Mantıksız перевод на испанский
2,556 параллельный перевод
Şimdi mantıksız davranan ben miyim?
¿ Así que ahora soy yo la que se comporta irracionalmente?
Kafamda uydurduğum şeyler bile mantıksız.
Ni lo que imagino yo tiene sentido.
Tamamen mantıksız davranıyorsun.
Estás actuando irracional.
Burada mantıksız bir durum var.
- Algo no tiene sentido.
- 28 yıl mantıksız bi evlilik..
- 28 años de matrimonio sin mancha...
Mantıksız davranıyorsun!
No estás siendo razonable.
Mantıksız!
- ¿ Por qué nos metimos en esto?
Baban mantıksız davranıyor ve mantıksız davranışlar mantığa karşılık vermezler.
Tu padre está siendo irracional. Y un comportamiento irracional no responde a la racionalidad.
Annie, çok mantıksız konuşuyorsun.
Annie, lo que estás diciendo no tiene sentido.
Mantıksız davranmak ve sizinle New York'a gelmek istiyorum.
Quiero ser irracional.
Bu çok mantıksız.
Eso no tiene ningún sentido.
Çok mantıksız davranıyorsunuz!
¡ Estáis siendo totalmente ilógicos!
- Bu çok mantıksız.
- No tiene sentido.
Ev sektöründe çok mantıksız bir patlama meydana geldi.
Hubo un auge en viviendas que no tenía sentido.
Bu çok mantıksız.
Tonterías...
Bu çok mantıksız.
Eso es ridículo.
Normalde, böyle bir adamla bir anlaşma yapabilirdim ona ortaklık teklif ederdim ama Nucky Thompson bana göre açgözlü ve mantıksız biri.
Normalmente yo haría un trato con todo hombre, lo trataría como un compañero, pero creo que Nucky Thompson es avaricioso y no razonable.
Mantıksız olan ne?
¿ Qué cosas no tienen sentido?
Biraz mantıksız geliyor.
Es un poco... Contraintuitivo.
Bende bunun mantıksız olduğunu düşündüm.
A mi también me extrañó.
Kendi kendini ödemez. Bu mevzuyu mantıksız düşündüğümüz konusunda müşterek eğilimimiz olduğunu kabul etmeliyiz. Kendimizi buna göre denetlemeliyiz.
Simplemente tenemos que reconocer nuestra tendencia mutua de pensar irresponsablemente sobre este asunto, como consecuencia, seremos como policías.
Sadece mantıksız bir sürü laf.
Sólo un montón de cosas que no tenían sentido.
Biz tutkulu, mantıksız varlıklarız. Çoğu zaman anlamadığımız güçler bizi harekete geçirir.
Somos criaturas apasionadas, irracionales, a menudo impulsados por fuerzas que no comprendemos.
Bu.. mantıksız görünüyor tabi, ama...
Era... irracional, por supuesto
Ama geçmişe seyahat etmenin bir başka yolu daha var, son zamanlara kadar çok mantıksız olduğu düşünülen ama gittikçe gerçeğe yaklaşan bir yol.
Pero hay otro camino para la jornada hacia el pasado, un camino que hasta poco tiempo atrás podría haber sido considerado absurdo, pero que se hace más real con cada día que pasa.
Onu öldürmeniz mantıksız.
No tiene sentido de matarlo.
Diyorum ki, "bırak ağlasın" yöntemi zalimce ve mantıksız.
Te lo digo, el método "Déjalo llorar" es cruel y anti-intuitivo.
Bu çok mantıksız.
Eso no tiene sentido.
Mantıksız.
es, es estúpido.
Mantıksız.
No tiene sentido.
Eğer kızın peşinde değilse onu öldürmemesi çok mantıksız.
No tiene sentido que no haya matado a la niña si ella no fuera a quien buscaba.
Mantıksız.
Es ilógico.
Bu, mantıksız.
- Esto no tiene sentido.
Şimdiye kadar mantıksız bir korkudan ibaretti.
No.
Ayrıntısını bilmediği bir yasa için mantıksız bir tepki bu.
Es una respuesta no razonable a un proyecto de ley que no conoce en detalle.
Size onu anlatmak çok mantıksız olurdu.
No vi motivo para contarte sobre él.
Mantıksız davranıyor olması prensip meselesi.
La cuestión es que está siendo irracional.
Ama sen bütün mantıksız, endişeli ebeveynler gibi en kötü olasılığı gördün.
Pero viste la peor de las posibilidades... Serías una mamá terrible.
Biraz düşündükten sonra, Simon daha da mantıksız olmuştu.
Pero después de considerarlo, Simon fue aún menos razonable.
Bu sana nasıl mantıksız geliyor?
¿ Cómo no la tiene para ti?
Buna bir de adamın mantıksız ruh halini eklersen durum ancak daha da kötüleşir.
Dado su estado mental, las cosas solo empeorarán.
Bu çok mantıksız... Evet, randevulaşmak da öyle.
Bueno, eso no tiene sentido, tu podrias... si, nadie hace citas.
Ergenlik döneminde şizofreniye yakalanan kadınlarda sinir bozuklukları, mantıksız davranış veya şiddet,... yalan söylemeye eğilim...
Con episodios de esquizofrenia juvenil... Son susceptibles a crisis nerviosas, violencia o comportamiento irracional... Y tienen una tendencia a desvariar en esta condición...
Mantıksız olan bir şeyler var.
- Algo no me queda claro.
Bu çok mantıksız, Mac.
Va contra la lógica, Mac.
Hatta böyle bir ayrılık insana ne bileyim, mantıksız şeyler yaptırabilir!
De hecho, esa clase de separación... podría causar que alguien haga algo... No lo sé... ¿ Irracional?
- Ben tamamen mantıksız değildim.
No soy completamente irracional.
Beş. - Mantıksız
Nada.
Bir dakika, Amy, bu çok mantıksız.
- Amy, no tiene sentido.
Olanların hepsi mantıksız.
- Nada de esto lo tiene.
Çok mantıksız.
Eso no tiene ningún sentido.