Temporal перевод на испанский
5,298 параллельный перевод
Biraz geçici çalışma yapmak istersen sana yardımcı olabileceğimizi annene anlattım.
Le dije a tu mamá que si quieres hacer algo de trabajo temporal... en mi Agencia, podemos ayudarte.
Hafıza kaybı var gibi görünüyor ama bu geçici de olabilir.
Parece tener pérdida de memoria, pero puede ser temporal.
bu algıladığınız içeriğin yerini en kısa sürede bulmanızı istiyor.
Para medir el contenido de la secuencia temporal... y la duración de la operación cognitiva.
Geçici bir durum bu, seni temin ederim. Geliyor.
Es algo temporal, te lo aseguro.
- Ateşkes ilan ediyorum.
- Propongo una tregua temporal.
Babam kısa süreliğine olduğunu söyledi.
Bueno, papá... Papá dijo que es temporal.
- Bulana kadar bununla başa çıkacağız.
Solo capear el temporal hasta que sepamos qué hacer.
Bakıcı sisteminde bir sürü çocukla çalıştım.
Trabajé con muchos niños en cuidado temporal.
Bu gibi durumlarda, basitçe gerileme yapıyorum.
En raros casos como ese, Yo simplemente realizo un do-over temporal.
Kalıcı tekrarlama.
Temporal Do-Over.
Burası kiralık, yani geçici bir yer.
Es una casa de alquiler, así que es temporal.
- Zamansal mutasyon mu? Anladığımız dilden konuşun doktor.
Mutación temporal en inglés, Doctor.
Kendini kolla, fırtına geliyor.
Cabeza agachada y capear el temporal.
Çünkü görünenler geçicidir görünmeyenlerse sonsuza dek kalıcıdır.
Por lo que se ve es temporal... pero lo que no se puede ver es eterna.
Çünkü görünenler geçicidir görünmeyenlerse sonsuza dek kalıcıdır.
Por lo que se ve es temporal, pero lo que no puede ser visto es eterno.
Görünüşe göre kendisine geçici olarak infazın ertelenmesi bahşedilmiş.
Parece que se la ha concedido un aplazamiento temporal de la ejecución.
Size geçici olarak barınak sunabilirim ama ailemi ya da kendimi asla tehlikeye atmam.
Un refugio temporal puedo ofrecerte, pero no pondré a mi familia o a mi mismo en peligro.
Yani Ana'nın bir iş bulup kendi evine yerleşinceye kadar olduğunu söyledi.
Es decir, él dice que es temporal hasta que ella consiga trabajo y un sitio para vivir.
- Displazi, evet.
- Temporal, sí.
Adı "geçici displazi." Zaman algım yok.
Se llama "displasia temporal". No tengo percepción del tiempo.
Hafıza, mantık ve matematiği zamanı farklı bir şekilde hesaplamak için kullanıyorum ama zaman nasıl bir şey, bilmiyorum.
Uso la memoria, la lógica y las matemáticas para aproximar una diferencia temporal pero no sé cómo se siente el tiempo.
Geçici displazi bu işte.
Eso es displasia temporal.
- Geçici displazili birinin gerektiği projeler mi var?
¿ Hay proyectos que necesitan a alguien con displasia temporal? Uno.
Geçici displazisi olan biri tahmin edilemez dairenizde çalışabilir mi?
¿ Alguien con displasia temporal puede trabajar en tu agencia no-adivinable?
- Geçici displazili biri oluyorum.
- Ser alguien con displasia temporal...
Suçu geçici deliliğime atalım mı?
¿ Echarle la culpa a la locura temporal?
Bu geçici delilik bulaşıcı herhalde.
¿ Locura temporal contagiosa?
Birbirimizle irtibatta olmaya başlar başlamaz geçici evlilik desteği alacaksın.
Tan pronto como te cite y tú respondas empezarás a recibir pensión compensatoria temporal.
Geçici bir şey bu.
Es temporal.
Hastane kayıtlarındaki kayıp kişilerle çapraz karşılaştırma yapıyoruz.
Estamos cruzando referencias de los datos de la línea temporal con un registro de personas desaparecidas del hospital.
- Geçici izin.
- Permiso temporal. - ¡ Demonios!
Ve parlak bir ziyaretçi izni kazandım.
¡ Un permiso de visitante temporal nuevecito para mi!
Riley, bu dünyada gerçekten olan bitenleri ve ne kadar boktan olduğunu gören herkes için geçici veya kalıcı olarak nalları dikmek mantıklı olan tek seçenektir, canımın içi.
Riley, cualquiera que se dé cuenta de las cosas que suceden en este mundo, lo jodido que está todo prefiere desconectarse, temporal o permanentemente. Cariño, es la única opción que tiene sentido.
- Geçici bu canım.
Es temporal, cariño.
Programin gecici olarak dondurulmus.
Parece que su horario está en una suspensión temporal.
Sana gecici bir kart verdigim anda, ogrenci birligindeki ATM'ye gidersen cekersin.
Ni bien te entregue la tarjeta temporal... y vayas al cajero automático del consejo estudiantil.
- Harekete geçiyorum efendim.
Primer Oficial temporal, señor.
Hemen kıyafetleri giyin, hava mührü geçici. Gitmek zorundayız.
Vístanse rápido, el precinto del aire es temporal.
Bu geçici bir şey.
Es temporal.
Geçici derken başka birinin özünü almışsın. Çok iyi görünüyorsun.
Bueno, hablando de temporal, debes haber tomado prestada un poco más de Gracia... te ves muy bien.
- O da geçici iş.
Es... temporal.
Çok kötü geçici bir çözüm ; sokaklardan alıp güvenli bir yere götürün ve kendilerini kesmelerine izin vermeyin.
Una muy mala solución temporal... sacarlos de las calles y llevarlos a un lugar lo más seguro posible y no dejar que se corten.
Geçici ünvanını kaybetme?
¿ De perder tu título temporal?
Eğer biri umursarsa bir zaman çizelgesi yaptım.
Bueno, he hecho una línea temporal, si a alguien le importa.
- Carlos geçici sanıyordum.
Creí que Carlos era temporal.
Geçici kurumlar çok fazla soru sormaya başladı.
Las agencias de trabajo temporal hacen demasiadas preguntas.
Geçici olacak burası.
Esto es temporal.
Tam aksine şapel dönüşüm ekibim için geçici bir ev olacak.
Al contrario, la capilla será la casa temporal del equipo de transición sobre el terreno.
- Öylesine söylüyorum.
Es temporal.
Cunku V cok gecmeden geri donecek. Gecici olarak.
Es temporal.
- Hâlâ senden nefret ediyorum ve etmeye de devam edeceğim.
Oye, Lavon, quiero que sepas que esta unión es puramente temporal. Todavía te odio, y siempre lo haré. Lo mismo te digo.