Rolls перевод на испанский
464 параллельный перевод
- Perşembeden itibaren Rolls-Royce'a binersin.
- Estarás en un Rolls-Royce el jueves.
Belki bir Rolls-Royce.
Tal vez un Rolls-Royce.
Rolls-Royce'a bineceğim.
Tendré un Rolls-Royce.
James, Rolls-Royce'u hazırla!
" James, el Rolls Royce.
Rolls-Royce'um bozulunca demir yolu boyunca yürümeye karar verdim.
Me puse a caminar por las vías cuando se me rompió el Rolls-Royce.
- Ben Rolls-Royce sürerim.
- Yo conduzco bien un Rolls-Royce.
Tamam ama Rolls-Royce daha iyi.
Muy bien, pero los Rolls-Royce son mejores.
- Bu bir Rolls, değil mi?
Es un Rolls-Royce, ¿ verdad?
- Bir Rolls-Royce'da başarım hakkında benimle röportaj yapılırken.
- La próxima vez iré en un Rolls a conceder entrevistas.
Yani Harley Caddesi, Rolls-Royce, güzel kadınlar.
Quiero decir Harley Street... Rolls-Royce, encantadoras señoritas.
Burda ne bu tarife uyan bir kadın ne de bir Rolls-Royces var.
No hay ninguna mujer aquí que concuerde con su descripción, y tampoco he visto ningún Rolls-Royce.
Yavaşladı ve Rolls Royce'un sizin evde iyi olduğunu, onu beklememi söyledi.
Ella frenó y me dijo gritando que el Rolls estaba bien en su casa, y que debería esperarla.
Söyler misin Paris'te hoş insanlar arasında Rolls-Royce mu yoksa Cadillac mı daha şık sayılıyor?
Entre la gente chic de París... ¿ qué se considera más elegante, el Rolls Royce o el Cadillac?
Çok hayalperest, değil mi? Dört Rolls
¿ No es encantador?
- Royce'u ve bir gemiyi batıracak mücevheri vardı ama tek istediği Wimbledon'da oynamaktı.
Tiene cuatro Rolls Royce, pero lo que más quería era jugar en Wimbledon.
Malikanede ayrıca yıllar önce İngiltere'den ithal edilen..... Rolls-Royce ile birlikte gelen Fairchild adlı... bir şoför vardı.
En la mansión también había un chofer apellidado Fairchild, que había sido importado de Inglaterra hace años, junto con un nuevo Rolls-Royce.
Evet, Chrysler ve Ford ve General Motors ve Rolls-Royce.
Sí, Chrysler y Ford, y General Motors y Rolls-Royce.
Dinleyin Leibowitz, bizzat Baron Rothschild olup, dışarıda Rolls Royce'unuzda oturuyor dahi olsaydınız, sizinle bir yere gitmezdim.
Escuche, Leibowitz, aunque fuera el mismísimo Baròn Rothschild y estuviera sentado fuera en su Rolls Royce, no iría con usted.
Ben, Reba Jacobowsky'nin tek oğlu, evinden çok uzakta, Rothschild'ın Rolls Royce'unda Don Kişot ve Sanço Panza ile felakete doğru gidiyorum.
Yo, el hijo único de Reba Jacobowsky, perdido lejos de casa, directo a la destrucciòn, con Don Quijote y Sancho Panza, en el Rolls Royce de Rothschild.
Rolls Royce için geniş bir arama yaptırdım.
He estado buscando el Rolls Royce.
Dedemin bir Rolls Royce'u vardi. Harika bir araba.
Mi abuelo tenía un Rolls. ¡ Menudo coche!
Ya paramın peşindeler ya da Rolls-Royce'uma binmek istiyorlar.
Sólo quieren mi dinero o conducir mi Rolls-Royce.
Rockefeller'ı ödünç aldığı Rolls Royce'umu göndermesi için çağırtmıştım. Özür dilerim efendim.
Llamaba a Rockefeller para pedirle prestado un Rolls Royce.
Sonuçta, Almanlar bir Rolls Royce'ta ve bizim çocukların sadece Amerikan cipleri var.
Después de todo, los alemanes llevaban Rolls Royce y nosotros Jeep's americanos.
Bu Rip Rolls etrafında annesinin yaptıkları.
Veamos de qué se trata... ¿ Qué?
- Bir Rolls-Royce. GLimLi § ve siyah. Plaka numarasl 278EMO6.
Es un Rolls Royce, plateado y negro, con placa 278EMO6. ¿ Es el coche?
- Yeni bir ev satın alırız. - Bir Rolls Royce! Bana bir saç kurutma makinesi!
¿ Vas a comprar una casa nueva?
Koş ve biraz şekerleme al, ve gevezeliği kes.
¡ Un Rolls! Id a comprar caramelos y callaos.
Rolls Royce'lar, Maserati'ler çıplak kadınlar.
Rolls Royces, Maseratis, mujeres desnudas.
Rolls Royce!
¡ El Rolls Royce!
Şimdi niye Rolls'u tuttuğunu anladım.
Ahora entiendo por qué tiene el Rolls.
- Bir Rolls Roys, değil mi?
- Es un Rolls.
Bu bir Rolls Roys mu?
¿ Es un Rolls-Royce?
Rolls-Royce, Oxford.
Rolls-Royce, Oxford, la Guardia de Coldstream.
Rolls-Royce, Oxford, kremli nöbetçiler.
Rolls-Royce, Oxford, la Guardia real.
- Rolls olur mu?
- ¿ Qué tal un Rolls?
Biz masalarda oyalanırken sen Rolls'u binaya bakacak şekilde park edeceksin Louis.
Mientras nos entretenemos en las mesas... estacionarás el Rolls, frente al edificio.
Rolls'a fena alıştım.
Ya me acostumbré al Rolls.
- Bir Rolls Royce'da da goril yok muydu?
- ¿ No había otro gorila en un Rolls Royce?
Üç blok ötedeki Rolls Royce'ta bir doğum olayı var. Beni oraya götürür müsünüz?
Tengo un parto en un Rolls Royce a 3 manzanas de aquí. ¿ Puede llevarme?
- Ben Royce Rolls'la kaçacağım.
Yo huiré con el Rolls.
Bu arada, Rolls Royce'umun kaportası 18 karatlık altından.
En este caso, la carrocería de mi Rolls Royce es de oro de 18 quilates.
Rolls Royce'la Avrupa'ya yılda altı kez giderim Bay Ling.
Hice seis viajes en un año a Europa en el Rolls Royce, señor Ling.
Cinayet silahı maktül, Miguel Ostoss adına kayıtlı... ve Ballon'un Rolls Royce'unda tutuluyordu.
El arma homicida estaba registrada a nombre de Miguel Ostos y la guardaba en la guantera del Rolls-Royce de Ballon.
Meşhur pespembe Rolls-Royce'u içinde geliyor.
Llega con su famoso Rolls-Royce completamente rosa.
- Ama bu bir Rolls-Royce, değil mi?
- Pero es un Rolls-Royce, ¿ no?
Sarı bir Rolls-Royce.
Un Rolls-Royce amarillo.
Sarı Rolls-Royce.
El Rolls-Royce amarillo.
- Sarı Rolls-Royce mu?
- ¿ El Rolls-Royce amarillo?
Kamera ilerler ve beyaz bir Rolls-Royce görürüz. Dış çekim.
Exterior.
Hayır, bir dakika, Bentley olsun.
La cámara toma una panorámica y vemos parar a un Rolls-Royce blanco. No, espera. Mejor, un Bentley blanco.