Takın перевод на испанский
27,932 параллельный перевод
- Labirent konusunda hep takıntılıydın.
Siempre has estado obsesionada con este lugar.
Memelere karşı olan takıntını anlayabilirsin sanmıştım.
Creía que querías entender tu obsesión con las tetas.
Peki, Elaine birazdan gelir. Siz de bu arada en harika tavrınızı takının.
Bueno, Elaine saldrá en un minuto, así que mientras tanto, sed vosotras mismas.
Han'ın kazanma heyecanının tek rakibi kaybettiğinde takındığı tavır.
Y la impaciencia del Kan para ganar solo es comparable con la lentitud con que acepta la pérdida.
Tatlım, Elizabeth Brown çoğu anahtardan sadece biri, iyi hijyen de buna dahil ama tek o değil, iyi beslenme, takıntı yapmama, bunların hepsi bu işe daha çok odaklanmanı sağlar.
Amor, Elizabeth Brown es una de las muchas claves, incluyendo pero no limitadamente una buena higiene, una nutrición adecuada, y no obsesionarse, todas las cuales podrías permitirte prestar más atención.
Evet, babanı bulmaya çalışmanı ve içine kapanmanı anlıyorum, ama bence bağlanma sırasında kırmızı şapkalı çocuğu görmenin sebebi buna olan takıntın.
Sí, no, y entiendo que estés tratando de encontrar a tu padre y conseguir un poco de cierre, pero creo que al obsesionarte con esto, es lo que está causando la anomalía del niño con la gorra roja en todos los Stitches.
Birbirinize dokunmanız gerekirse eldiven takın.
Y si tenéis que tocaros, poneros unos guantes.
Bunca yıldan sonra başına açtığı onca dertten sonra hala ona takıntılısın.
Después de todos estos años, todo lo que hemos pasado, aún sigues obsesionada con él.
Birinin peşine takılmasını ister misin diye merak ediyordum da.
Solo me preguntaba si, en fin, querías llevar a alguien.
- Tatillerde takıldınız mı?
Salisteis en navi... Oh, qué bien.
Dur. Rebecca buraya taşındığı gibi takıldınız mı?
Espera, espera, ¿ os liasteis nada más mudarse aquí Rebecca?
Hiçbiriniz aslında çoktan takıldığınızı belirtme ihtiyacı hissetmedi mi?
¿ A ninguno se os ocurrió comentar que ya os habíais liado?
Şunu bil ki ben Call of Duty Dünya Şampiyonluk Ligi takımımın kaptanıyım.
Así que ya saben, Soy jefe de escuadra en mi llamada del equipo de la División Desafío Deber Liga Mundial.
Sadece seninle beraber takılmanın güzel olacağını düşünüyordum.
Solo pensé que estaría bien salir contigo.
Tabii apartman yönetiminin fiş takılması için ısrar ettiğini düşünmüyorsanız. Yerine bakın.
A menos que crea la administración del edificio insistió en la toma, considerar la colocación.
Sekizinci sınıftan beri en iyiler takımında oynuyordu.
Ella estaba en el equipo del equipo universitario de su escuela desde el octavo grado.
"Tak tak, tak tak." Amma çaldın ha, kes artık.
Muy bien, llama. Llamando a la maldita puerta, ya basta.
Birkaç gündür peder ve ben gözlerden uzak duruyorduk kerhanede takılıyorduk beni yakaladığınız yerde yani... Custer'ı sormuyorum.
Los últimos días, el padre y yo hemos estado ocultándonos, pasando el rato en el burdel, donde me atrapasteis y...
Asıl gözüme takılan şeyse tutuklandığın tarihler.
Aunque lo que me llama la atención son las fechas de sus arrestos.
Takımımız için büyük bir kazanç olacağını biliyorum.
Sé que sería un gran activo para nuestro equipo.
Takım halinde çalışmadığımız için dünyanın sonu geliyordu neredeyse.
El mundo casi acaba porque no éramos un equipo.
Şu andan itibaren, hepimiz aynı takımdayız, daha fazla sır yok. Sırların kimseyi koruduğu görülmemiş.
la paz.
- Takımının diğer üyeleri nerede?
- ¿ Dónde está el resto de tu equipo?
Ama eğer benim takımımdaysanız savaşacağınız tek şey...
Pero si estás en mi banda, la única cosa con la que pelearán
Orası senin'takılamadığın'yer mi?
¿ Es ahí donde nadie moja?
Geçmişe takılıp kalan ve intikam için hayatlarını tehlikeye atan adamlar var.
Cuando ves uno de esos dramas... hay chicos atrapados en el pasado que arriesgan sus vidas por venganza.
Takımımın yapacaklarını davranış kalıplarına ve aile geçmişlerine göre tahmin edebilmeliyim.
Tengo que ser capaz de predecir a mi equipo basada en los patrones de comportamiento y los antecedentes familiares.
Seninle ilk tanıştığımda, alyansını takıyordun, ama hastaneden beri takmıyorsun.
Cuando te conocí por primera vez, solías llevar tu anillo de bodas, pero no lo has hecho desde el hospital.
Ben hidrokarbon takımının baş biyo mühendisiydim ve nanobot grubuyla sadece çevresel bir ilgim oldu.
Era bio-ingeniera en jefe del equipo de hidrocarburos y sólo tuve afectación periférica con el grupo de nanobots.
Hayır, aramadım. Sadece geç kaldığını ya da ofiste takıldığını düşündüm.
No los llamé ; pensé que llegaba tarde o que estaba trabajando en la oficina.
Şu an diğer katılımcılarımız çaresizce Whitejack Takımının peşindeler.
¡ La carrera está por terminar y todos van tras el equipo de White Jack!
Takılamazsın demiyorum...
No estoy diciendo que no se puede pasar el rato...
- Evet, senin kararın olmalıydı ama nedense konu Christa Lorenson olunca at gözlüklerini takıyorsun o yüzden, rica ederim.
No, se suponía que era suya, pero usted parece tener ceguera cuando eso viene de Christa Lorenson, así que de nada.
Biliyorum ama sıkıldıysa bile oranın nesi eğlenceli geliyor anlamıyorum. Kendi yaşında çocukları bulmak yerine bir yetişkinle takılıyor.
Lo sé, pero, incluso aunque sea aburrido, no entiendo cómo se divierte tanto ahí, pasando el rato con un adulto en lugar de encontrar chicos de su edad en alguna parte.
Peyton'ın Z Takımı'nı bildiğini kabul ediyorum.
- Veo que Peyton sabe lo del Equipo Z.
Elizabeth'i kaçıran insanlara sessiz kalma haklarının olduğunu... söyleyebilmen için bizim peşimize takılmana izin vereceğimi mi sanıyorsun?
¿ Crees que voy a dejar que me sigas a todas partes para que puedes informar a la gente que secuestró a Elizabeth que tienen el derecho de permanecer callados?
Manny'nin bornozu buzdolabının kapısına takılınca yanlışlıkla "onu" görmüş oldum diyelim.
Es decir, el albornoz de Many se quedó atrapado en la puerta del frigorífico, y vi por accidente... A él.
Çocuklar burada daha fazla takılamazsınız.
Chicos, no podéis pasar el rato más aquí.
Bastırın, İkinci Takım!
Vamos a ir a por ello, segundo pelotón.
Malzeme takımını bana ver.
Dame tu equipo.
Siz kravatınızı takıp gazeteciler önünde politikacı olmaya devam edebilirsiniz.
Puede acaba de elegir la corbata... y ser un político para los periodistas.
"Tabii anne. Okulundaki basketbol takımını eğlendiren çıplak kızın videosuyla birlikte şurada bak."
Está donde esa chica... desnuda entretiene a su equipo de baloncesto del colegio.
Takılacaksınız öyle mi?
Pasar el rato, ¿ no?
Katillerin yargıcın önüne giderken takım elbise giymesinin bir nedeni var.
Hay una razón por la que los asesinos se ponen un traje estúpido... cuando van a estar frente al juez.
Ama düşünüyorum da, neden bu yaşta bir kadın yani doksanlarında dün gece buraya gelip de Summer'ın kıyafetlerini, yüzüğünü,... ve ayak bilekliğini takıp, ölsün ki?
Pero estaba pensando por qué una mujer que tiene... ¿ Cuántos años? ¿ Unos noventa?
Sizler ayak takımısınız.
Eres la escoria de la tierra.
Hiç bir inekle takıldın mı?
¿ Has conocido a una vaca?
Son birkaç aydır Kayla'nın garip davrandığını fark ettim,... saatlerce dışarda takılmalar, okulda durumunun kötüleşmesi tanıdığım Kayla değildi.
Véase, me había dado cuenta de Kayla estaba actuando de una poco fuera de los últimos meses, a todas horas, haciendo mal en la escuela, No sé el Kayla I
Tanık devam edemediğinden dolayı ön duruşmayı erteleyecek ve tanığın ifadesinin geçersiz sayılması da dahil bir takım cezai tedbir talebinde bulunacağız.
A la vista de la incapacidad de continuar del testigo, suspenderemos la vista oral y pediremos sanciones al tribunal, incluyendo la sorprendente declaración del testigo.
Yapacağım şu bizimle takılmasını sağlayacağım istese de istemese de.
Esto es lo que voy a hacer... Voy a hacer que salga con nosotros quiera o no quiera.
Evet, tam da bu yüzden bizimle daha çok takılmaya başlamalısın.
Sí, esa es la razón por la que tienes que empezar a salir más con nosotros.