Privé перевод на испанский
49 параллельный перевод
Masum insanları öldürmenizi engelledim! Çok mutluyum!
Les privé de la ocasión de llenarse los bolsillos asesinando a pobres inocentes.
Siz onunla özel olarak görüştüğünüzden beri size nasıl ödeme yapacağını bilemedi.
Como la está viendo en su consultorio privé... no sabe cómo le pagará.
Ona acı mı çektirdim? Bir şeyini mi aldım elinden? Özgürlüğünden mahrum mu ettim?
¿ Le hice daño, le causé algún mal, le quité algo, le privé de su libertad?
"Serserilik edip dolaştım."
No me privé de nada, en su momento.
Sanırım bu yüzden bu düğünü ele aldın. Benim yüzümden bundan mahrum kaldın.
Pienso que te entusiasmaste con esta boda... porque yo te privé de la tuya.
- Tedarikçime kimseye söylemeyeceğime dair söz verdim. Fakat seni tatlıdan yoksun bırakmamak için öğleden sonra biraz getiririm.
- Prometí que no lo diría pero como lo privé de su postre, le traeré algunos esta tarde.
Her şeyini elinden aldığımı?
¿ Que lo privé de todo?
Senin için bir sürü şeyden feragat ettim.
Me privé de cosas para que tú pudieras tener ventajas.
"Salle Privé" ye geçip rahat rahat konuşalım mı?
¿ Procedemos a la salle privée donde podemos hablar en privado?
- "Salle Privé" ye götür beni.
A usted lo seguiré, a la salle privée.
" Sizi ondan uzak tuttuğum her dakika için beni affedin.
" Perdonadme por cada minuto que os privé de su compañía.
Senin olsun diye birşey almadan gittim.
Me privé para que tú pudieras tener.
Tüm kariyerim, müşterilerimin eşleri ya da erkek arkadaşları onları tekrar fark edebilsin diye kadın göğüslerini daha çekici ve diri göstermekle geçti. Sense doğal olarak muhteşem göğüslere sahipken cinselliğini elinden aldığım için seviniyorsun.
Pasé toda mi carrera intentando hacer que los senos de las mujeres fueran más atractivos para que sus esposos o novios las notaran de nuevo y usted llegó, con este par natural y perfecto y está feliz porque la privé de todo estímulo sexual.
Grace, "privé" ne demek?
Grace, ¿ qué significa "privé"?
Ve "prive" de herhâlde gideceğimiz yer.
Y "privé" significa que probablemente es donde tenemos que ir.
Anne babasını, evini, az da olsa bildiği şeyleri elinden alıp onu yaşadığı dünyanın dışına sürükledim.
La privé de sus sus padres y de su casa. La privé de las pocas cosas que conocía. La eché fuera de su mundo.
Hatta kendimi size karşı daha fazla delil toplama şansından bile mahrum ederdim.
Puede que hasta me prive de conseguir más pruebas contra usted.
Ya da denize inen uçurumun korkunç tepesine? Orada bir başka surete bürünüp alırsa aklınızı başınızdan? Bir çılgınlık sokarsa içinize?
¿ O hacia el acantilado que se cierne sobre las olas y asume allí otra forma que os prive de la razón y os enloquezca?
Umarım bayım, bu talihsiz olaylar beni işimden mahrum etmez.
Espero, señor, que este incidente desafortunado no me prive de mi cargo en la parroquia.
Orada saklanmış bir kızılderili görürseniz bağırın bayan...
Si encuentra a un indio escondido ahí dentro no se prive de gritar.
Bu durum görevimi etkilemez, değil mi?
Espero que este desafortunado incidente no me prive de mi cargo en el orfanato.
Tanrı bazen insanlara çok sert davranabilir ama,.. .. zavallı bir mahkumu arada sırada Kentucky içkisinden mahrum edeceğini sanmam.
Ya sé que el Señor es severo con los alcohólicos, pero no creo que le prive a un pobre pecador de un buen whisky de Kentucky de vez en cuando.
- Nasıl istersen.
- No se prive.
Senin olsun.
No se prive.
Tabii. Keyfine bak.
Adelante, no se prive.
Al biraz, Jerry.
No se prive.
Dr. Garvey, ilaçsız bıraktığınız bir sonraki mahkûm... sadece pahalı olduğu için, ölebilir.
Dr. Garvey, la próxima vez que prive de medicinas a un recluso... sólo por ahorrar dinero, tal vez termine muerto.
'Bu ülkemiz için ve bu adamlar ülkeleri için onurluca savaşta ölebilirler, Doğru düşünce şudur ki her sağ kalan kişi ülkesi uğrunda bu zahmete gönüllü olmalıdır.
'Es por nuestro país que estos hombres mueren noblemente en batalla, considerandojusto que no se los prive de ella, al igual que cada uno de sus sobrevivientes deberá estar dispuesto a esforzarse por ella.'
- Ben içmem, ama siz buyurun.
- Yo no bebo, pero no se prive.
Geleneğimi o zaman red etme.
Entonces, no me prive de mis tradiciones.
Dinle, bir rahibe olsan bile... Tanrının senin biriyle buluşacağına karşı çıkacağını zannetmiyorum.
Escucha, aunque te conviertas en monja no creo que Dios te prive de una cita.
Kimse bir şeyden şüphelenmez sen de hak ettiğin hayata kavuşursun, ve bunun elinden alınmasından bir daha korkman gerkmez.
Nadie va a sospechar nada. Después, podrás vivir la vida que mereces. Y nunca más tener que preocuparte de que alguien te prive de ello.
Sizin umuttan mahrum edilmeyeceğiniz gibi!
¡ Que no se les prive de esperanza!
"Bir vatandaşı yasal haklarından mahrum bırakmak kanun görevlileri için suçtur."
"Es un crimen que cualquiera que actúe bajo la ley prive a un ciudadano de sus derechos legales".
Korkarım ki Thomas, buraya istemeden de olsa, kitaplarını ve çalışmalarına el koymam emredildiği için geldim.
Thomas, estoy aquí reacio, pero me fue ordenado que te prive de todos tus libros, documentos y similares.
Bu yüzden seks mahrum am bes yildir.
Entonces me prive del sexo por 5 años.
Bazen tanrıdan beni kör etmesini istiyorum.
A veces le pido al Señor que me prive de la vista.
Çünkü bu şeyin onu benden çalmasına izin vermeyeceğim.
Porque no voy a permitir que esto me prive de ello.
Ve bence, bunlardan yoksun bir dünyayı düşünmek, çok üzücü.
Y pensar en un mundo donde de algún modo se nos prive, es muy triste.
Bilesin ki bu yolda karşıma çıkanlara karşı pek nazik davranma niyetinde değilim yolumdaki basit bir insan da olsa, koca bir kral da olsa.
Y no me mostrare amable con hombre ni rey que me prive de ella.
Belki de Noel Arifesinin büyük bir kısmını barda bayılıp Hope'dan mahrum geçirmiş olmamdan ötürü Jimmy Stewart filmini kafamda canlandırdım. Herkes bir yıl sever. En azından öğrendiklerimi Hope'a öğretebilirim.
Quizá yo pasando la Nochebuena desmayado en un bar prive a Hope de ver esa película de Jimmy Stewart que todos aman, pero al menos puedo enseñarle a Hope la lección que aprendí :
# Bu sayede kederimin nasıl geçtiğini anlamam #
# Y por lo tanto mi dolor, que te prive, Baloo, mi muchacho...
Hadi ben gidiyorum nene hakkını helal et.
Abuela, me voy. No me prive de su bendición.
- Ama Armani Prive'ydi o.
Era un Armani Prive.
Üçüncü partinin kampanya yöneticisi eksik apostrof yüzünden erken 800.000 oydan mahrum olduğunu mu iddia ediyor?
- Karahalios. El jefe de campaña del tercer partido sugiere que se prive de sus derechos a 800.000 votos anticipados, ¿ todo por un apóstrofe faltante?
Kaderinde Kubilay Han'ın çöküşünü izleyemeyecek kadar az zamanı olması büyük bir trajedi.
Es una tragedia que el destino lo prive del tiempo para presenciar la caída de Kublai Kan.
Lütfen bizi güzel kızınızdan mahrum etmeyin kontum.
Oh, por favor, no nos prive de su encantadora hija, Conde.
Muhakkak Mary'nin hasta bakıcılık yaparak gençliğini heba etmesini istemezsiniz.
Seguramente no desea que Mary se prive de su juventud haciendo de enfermera.
İyi ki hipoglisemimim, şeker gibi bir kıza bakmama engel olmuyor.
Me alegro de que mi hipoglucemia no me prive de alegrarme la vista con un caramelito.