Kırıldı перевод на испанский
9,818 параллельный перевод
Sonunda gerginlik son raddelere ulaştığında çamlak çömlek kırıldı.
Finalmente la tension levante a un punto de ebullicion y la tapa fue eliminado de la olla.
- Ettiler. Benimkisi tutuklanma sırası kırıldı.
Los míos se rompieron cuando me arrestaron.
- Kırıldın mı?
¿ Estás dolido?
Metro yolunda topukların mı kırıldı?
¿ Se te rompió tacón en la rejilla del Metro?
Ben sekiz yaşındayken babam onla kavanoz kapağı açardı ama sonra tutma yeri kırıldı.
Mi padre sacó la tapa de un tarro con él a mis ocho años y le rompió el mango.
Onun bu sözlere kırıldığını biliyorum. Çünkü o hâlâ küçük bir kız. - O hâlâ benim küçük kızım.
Sabía que si estaba herida por eso, entonces sigue siendo una niña, y sigue siendo mi pequeña niña.
Sadece benim gelip bebek bakıcılığı yapmamı isteyince annen biraz kırıldı.
Tu madre está un poco dolida que me pidas solo a mí hacer de niñero.
İlk mühür kırıldı.
El primer sello ha sido roto.
Bilmiyorum. Ama ikinci mühür kırıldı.
No lo sé, pero el segundo sello ha sido roto.
Mührün kırıldığını o da hissetmiş.
sintió el sello romperse. - ¿ Y?
Matkap ucu kırıldı yine.
- Sí. El taladro se volvió a romper.
İlk mühür kırıldı.
El Primer Sello ha sido roto.
Bu senin suçun değil. Tıpkı leş bir barda boynumun kırıldığı o ilk gün benim suçum olmadığı gibi.
Esto no es tu culpa, no más que la mía por dejarme romper el cuello en un bar de mala muerte.
Cıvata kırıldı.
La tuerca se rompió.
Çay fincanı kırıldı.
La taza está rota.
Röntgen de dil kemiğinin kırıldığını gösteriyor.
Los rayos X muestran que el hueso hioides estaba roto.
Büyü kırıldı.
- El conjuro se ha roto.
Telefonum kırıldı.
Mi móvil está roto.
Sanırım kırıldı.
Creo que lo rompí.
Chaddhas çok kırıldı size.
Los Chaddhas están molestos
Wells, camlar kırıldığında tam altında olduğunu söylüyor.
Toma esto... Wells dice que estaba justo allí cuando sucedió.
Ancak mevzuyu araştırdık ve bazı müvekkillerinizin gerçekten aşırı faturalandırıldığını gördük.
Pero lo investigamos, y a decir verdad, a algunos de tus clientes se les ha cobrado de más.
Kırk yıldır hiç görev yapılmadı ve tam şu anda mı gitmek zorundalar?
Cuarenta años sin ninguna misión... y ¿ ahora envían una en este mismo momento?
John ve ben iki yıldır nerdeyse birlikte yatmadık.
John y yo hace dos años que no tenemos relaciones.
Kırk yıldır boşanma avukatıyla evliydin.
Estuviste casada con un abogado de divorcios por 40 años.
Kırk yıldır evli olduğun kadın.
La mujer con la que estuviste casado por 40 años.
Şimdilik on yıldır, en son bu ayrılık da dahil olmak üzere. - Of.
Diez años, incluyendo esta separación reciente.
Böyle kısa sürede çağırıldığımıza göre sıra dışı olacak.
Una extraordinaria, para ser convocada con tan poco tiempo.
26 yıldır, sizi ilk önceliğime koydum bu artık bitti.
Ahora, desde hace 26 años, te he puesto primero muchachos, y que para ahora.
anlaman gerekir ki Lacy'nin bir sapık tarafından kaçırıldığına dair hiç bir kanıt yoktu.
Tienes que entender que nunca hubo ninguna prueba de que Lacy fuera secuestrada por un depredador sexual.
Biliyordum ki, o aşırı yüklenmiş akrobatik hareketler Sayman Yardımcısı Donna Landries'i 1964 kasımında Ohio, Sandusky'deki nefret dolu günlere götürdü. O sanki bir sirke katıldı en ünlü palyaçolara ve bir fil yetiştiricisine tanık oldu.
en ese fatal día en octubre del 1964 en Sandusky, Ohio, cuando ella asistio al circo y fue testigo de la mas notoria pisoteada en masa de payasos en la historia de la cria del elefante
Elini yukarı kaldırmadan önce bunu sıkıca tut, avucuna tükür, üstte ov, uzaklaştır, yıldızlara fırlat tamam mı?
Ahora, justo antes que lleves tu mano hasta la punta, apriétalo fuerte, y escupe en tu mano, frotalo en la punta, muevelo hacia afuera, y dispara hacia las estrellas, ¿ está bien?
- Evet, Akrep'in kalbine ki şuralarda bir yerdeki, Antares denilen kırmızı bir yıldızdır.
Al corazón de Escorpio, que es una estrella roja llamada Antares, que está más o menos por aquí.
Biliyor musun, yaklaşık bir yıldır bize yemek getiriyorsun.
¿ Sabes que nos has estado trayendo comida...? ¿ durante casi un año?
Sarı kostüm, kırmızı yıldırım ve kötülük...
Traje amarillo, relámpago rojo, y maldad...
Birileri seni sıkıştırırsa anlaşmanın partiden ayrılmadan önce yapıldığını söylersin.
Si te molestan por esto, di que el acuerdo fue antes de dejar el partido.
Buradaki arazilerileri almak için insanlara zorla imza attırıp bir yıldır kıçını yırtan benim.
Hace un año que me esfuerzo por vender las mansiones, fábricas y terrenos.
Son birkaç yıldır onunla çalışmaya başlamıştık.
Empecé a trabajar con él en los últimos años.
Yaklaşık üç yıldır.
Cerca de tres años.
Orayı altı yıldır çok sıkı tuttum.
Mantuve la batuta en este lugar por seis años.
- Tamamdır, sarıldık.
- Muy bien, estamos bien.
Wilmington'da genç kız babası tarafından kaçırıldı.
Adolescente secuestrada por su padre en Wilmington.
Neden birkaç yıldır kayıp olan bir fahişeyi bulmak için bu kadar sıkı çalışıyoruz?
¿ Por qué trabajamos tanto para encontrar a una prostituta que lleva desaparecida siete años?
Bu kız kaç yıldır kayıp?
¿ Cuánto tiempo ha estado desaparecida esta chica?
Aynı yıldız şeklindeki kırığa sahip aynı dönemde öldürülmüş bir kadın daha bulduk.
Tenemos el cráneo de otra mujer... asesinada sobre la misma época con la misma... fractura... estrellada... en forma de estrella.
33 yıllık hapisle cezalandırıldı.
O.J. FUE SENTENCIADO A 33 AÑOS EN PRISIÓN.
Şu anki hâlinden daha aşağılık bir pisliğe dönüştüren ve 2 yıldır askeri cezaevine tıkılmana yol açan askeri mahkemeye bakan Fort Benning'deki hücrede değilsin mesela.
No estás en el calabozo de Fort Benning haciendo frente a un consejo de guerra que podría haberte mandado dos años a una prisión militar y haberte convertido en un cabronazo aún peor de lo que ya eres. Te he hecho trasladar.
Bu nikahı mümkün kıldığınız için ne kadar teşekkür etsem azdır.
No puedo agradecerles lo suficiente para hacer pasar esta boda, Médicos.
Onunla bir yıldır çıkıyorum.
Llevo saliendo con ella un año.
- Olta kırıldı.
La linea se corto.
Ama yaklaşık 10 yıldır aktif değillerdi.
Pero no han estado activos desde hace una década o más.