Tenga перевод на испанский
39,450 параллельный перевод
Ama biz evde fındık bulundurmuyoruz.
No, pero nosotros... no comemos nada que tenga nuez.
Ben ve aşırı hassas oğlum?
¿ Que tenga un hijo hipersensible?
Belki de o haklıdır.
Quizá él tenga razón.
Laly'nin bir ikiz kardeşi olabilir mi?
¿ O sea que existe la posibilidad que Laly tenga una hermana gemela?
Başka kimsenin yok.
No hay nadie más aquí que tenga acento.
40 yaşıma gelince mi?
- ¿ Cuándo? ¿ Cuando tenga 40?
- Gölet mi?
- Y una vez que mi corazón tenga raíces, oh, cómo voy a alimentarme. - ¿ Charco?
Bize merhamet göster, lütfen!
Mire, tenga misericordia de nosotros, por favor.
Birkaç tane daha. - Merhamet göster.
- Solo unos cuantos más. ¡ Tenga piedad!
Belki bir şeyler biliyodur.
Puede que tenga información.
Yarıştığım şey bu olsun yeter ki.
Mientras solo tenga que competir con eso.
Onu bir çeşit bakıcı olarak kullanıyorsun ben de bu yüzden duruşma tamamlanana kadar çocuğun babasında kalması için bir öneri hazırlayacağım.
Sus actos indican que confía en él para que lo cuide. Actué en consecuencia y presenté una recomendación para que él tenga la custodia hasta la próxima audiencia.
Yani, seçeneği yokmuş gibi değil.
No es que no tenga donde escoger.
Allah korusun, baltalı bir katil gibi görünse de herkes Garrett iyi biri mi diye şüphelenebilir.
Que... Dios perdone a quien dude de que Garrett sea un buen tipo... aunque tenga pinta de asesinar con un hacha...
Evet, evet ama bilemiyorum, belki de haklıdır.
Sí, sí, pero no sé, quizás tenga razón.
O programın bununla alakası olabilir.
Ese programa quizá tenga algo que ver con esto.
Demek istediği, kan gibi falan saklayacak bir şeyi yoksa insan neden gömlek yaksın ki?
¿ Quién quema una camisa en la chimenea a menos que tenga algo que ocultar? Como sangre.
Ama bilginiz olsun, basından biri Alison Hawthorne-Price'ın davayla ilgili sorgulanıp sorgulanmadığını sorarsa, yetkililerle işbirliği yapmadığınızı söylemek zorunda kalacağım.
Pero tenga en cuenta que puede que alguien de la prensa me pregunte... si Alison Hawthorne-Price... está siendo interrogada por los crímenes del Asesino de la Campanilla... y me veré a obligada a contarles que no está cooperando con las autoridades.
Dinle, terapine devam edebilmen için bir fikrim var.
Escucha, quizá tenga una idea para que puedas continuar tu terapia.
ve bu noktada Marina South dışında başka bir seçeneği olduğunu sanmıyorum.
Perdimos todos los vencimientos para la ayuda financiera y realmente en este punto, ni siquiera creo que tenga ninguna opción más que Marina South.
Mantıklı geldiğini söylemiyorum.
No digo que tenga sentido.
Mantıklı gelene kadar araştırmak istediğimi söylüyorum.
Digo que quiero trabajar en ello hasta que lo tenga.
- Kendimin olmadığına inanamıyorum.
No puedo creer que yo no tenga uno.
Kapısında bir hedef tahtası ile sandalyeye bağlanmış ölü minyatürümün olmadığı bir yere.
- ¿ Adónde irán? - Ya sabes, a cualquier sitio que no tenga una diana en la puerta... ni una versión diminuta de mí muerto y atado a una silla.
Bir ailem olduğunda da, onları tanımayacaksın. Asla.
Y cuando la tenga... no vas a conocerla.
- Sanki seçme şansım var da. Sorun nedir?
- No es que tenga otra opción. ¿ Qué pasa?
Senden korkmamı bekliyorsun.
Esperas que te tenga miedo...
Bir çözümüm olabilir, Majesteleri.
Puede que tenga una solución, majestad.
JJ'in normal bir hayatı olması için savaşıp duruyorsun.
Tú luchas y luchas para asegurarte de que JJ tenga una vida normal.
Henüz dibe batmadım. Bir cep telefonum ve oturacak bir yerim olduğu sürece de batmam.
No estoy acabado aún... no mientras tenga un móvil y un lugar donde sentarme.
Bak ne diyeceğim sana? Diane'ya gideceğim.
La próxima vez que tenga una historia, iré con Greta.
Avukatınız olduğuna sevindim Senatör.
Y me alegro de que tenga una abogada, senador.
Klanın Okamura'nın ihanetinden haberdardı.
Me aseguraré de que el clan tenga conocimiento de la traición de Okamura.
Ama ben Leonard Bailey'nin masum olduğuna inanıyorum ve hiç elde edemediği adil duruşmayı geçireceğinden emin olacağım.
Pero creo que Leonard Bailey es inocente y me aseguraré de que tenga el juicio justo que nunca tuvo.
Yarığı düzelttiğim için herkes çok mutlu.
Todo el mundo que tenga un día maravilloso, porque yo he arreglado el sumidero.
Kendine gelip enerjisini topladığında işe yarayıp yaramadığını göreceğiz.
Una vez que despierte un poco más, cuando tenga mas energía, veremos si ha funcionado.
İnsanların korku duyacağı bir bağlam yaratmak.
Crear un contexto donde la gente tenga miedo.
Böylece ALEC, birdenbire, hiç beklenmedik şekilde, suç reformunu destekleyen güçlü bir retorik sergilerken aslında bir yandan da maddi çıkarlarını korumayı sürdürüyor.
Así, ALEC continúa siendo una organización que quizá tenga una fuerte retórica sobre sus razones para apoyar la reforma penal, de repente, inesperadamente, pero realmente tiene intereses financieros.
- Yapabileceğimiz tek şey Gallo gözüne başkasını kestirene kadar içimize atıp kabulleneceğiz.
La única cosa que podemos. Soportarlo y aguantarnos hasta que Gallo tenga en la mira a alguien más.
Bilmem gereken başka bir şey var mı?
¿ Hay algo más que tenga que saber?
Bay Cahill, davayı düşürmemem için iyi bir sebebiniz olsa iyi olur. Yoksa bu iş daha hiç başlamadan biter.
Sr. Cahill, más vale que tenga una razón convincente por la que no debería conceder al Sr. Specter una desestimación o esto se terminará antes de que empiece.
Peki, bunu en iyi şekilde kullanırım.
De acuerdo, usaré lo mejor que tenga con Kevin.
Hak ettiği adil duruşmaya çıktığından da emin olacağım.
Me aseguraré de que tenga el juicio justo que nunca tuvo.
Başka bir oda arkadaşıyla uğraşmak zorunda kalacağım diye endişeleniyorum.
Me preocupa que tenga que lidiar con otro compañero.
Güzel! Umarım adamın karnı açtır!
Bien, bueno. ¡ Espero que tenga hambre!
Onunla gerçekten yatman gerekmiyor ki.
No es que tenga que acostarse con ella.
Beynin korkuyu atlatıp, vücut kasılmasına engel olacağı bir numara.
Ya sabes, una manera de engañar al cerebro para que no tenga miedo y el esfuerzo físico resultante del cuerpo.
Yüzün palyaço maskesine dönüşmüyorsa bana hastalık bulaştı.
A no ser que tu cara también tenga pinta de payaso, estoy infectado.
Sence polisin ona kanıt olarak ihtiyacı kalmayınca mühre ne olacak?
¿ Qué crees que le pasará al sello cuando la policía ya no lo tenga como evidencia?
Bazı cevaplar almadan babamı defnedemem.
Pero no puedo enterrar a papá hasta que tenga alguna respuesta.
Bu çok şeffaf.
Louise, puede que él tenga una llave de un i8.