kaçmakta olduğundan emin.
Las autoridades están seguras de que los restantes miembros de la banda... y la aún sin recuperar tercera parte del botín están en otro camión, aún libre.
Yani hâlen sizin için mi çalışıyorum Bay McLintock?
¿ Aún quiere contratarme, Sr. MCLINTOCK?
Sadece bu füzelerimizin... uçaklarınızı vurma ihtimali... hâlen var.
Sólo la parte de nuestra defensa... que tiene posibilidades de derribar a su bombardero... sigue activa.
Rico Parra hâlen sadık dostun ve koruyucun mu?
Conque Rico Parra sigue siendo tu fiel compañero y protector.
Hâlen uyuşturucunun etkisinde mi?
¿ Sigue sedada?
Mısır savaşı hâlen olumlu şekilde devam etmekte.
La batalla de Egipto sigue desarrollándose positivamente.
Almanlar, ikinci savunma hattında hâlen güven içindeydi.
Los alemanes estaban todavía seguros en su segunda línea de defensa.
Komşumuz olan iki kadın öldürülmüştü. Onları gömememiştik çünkü topçu ateşi hâlen sürmekteydi.
Dos mujeres que viven al lado murieron y no hemos podido enterrarlos porque el bombardeo seguía pasando.
"Hâlen Fransa'da bulunan birçok düşman askeri bu şekilde es geçilir."
"No vas a tocar una gran cantidad de las tropas los cuales están en Francia."
Hâlen kim olduklarını bile bilmiyoruz.
Ni siquiera sabemos quiénes son todavía.
Seni evime davet etmek isterim, ama hâlen klimam yok.
Te invitaría a mi apartamento, pero aún no tengo aire acondicionado.
Yüzüğün hâlen eski karında olduğunu söylememiş miydin?
¿ No dijiste que aún estaba en el dedo de tu ex mujer?
Madem bu kadar iyiydin, neden hâlen oynamıyorsun?
Si eres tan bueno, ¿ por qué no estás jugando?
Hâlen içiyor musun?
¿ Estás bebido ahora?
Hâlen TV tüpünün serinletmesini duyabiliyorum.
Todavía oigo el enfriamiento TV tubos.
Hâlen belirli bir ulaşımı rapor edemiyorum.
Sigo sin encontrar ninguna vía de acceso.
Hâlen kızgınım.
Aún estoy enojada.
Hâlen bazı korkularımın olduğunun farkındayım ama çok genç öldüm ve onları alt edebileceğimi hissediyorum.
Sé que he tenido unos pocos miedos, pero me llevaron muy joven. Hubiera podido vencerlos.
Galiba hâlen beklemedeyim.
Supongo que aún lo estoy esperando.
Ve 30 yaşında hâlen aylaklık edip benden para çekiyor olursan- - Beni gerçekten hayal kırıklığına uğratmış olursun.
Y si sigues holgazaneando y pidiéndome dinero cuando tengas 30 años estaré muy decepcionado contigo.
Peki ya hâlen sana karşı bir kin güdüyorsa?
¿ Y si todavía le guarda rencor?
Zehiri almak için hâlen zamanımız var!
¡ Aun hay tiempo para succionar el veneno!
Demek hâlen daha hayattasın.
Entonces, aun están vivos.
Hâlen sana borcum var.
Aun estoy en deuda contigo.
Dördüncü çeyrek, üç dakika kaldı ve oyun hâlen ortada.
Es el cuarto tiempo, quedan 3 minutos y aún el resultado es incierto.
Burada başlayabileceğimizi söyledim. Potasyum oranı hâlen yüksek.
Su nivel de potasio está demasiado alto.
Hâlen ventrikül fibrilasyonu.
Reanudo compresiones.
Biraz vergi ödeyeceksin, fakat hâlen bitmeyecek.
Pagarás impuestos, pero algo te va a quedar.
Hâlen soğukken için, bayanlar.
Beban mientras esté fría, señoras.
Ve hâlen, o mektupları yollamaya devam ediyordu.
Pero siempre seguía enviando esas cartas.
Farz edelim, Blatch hâlen orada.
Eso si Blatch está todavía allí.
Fakat hâlen gittikleri zaman yaşadığınız yer daha çok tekdüze ve boş oluyor.
Pero el lugar donde vives queda más sombrío y vacío porque ya no está.
Bu bir mucize. Hâlen yaşıyorsun. Evet, sorun da burada ya zaten, Joe.
Es un milagro que sigas vivo.
Eğer hâlen yaşıyorsa kimseyle konuşmayacaktır.
Si está vivo no hablará con nadie.
Hâlen yaşıyor mu?
¿ El Shen-fu sigue vivo?
Ama hâlen bir şeyin eksik olduğunu hissediyorum.
Pero siento que todavía falta algo.
Bilincimin hâlen yerine gelmediğini sanıyorlardı. Arabanın kapısı açılınca, dışarı fırladım.
Cuando se abrió la puerta, salí corriendo.
- 90'ların sonu hâlen bulanık.
- ¡ Vaya!