Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → испанский / [ N ] / Noktası

Noktası перевод на испанский

10,503 параллельный перевод
Yerçekimsel kırılmayı, sıfır noktası enerji bölgelerini ya da kuantum harmonik salınıcını çalışmadım.
Nunca he estudiado prismas gravitacionales... o los campos energéticos de punto cero.... o la teoría de oscilamiento armónico cuántico.
İnsanüstü askerlerin üretiminde dönüm noktası olabilir.
El entramiento conseguirá soldados sobrehumanos. Registro de Información
Belki ev, varış noktasıdır, dönüş değildir.
Tal vez el hogar era el destino y no el regreso.
Bombayı içeri sokmak için kullandığı erişim noktası istediği çevre özel görevinin bir parçasıydı.
El punto de acceso usado para poner la bomba en Grand Central fue parte del detalle de perímetro que ella personalmente solicitó.
Güvenlik noktasında seni gördüm.
Te vi en Seguridad.
İkizlere sahip olmanın en önemli noktası birinizin gizli kalarak bilgi toplaması, diğerinizin FBI'a rapor etmesi.
El sentido de tener gemelas es para que una de vosotros siempre esté encubierta, recopilando información, mientras la otra informa al FBI.
- İçeri girmenin en kolay noktası.
¿ Están sellando el balcón?
Giriş noktası burası.
Es un punto de entrada.
Bir zayıf noktası var.
Tiene un punto vulnerable.
Dedi ki ; milyarlarca yıl önce dünyanın değişmesi ve okyanus hareketi o kumu kumsalın o noktasına getirdi. Sonraysa ben onu oradan aldım.
Dijo que hace millones de años, el desplazamiento del mundo y el movimiento del océano trajeron esa arena a ese lugar de la playa, y me la llevé en las zapatillas.
Hayatımız kozmik takvimin birer noktası değil midir?
¿ No es nuestra vida como un punto de luz en el calendario cósmico o algo parecido?
"Nemesis," "Omega Noktası."
"Nemesis", "Punto Omega".
Hepsinin ortak noktası ne biliyor musunuz?
¿ Sabes lo que tienen todos ellos en comun?
Bu dava hiç bu kadar tıkanma noktasına gelmemişti.
Este caso no puede haber crecido tan frío.
Görünüşe göre Lisa Green ve Jeff Asby'nin pek ortak noktası yok.
Saben, no hay mucho en común entre Lisa Green y Jeff Ashby.
Doruk noktası.
¡ El clímax!
Fakat gençliğinin doruk noktası bu mu baba? Üçüncü Büyük Ninja Savaşı'nda işlerin gidişatına göre takımlarda yine değişiklikler yapılabilir. Ama şimdilik takım kaptanınız benim.
Pero ¿ esa es tu juventud? es posible que vuelvan a cambiar los miembros de cada unidad. pero como formaremos grupo por algún motivo...
Baba... Çakrası Ölüm Kapısı Çakra Noktası'na yayılmaya başladı.
Padre... pero...
Ve bahar gelip de yeni yapraklar tomurcuklanmaya başlayana dek oluşturdukları köprü de gençliklerinin zirve noktası, ateşlerinin en kızıl parladığı zamandır!
¡ Y para cuando llegue de nuevo la primavera y broten nuevas plantas! ¡ Es la cima de la juventud! ¡ El momento para brillar como nunca!
İşin püf noktası işte bu mermi.
Y esta es la bala que hizo el truco.
Barbekü ve çocukların yaş günü partileri haricinde arka bahçelerin cinayet vakalarının odak noktası olduğunu fark ettin mi?
¿ Has notado que, además de parrilladas y fiestas infantiles, los patios traseros parecen atraer asesinatos?
Vaka için dönüm noktası. huh?
- Qué suerte para nuestro caso, ¿ no?
Bunun püf noktası, karşındakinin acıtacağını anlamasını sağlamalısın.
Verás, el truco es.... que quieres que sean que va a doler.
Güçlerin temel olarak A noktasından B noktasına çabuk gitmek üzerine kurulu ki bu bir kutu içerisinde pek işe yaramaz.
Tus poderes básicamente son tratar estar en el punto A al punto B rápidamente, que no son de mucho uso en una caja.
Metroda otururken katilin zayıf noktasını fark ettim.
Me senté en el metro y me di cuenta de cuál era su punto débil.
Tabii bunun kilit noktası Khalil'i ve Kızıl El Birliği'ni yanımıza almak.
La clave para esto, por supuesto, es conseguir que Khalil y su Mano Roja estén a bordo.
Bana çıkış noktasını bulmamı söyledin ve bunu yapabilirim. Ama o adam, öldürmek istediğin adam, bizi oraya zamanında götürebilir.
¡ Me dijiste que identificara el punto de salida, lo cual puedo hacer, pero solo este hombre al que quieres matar, puede sacarnos de aquí a tiempo!
Verileri okuyabilen ve çıkış noktasını bulabilen tek kişi benim.
Soy el único que puede leer los datos y llevarnos al punto de extracción.
Bu, Fitz'in çıkış noktasını bulabilmesine ve yanında kimin veya neyin olduğuna bağlı.
Eso depende de cómo pueda Fitz localizar el punto de extracción y qué o quién esté con él.
Sarı Ceket bölmesi hava sızdırmazdır ve tek erişim noktası, çapının 5 mm olduğunu tahmin ettiğimiz bir tüp.
El contenedor del Yellowjacket está sellado... y el único punto de acceso es un tubo de 5mm de diámetro.
- Tamam, Kaypak'ın hep mi böyle olduğunu çözmeye çalışıyorum yoksa onu sokak çocuğundan katile çeviren bir dönüm noktası mı vardı?
Sé sincero. - Quiero ver si Slider siempre fue así. O hubo algo que lo convirtió de chico de la calle a asesino.
Tabi bunun kilit noktası Khalil'i ve Kızıl El Birliği'ni yanımıza çekmek.
La clave de todo, claro está, es conseguir que Khalil y su brigada de la Mano Roja estén a bordo.
İnsanlar her daim meydana gelmesinin varış noktasıyla ilgili olmadığını söyler.
De niño, la gente siempre me decía que nunca se trata del destino final.
Ama ya varış noktası sensen?
¿ Pero qué si el destino final eres tú?
Zayıf noktasını bulursak, ondan kurtulabiliriz.
Una debilidad que podamos explotar para que podamos escapar ilesos.
-... ganimet olarak alan bir yırtıcıdır. "-" Abyzou'yu yok etmek neredeyse imkânsızdır, tek zayıf noktası ise gümüştür. "
- "Mientras que el Abyzou es... casi imposible de derrotar, su única debilidad... es la plata".
Eğer Abyzou'nun zayıf noktası gümüş ise gümüş içeren bir silah ona ölümcül bir darbe vurabilir.
Si la plata es la debilidad del Abyzou... quizá un arma de esa naturaleza puede asestar un golpe fatal.
Görebileceğimiz bir zayıf noktası olmalı ki onu öldürebilelim.
Debe tener un punto débil, una bala matadora que debes ver.
Sanırım Draugur'un zayıf noktasını keşfettim.
Creo que he descubierto la debilidad del Draugur.
Hiçbir varış noktası olmadan, amaçsızca dolaşmayı seviyorum.
Sin destino en mente. Simplemente... un paseo.
Bu çocuklar için mükemmel bir durak noktası.
Una parada perfecta para ellos.
Tiyatro sanatının doruk noktası!
¡ La cima de la dramaturgia!
- Dönüm noktası olacak tek savaş.
- Una sola batalla decisiva.
Ama karısı Sanaa, Mualameen'deki bir kontrol noktasında kendini havaya uçurmuş. 3 Amerikan askeri ölmüş, 7'si yaralanmış.
Pero Sanaa la esposa se voló... en un control fronterizo, en Mualameen, matando a tres soldados americanos... hiriendo a otros siete.
- Darbe noktası.
- Es el punto de impacto.
Yalnız görevlendirileceksiniz ve yapbozun parçasını kullanarak ihraç noktasını bulacaksınız.
Serán desplegados de forma individual y utilizarán su parte del rompecabezas para navegar al punto de extracción.
İhraç noktasına son gelen stajyer, geride kalacak.
El último cadete en llegar será abandonado.
O harita parçalarından biri sahte, ama eminim burası ihraç noktası.
Uno de los fragmentos de mapa era falso. Pero este es el punto de extracción.
Fark etmediğimiz zayıf noktası var mı?
¿ Hay alguna debilidad que no hayamos explotado ya?
Temas noktası işte burası. 2,5 santim kadar geniş, 5 santim kadar derin.
Este es el punto de contacto.
Burası başlangıç noktası ve seni görmek isteyen biri var. Tamam.
- ¿ Sí?
nokta 194

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]