Parçalanmış перевод на испанский
1,537 параллельный перевод
Parçalanmış bir cesedi film yıldızına benzetebilecek bir adamla aklımı kaybedene dek seviştim.
Y me he quedado impresionado Por un tio que puede hacer que a un cadáver mutilado Parezca una jodida estrella de cine.
Zararın ortaya çıkması aylar ya da yıllar alır, ama bu herif, Dustin, beyni neredeyse bir saatte parçalanmış, belki daha da kısa sürede.
Lleva meses, incluso años para que aparezca el daño pero este tipo, Dustin suena como si su cerebro se hubiera desintegrado en algo así como una hora quizás menos.
Parçalanmış ceset 9 mil yolunda park halindeki aracın yanında bulundu
El cuerpo mutilado fue encontrado cerca del auto de la víctima estacionado en la carretera 9.
Fakat, bir kaç günlüğüne şehir dışındaydık, geldiğimizde çit parçalanmıştı.
Pero, estuvimos fuera un par de días y hemos encontrado nuestra cerca rota.
Altı saat sonra, suratı parçalanmış, kafasına çuval geçirilmiş halde çöp konteynerinde ölü olarak bulundu.
Seis horas más tarde es encontrada muerta en un contenedor, desfigurada, con una bolsa en la cabeza.
Yüzü tamamen parçalanmış.
Su cara está muy desfigurada.
Mesela Picasso tablolarındaki parçalanmış göz, kol ve bacak durumu.
Piensen, por ejemplo, en una de las pinturas de Picasso con brazos y piernas y ojos esparcidos todas partes.
Başta Inkalar, 0lmecler ve Mayalar, ve hepsi ölümün ürpertici yüzünü sanatlarına yansıttılar, kurukafalar, parçalanmış vücutlar gözü bağlı kurbanlar,
Latinoamérica estuvo dominada por una serie de antiguas civilizaciones incluyendo a los incas, los olmecas y los mayas, y todas ellas crearon terroríficas imágenes de la muerte. Cráneos, cuerpos descarnados, y cautivos atados.
ve Michtlantecuhtle, adak tanrısı, parçalanmış vücuduyla,
y Mictlantecuhtli, el dios del sacrificio, con su cuerpo descarnado ;
Haykırıp ağlayınca, o çocuk geri dönecek mi? Ya da parçalanmış aşkları tamir olacak mı?
Lo que quiero decir es... que Jin-Yi todavía está enferma, y las otras chicas...
Yüzü parçalanmış... bağırsakları deşilmiş gibi... bilgileri kendinize saklayın.
La laceración facial de oreja a oreja y la falta de órganos serán datos confidenciales.
Parçalanmış cesetleri, nazik kalpleri Xerxes'in ayağına geri gönderiyoruz.
Enviamos los cuerpos mutilados y los corazones frágiles de vuelta a los pies de Xerxes.
Tırnakları çalışmaktan parçalanmış
# Con las uñas rotas de tanto trabajar #
Ancak diğer yanda, kafatasınızda oluşan çatlak bacağınızda ve ayağınızdaki kırık üç kemik kaburgalarınızın içe batan dördü, sol kolunuzdaki kırık ve sağ kolunuzdaki parçalanmış birkaç damar sizi her ân öldürebilir.
Por otro lado, parece que se golpeó la cabeza rompió tres huesos en su pierna y pie tiene costillas rotas, fracturado el brazo izquierdo y seccionada una arteria en el derecho, que lo hubiera matado en minutos.
Parçalanmış olacaksınız, soğutucuda, bir sandwich çantasında alnınızdaki bir barbekü işareti ile.
Los cortarán, pondrán en el congelador, en una bolsa... con un cartel en la cabeza que diga "barbacoa".
Birisi içeri girer de feci şekilde parçalanmış cesetlerini görürse çığIıklar içinden dışarı koşarlar. Dizginleri çok erken kaybetmiş olurum.
Si alguien entra y ve dos cadáveres, saldrán corriendo de la casa y los perderé.
Ölü anneler, parçalanmış organlar var elimde, ama yeni bir şey yok.
Aquí tengo madres muertas, tengo miembros amputados, pero no es nuevo.
- Wendy, daha önce hiç parçalanmış mıydın?
¿ Te han desmaterializado antes?
Harold'ın kardeşime parçalanmış bir ceset göstermesine izin veremem.
No pienso dejar que Harold arrastre a mi hermana, - A ver un cadáver machacado.
Parçalanmış mı, bayım?
- ¿ "Machacado", Monsieur?
Şu an parçalanmış sunta yiyecek bir havada değilim, sağol!
No estoy de humor, gracias.
Öldüğünde, ailemiz parçalanmış gibi hissettik.
Cuando ella murió, esta familia quedó destrozada.
Her biri parçalanmış... - Pen!
Cada una fue mutilada y destripada peor que la anterior.
Bu gidişle parçalanmış uçak gibi görünüp yanacağım
Parece que hasta el avión vaya a estrellarse por lo que voy a arder.
Parçalanmış bir melodinin parçaları gibi.
¿ Qué estás tratando de hacer, romper un cristal?
Omurilik parçalanmış. Ölüm sebebi bu.
Tiene una incisión en la médula espinal.
Ölüm sebebi parçalanmış omurilik.
Murió porque le atravesaron la médula espinal.
Warren Granger'ın omuriliği keskin birşeyle parçalanmış, ancak bu bir bıçak değil.
Le cortaron la médula espinal con algo filoso, que no era un cuchillo.
Lamb'in adli uzmanları şoförün üzerinde cep telefonu ve parçalanmış beyzbol topu bulmuşlar.
Los especialistas forenses de Lamb encontraron fragmentos de teléfono móvil y de bola de baseball en el cuerpo del conductor.
Düştüğüne göre parçalanmış olmasın?
Se estrelló. ¿ No se destruyó?
Öğleden sonra şovu ile parçalanmış cesetler - ve güzel bir Miami günü daha.
Otro bonito día de Miami. Cadáveres mutilados pueden aparecer por la tarde.
12 genç kızın parçalanmış cesetleri,..
Los cadáveres descuartizados de 12 chicas enterrados,
Üç ceset fazla bozulmamış biri kısmen, ikisi de tamamen parçalanmış.
Tres restos prácticamente intactos, uno parcial y dos fragmentados.
Kalıntılar parçalanmış bir adama ait.
- Estos fragmentos son son de una persona que fue desmembrada.
Kurban dondurulmuş, parçalanmış ve ağaç öğütücüye atılmış.
La víctima fue congelada, desmembrada y puesta en una trituradora de madera.
Kurban, dondurulmuş, parçalanmış ve ağaç öğütücüsüne atılmış.
La víctima fue congelada, desmembrada y puesta en una cortadora de madera.
Domuzun parçalanmış kemikleriyle golf sahasındaki kemikleri karşılaştırarak kurbanın atıldığı öğütücü olup olmadığını anlayacağız.
Comparando los restos pulverizados con los fragmentos encontrados en el campo de golf, podremos decir si es la moledora donde colocaron a la víctima.
Dondurulmuş, Heidel marka bir bıçakla parçalanmış ve Black Mantis 1200 model bir ağaç öğütücüye atılmış.
Fue congelada y desmembrada y luego colocada dentro de una moledora, -... "Black Mantis 1200".
Vuruldu. Omuzdan bir kez vurulmuş ve köprücük kemiği parçalanmış. - Sen iyi misin?
Saldrá de ésta, le ha dado en el hombro y le ha destrozado la clavícula.
Pek çok Meksikalı seri katillerin parçalanmış ailelerin ortaya çıkardığı yabancılaşmış yalnız insanlar olduğunu düşünüyor.
Muchos mejicanos creen que estos asesinos surjen por el fracaso de la familia. Creen que es un solitario enajenado que se convierte en un asesino en serie.
Gerçekte, Birleşik Devletlerde parçalanmış aile sayısı Meksika'dan 12 kat fazladır.
Está documentado que en EEUU hay 12 veces mas familias rotas que en Méjico.
Dairenizdeki parçalanmış boyalı cam parçası
El cristal roto de la vidriera de su piso,
Ben polisin çektiği arabalara bakmaya gidiyorum. Yeni parçalanmış araçlardaki ize bakacağım.
Voy a ir a Incautaciones, daré un vistazo a los autos desarmados más recientes para comparar marcas.
Distribütor parçalanmış.
El distribuidor está hecho pedazos.
- Çalıştıgım bir davada bir kadın öldürülmüş, parçalanmış ve yakılmıştı.
Estuve a cargo de una investigación en la que una mujer asesinó, descuartizó y quemó a una amiga.
- Gırtlak parçalanmış.
Aplastamiento de laringe.
Bu ipler parçalanmış, parçalara ayrılmış. Bunlar bir şeyin üzerinden sökülürken bu hâle gelmiş olmalı.
Para que estos pedazos de asbesto estén rotos, tuvieron que haber sido removidos de algo.
Parçalanmış karın atardamarı anevrizması.
Un aneurisma aórtico abdominal roto.
Niçin elbiseleri parçalanmış olsun ki?
¿ Por qué habría de tener la ropa cortada?
Parçalanmış hayallerin yolun sonuna kadar yankıyor
200 ) } oza al llegar la mañana. 200 ) } 570 ) \ bord7 \ 3cH2207BE \ yshad-2 \ xshad-2 \ 1cHFFFFFF } La Batalla Final en Tokyo II 569 ) \ yshad-1 \ xshad-1 } La Batalla Final en Tokyo II
Çünkü aslında yapboz teriminin aslı, 1760'larda Avrupalılar tarafından "parçalanmış harita" diye kullanılırdı.
Así los llamaban los europeos en la década de 1760.