Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → испанский / [ P ] / Parar

Parar перевод на испанский

16,964 параллельный перевод
Daha önce hiç oyun oynamadım ama sen çıkardığında sürekli oynayacağım.
Bien, gracias. Jamás había jugado un video juego, pero cuando salga el tuyo, no podré parar.
Bir... bir dakikalığına frenlere basabilir misin?
¿ Puedes parar un momento?
Teyzesine defalarca rahibin nasıl aileden biri gibi hissettirdiğini ona kucak açtığını, evinde gibi hissettirdiğini anlatmış.
Hablaba sin parar a la tía sobre cómo el sacerdote la hizo sentirse como de la familia, bienvenida, en el hogar.
Havaalanına giderken belki plaja da uğrarız.
Tal vez podemos parar en la playa en el camino hacia el aeropuerto.
Sakin olmalı ve kendine bağırmayı bırakmalısın.
Yo, digo, tú, necesitas calmarte y tú necesitas parar de culparte a ti mismo
- Tamam, artık durabiliriz.
- ¿ Podemos parar?
durmayacak mısın?
- ¿ No quiere parar?
Bırakacağım, tamam mı?
Voy a parar, ¿ de acuerdo?
- Sen de böyle davranmayı bıraksan?
¿ Puedes parar de actuar de esa forma?
- Onu avlamayı hiç kesmeyeceğiz.
- No vamos a parar de cazarla.
- O imparator değil ki. Senatoda yapılacak bir oylamayı durduramaz veya geciktiremez...
- No es el Emperador, no puede parar o atrasar al Senado sólo porque lo sienta.
Evet, evet, hepiniz Ve hiç durmayın
Sí, Sí, amigos A no parar...
Dans edin hepiniz Sakın durmayın
A menearse, amigos. A no parar...
Ama ağzınız açık Parmaklıkları tatmalısınız
Es mejor ya parar pero ya que abriste la boca estas rimas puedes tragar...
Evet, hiç durmayın Evet, hiç durmayın
Sí, sí, a no parar sí, sí, a no parar...
Babanı hiç tanımadın, annen aşırı dozdan öldü koruyucu ailelere bir girdin bir çıktın insanlar seni okuldan okula götürüyorlardı.
No conociste a tu padre, tu madre murió de sobredosis y fuiste a hogares de acogida, te fueron cambiando de escuela sin parar.
Pekâlâ, bu kapıyı açtığımda, sadece koşacağız ve koşmaya devam edeceğiz ve konuta varana kadar durmayacağız.
Cuando abra la puerta, vamos a correr sin parar hasta la residencia.
Uğrayayım dedim.
Decidí parar.
Herkes dursun. Durur musunuz?
Paren. ¿ Pueden parar?
Parktaki hikâye döngüleriyle ilgili durmadan vaaz veriyordun ama geldiğimizden beri tek yaptığın düzüşüp içmek gibi şeyler.
Bueno, has estado sermoneándome sin parar sobre todas las narrativas del parque, pero lo único que has hecho desde que llegamos es follar y beber, así que...
Seni aklımdan çıkaramadım.
No podía parar de pensar en ti.
Topraklarından uzaklaşır uzaklaşmaz durabiliriz ve benimle gelebilirsiniz.
En cuanto salgamos de su territorio, podemos parar. Podéis venir conmigo.
Eve varmadan önce durup bir şeyler atıştırmak ister misin?
¿ Quieres parar y conseguir algo antes de que llegues a casa?
Adams caddesinde Max'ın yerinde durabilir miyiz?
¿ Podemos parar en Max en Adams?
Bir yerde dururuz.
Mira, vamos a parar en algún sitio.
Hayır, dostum, çılktım, bırakmak zorunda kaldım.
No, hombre, dejé. Tuve que parar.
Durabilir miyiz?
¿ Podemos parar?
Şimdi susucağım.Kapadım çenemi.
Ahora voy a parar. Me callaré.
Partiye gitme sona erdi çünkü koç çalışma zamanı geldi diyor.
Es hora de parar las fiestas, porque digo que es hora de trabajar.
- Durur musun, lütfen?
- ¿ Puedes parar, por favor?
Max, bu kazalar son bulmalı artık.
Max, estos accidentes tienen que parar.
Şu an durmana imkan yok.
No vas a parar ahora.
Hiç durmayacaksın zannettim.
Creía que no iba a parar.
Buna bir son vermemiz gerekiyor.
Esto tiene que parar.
Tehdidi durdurmak için en iyi şansımız düğünün gerçekleşmesinden emin olmak.
Creo que nuestra mejor oportunidad de parar la amenaza es asegurándonos que la boda se celebra.
Root, durmamız gerekiyor.
Root, tenemos que parar.
Kes şunu.
Debes parar.
Tren durmamalı! Tren durmamalı!
¡ El tren no puede parar!
Durmadan yürüyüp bir yerlere ulaşmaya çalışıyorlar.
Caminando sin parar intentando llegar a alguna parte.
Ricky, daha fazla devam edemeyiz.
Ricky, tenemos que parar.
- Durmak istiyorum. - Olmaz, olmaz.
Tengo que parar.
- Olmaz, durmam lazım.
Necesito parar.
Yani, gerçek olamayacak kadar uygun gibi.
O sea, es que... es demasiado bueno parar ser verdad.
- Baskı yapma Edwin.
- Parar o malestar, Edwin.
Boots havlamayı kesmelisin. Ve böyle yapmayı da.
Boots, tienes que parar de ladrar, y tienes que dejar de hacer esto.
Yüzmeyi keser misin? Beni dinlemiyorsun.
¿ Puedes parar de nadar?
Sen provoke durdurmak gitmiyorsun?
¿ No vas a parar de provocarlo?
Şu # sevimli # duşalan # kedimize doyamıyorum!
No puedo parar de mirar esto # lindo # ducha # ¡ nuestro gato!
Affedersiniz. Durabilir miyiz?
Lo siento. ¿ Podemos parar...?
- Tamam, sanırım durmam lazım.
Tengo que parar.
Asla durmayacak.
Ella nunca va a parar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]