Salım перевод на испанский
7,489 параллельный перевод
El sıkışalım mı?
¿ Un apretón?
Um, buna ise sanırım şal diyorlar.
Esto es un..., supongo que podrías llamarlo chal.
Sal mi? Evet, New York'ta yaptığımız işe yeşil ışık yakan adam.
Sí, el que nos dio luz verde y nos ayudó con el asuntillo en Nueva York.
Aklını mı kaçırdın?
¡ Vamos! ¡ Sal de una puta vez, hijo puta británico!
Bir iki raund kapışalım mı?
¿ Quieres disputar un par de asaltos?
Hayır. Salı günü metal bir çatalla yaralandıktan sonra istifa etti. Yardımcı olabileceğim bir konu var mı?
No, renunció el martes después de ser apuñalado con un tenedor metálico. ¿ Le puedo ayudar con algo?
Salı günü bir planın var mı?
¿ Haces algo el martes?
Şalına bayıldım.
Me encanta tu chal.
Onu öldürmek için ne kadar tuz lazım?
¿ Cuánta sal creéis que haría falta para matarla?
Salı günü uyar mı yoksa bu haftayı eski resimlerine mastürbasyon yaparak mı geçireceksin?
¿ Te sirve el martes, o estarás demasiado ocupado esta semana masturbándote con fotos antiguas tuyas?
Salı mı diyoruz?
¿ Entonces, el martes?
- Tuzun ayarını da biraz kaçırdım.
Y te volviste un poco loca con la sal.
- Evet, ama salınmadım Lordum.
Sí, pero no soy libre, milord.
- En azından oturup tartışalım bunu.
- Discutámoslo al menos.
Başkan Saul'un salıverilmesi için yardım paketini kozunu kullanıyor.
El Presidente usa el paquete de ayuda para negociar la liberación de Saul.
Ben kullanacağım.
Sal. Yo conduciré.
Yine de yatağa gitmeye çalışalım, tamam mı?
De acuerdo, bueno, vamos a meterte en la cama.
Konuşman üzerinde çalışalım.
Sigamos trabajando en tu discurso.
Oraya kadar yarışalım.
Te echo una carrera.
- Stu, hattan çıkar mısın?
- Stu, sal de la línea.
- El sıkışalım.
- Apretón de manos.
Gelin, yarışalım.
Vamos, te haré una carrera.
- Evet. - Yetkim dahilinde,... düzenli olarak siz, avukatınız, işvereniniz,... ve diğer ikincil tanıklarla görüşmeler yapacağım. ... kefaletle salınmanızın devamının size uygunluğunu belirlemek için.
- En mi capacidad supervisora... me reuniré regularmente con Ud., con su abogado, con su jefe... y otros testigos colaterales para verificar su idoneidad... para continuar libre bajo fianza.
Bay Agos'un sonraki kefalet salınmasına uygun olup olmadığına dair bir fikriniz var mı?
¿ Tiene una opinión... acerca de si el Sr. Agos debería ser puesto en libertad bajo fianza de nuevo.
Gidip küçük dostumuzla tanışalım.
Vamos a conocer a nuestro amiguito.
Bırakın çalışalım yoksa bu adam ölecek.
Darme algo de espacio o este tipo va a morir.
Meslektaşlarınızdan biri olduğunun farkındayım ama tersköşe yapmamaya çalışalım.
Sé que es uno de sus colegas... pero no vamos a adelantar nada de momento. ¿ Tendremos un comunicado del Ministro de Asuntos Exteriores?
Biz aşağıda çalışalım, sen burada oturmuş...
Nosotros estamos trabajando abajo, y tú estás aquí arriba escuchando...
Tamam. Öncelikle o kulağa "osur-sal" mış gibi geliyor yani "biri şu anda osurdu" der gibi.
En primer lugar, suena como artes y anos... como "huele a ano en esta habitación."
Giderayak kulağına bir şeyler fısıldadı mı bari? Buradan çıkmak için cadısal bir yol falan?
Bueno, ¿ puede que haya susurrado una palabra de seguridad en sus últimos suspiros, una pista tal vez, un camino mágico para salir de aquí?
Birlikte çalışalım şu davada.
Trabajemos juntos en esto.
- Salı mı?
¿ El martes?
Salındığına dair bir tebliğ aldım.
Me han notificado que fue liberada.
Neden sayısal sesli mesaj cihazımız yoktu bizim?
Recuerdame por qué no hay buzón de voz digital.
Bir zamanlar çocuk taşımış olduğun bölgeyi, bilinçaltısal koruma belirtisi.
Un indicador inconsciente de protección donde una vez llevaste un hijo.
Bunu arabanın dışında tartışalım.
Discutámoslo afuera de la camioneta.
Profile uyan hastaların salındığı yerel merkezlerin hepsine baktım.
He investigado todas las clínicas de rehabilitación y a los pacientes recientemente dados de alta que encajan en el perfil.
Dağılalım ve bir yol bulmaya çalışalım.
Sepárense y busquen una forma de bajar.
Lanetli İşaret'in gücünü yitirmiş olması gerekiyordu. Özünde Jugo'nun Lanetli İşareti Senjutsu gücüdür. Vakti zamanında Jugo'nun çakrasını ona vererek yaptığım deneyde Sasuke-kun derhal Lanetli İşaret'i salıvermişti.
Creía que lo había perdido... el sello maldito de Juugo es el poder del Ermitaño.
Hı-hı, poli-sci ekstra kredi, Ben Salı günü yoklama yerinde de yardım kaydoldum.
Para créditos extra en ciencias políticas... me apunté para ayudar en las urnas de votaciones el martes.
Bilirkişi yollamamız lazım, şayet özellikle şu doğu bloğunda yapısal hasar varsa pek de şaşırmam.
Deberíamos enviar a un perito, pero no me sorprendería... que encontrásemos daños estructurales. Particularmente aquí, en la elevación del Este.
Bakın, Brian büyük ihtimalle nasıl göründüğünün farkında, yani haydin ona destek vermeye çalışalım.
Ahora, recuerden, Brian probablemente está muy avergonzado sobre como se ve así que tratemos de apoyarlo.
- Şu andan itibaren konuşmamaya çalışalım.
Vamos a tratar de no hablar a partir de ahora.
Arkadaşlarımı sal.
Deja salir a mis amigos.
Bu yüzden Fitz-Simmons'ı da aldım ki sadece tapınağı bulmak değil, mekanın yapısal bütünlüğünü hesaplayıp yaralanma ve yıkımı minimuma indirelim diye.
Es por eso que traje a Fitz-Simmons... no sólo para encontrar el templo, sino también evaluar su integridad estructural, minimizar los daños y destrucción.
Koca bir orduyla, bir meka-devle ve o çılgın silahla nasıl çarpışalım?
Ahora depende de nosotros. ¿ Cómo se supone que vamos a luchar contra todo un ejército, un gigante mecánico y ese arma del copón?
Bu işi yapacağım, yani buradan çıksan iyi olur. Tamam.
Lo haré, así que sal de aquí.
Küba füzeleri krizini yaşadığımızda " Ya füzeler ülkeye salınsaydı?
Cuando tuvimos la crisis de misiles de Cuba, teníamos historias como
Salı günü ot yok kuralımız mı var artık?
¿ Hay una regla que prohíbe la hierba los martes?
Dolayısıyla, Salı günleri genellikle akşam saat 9 civarında evde olurdu.
Así que, los martes... usualmente llegaba a la casa como a las 9 : 00 P.M.
Hadi bakalım, çık karşıma.
Sal. Vamos.