Usûl перевод на испанский
677 параллельный перевод
Sonrasında da usul usul ona kelepçeyi takıverdi.
Y entonces, muy amablemente, le puso las esposas.
Dostum, eski usul içki alemine ne dersin?
¿ Qué le parece si nos corremos una juerga como las de antes?
Babam eski usul yapardı. Ben yeni usulle yapacağım.
Mi padre usó el método antiguo y yo usaré uno nuevo.
Tamamen usul gereği, bilirsiniz.
Es sólo una cuestión de rutina, ya saben.
Ve eski usul beyefendiler gibi, onu öldürdü!
Y, como buen caballero de la vieja escuela, él la mató.
- Hayır, böyle durumlarda usul olarak- -
- En un caso así... - Estamos entre amigos, ¿ no?
Artık her şey öyle yavaş oluyor ki, kasaba heyeti bu adı "Usul usul" adıyla değiştirmek istiyor.
Ahora todo pasa tan despacio,... que el Ayuntamiento quiere cambiar el nombre a'Gradually'( Gradualmente ).
- Tamam eğer istediği usul buysa,
Si lo quiere de esta forma, de acuerdo.
Usul açısından... müvekkilim, durumunun ümitsiz olduğunu kabul ediyor.
Quisiera decir que... mi cliente se da cuenta de lo desesperado de su posición.
Başka bir usul denersin.
Cambias de nuevo el método.
Harika bir tarzı var, eski usul.
Tiene una gran actitud, al viejo estilo.
Usul usul yanan hayatları görebilirsin.
Aquí ves arder las vidas tranquilamente.
Glabrus'un başarısı için tanrılara eski usul bir kurban sunalım.
Hagamos un sacrificio a la antigua por el éxito de Glabrio.
Uyandığımda, usul usul nefes alışına kulak verdim.
Poco a poco, saliendo del sueño..... he sentido tu respiración ligera.
Eski usul midilli arabası.
Un carrito para poni pasado de moda.
Eğer istediğin usul böyleyse.
Si lo quieres de esa manera.
- İstediğim usul mü?
- ¿ De qué manera lo quiero?
Şimdi de babam gibi eski usul bir içki hazırlayacağım.
Ahora voy a hacer un cóctel como los que hacía mi padre.
Usul gereği, dün öğleden sonra 2 ila 4 arasında nerede olduğunuzu söylemenizi istiyorum.
Por rutina. Me gustaría una cuenta de sus movimientos Entre las 2 pm y las 4 pm de ayer.
Buna ilaveten idam cezası San Quentin, Kaliforniya'daki eyalet hapishanesinin sınırları içerisinde uygulanacaktır. Kanunun belirlediği usul ve yöntemlerle. Ve yönetim, sanığın öldüğü onaylanana dek öldürücü gaz kullanılması yönünde karar kılmıştır.
Dicha pena será aplicada dentro de los muros... de la penitenciaría del estado en San Quentin, California... en la forma y los medios previstos por la ley, a saber... administración de gas letal hasta que la acusada esté muerta.
Beyler sanırım patronumuz Robbo eski usul bir "sanatkar".
Y o creo que Robbo es un maestro.
Bu oyunda kemerle dövmezsin, onları usul usul parçalarsın, sonra da bir erkek, bir asker olarak yeniden kurarsın!
¡ No sé les pega, se los doblega, con cuidado... y luego se los convierte en hombres, en soldados!
Ye, Kartanbay, ye. Yaklaşınca usul usul yapraklarını oynatır.
Cuando cierras los ojos se oye el precioso susurro de las hojas.
Bu kadar hovardayken ikimiz de... Tek bir söz bile söylemeden, gitgide usul usul...
Eramos tan inconstantes... sin que nada dijésemos.
Bundan başka hiçbir zevkte yok artık gözüm. Aramızdaki her şey o kadar hızlı gelişti ki... Ama sonra, tek kelime bile etmeden usul usul...
De no desear más que el placer cotidiano de estar tan bien juntos. dijésemos.
45 yıldır sürekli eski usul prensiplerle borç veriyorum.
He estado prestando dinero durante 46 años en base a principios anticuados.
Usul nedir bilmiyorum vallahi.
No sé qué hacer.
Eski usul bir deha, bir klasik.
Una genialidad primitiva, un clásico.
- Demokrat usul, inandığım tek usuldür.
Yo lo haría al estilo demócrata.
Biz burada Merrye malikanesinde pek usul bilmeyiz.
Hacemos pocas ceremonias aquí, en la residencia Merrye.
Bir suç işlemeye teşebbüs ediyorsun ve kendi yöntemlerin dahilinde usul usul ilerliyorsun!
Intentas tacharme de criminal ¡ para fomentar tus propios intereses!
Görünüşe bakılırsa, Arkadaş bana çok yüksek voltajda eski usul bir elektrik şoku verdi.
Aparentemente el Compañero me transmitió un curiosa y anticuada descarga eléctrica de voltaje considerable.
Ona eski usul cazibeyle yaklaştım, yine de...
... así que fui en plan romántico.
Eski usul biraz Hıristiyan inancı seni yukarı kuş gibi götürür.
Un poco de fe cristiana a la antigua la hará subir como un pajarillo.
Eski usul bir dükkân.
Es una tienda anticuada.
Çoğu kimse eski usul binaları seviyor. Ama açık fikirli olmanız da bekleniyordur.
Sé que a mucha gente les gustan las cosas anticuadas pero opino que hay que mantener una mente abierta.
İlginç olan eski usul çubuklarla pilav yerken ağızlarına kolun kürüme hareketiyle götürüyorlar.
Lo interesante es que, cuando comen arroz con palillos, se lo zampan así, moviendo el brazo.
İşleyen bir adli çark var. Usul ve tüzük. Bunların hepsi adaletin sahne üzerindeki görsel elemanları.
Tiene su aparato, sus juicios, todo ese aspecto casi teatral del sistema judicial.
- Kahrolası J. C. Penny kravatını çıkarmanı istiyorum tamam mı? Ve benimle beraber otur ve sen ve ben erkek erkeğe eski usul küçük bir içki partisi yapacağız.
Quítese la maldita corbata y disfrute de una buena sesión de copas conmigo, de hombre a hombre.
- Usul böyle.
- Tiene que ser oficial.
Seni eski usul hemşire olarak görmüyordum.
No te imaginaba actuando como una perfecta enfermera.
Oh, yeni patronum eski usul yollardan hoşlanıyor.
Ay, a mi nuevo jefe le gusta viajar a la antigua usanza.
Bu usul nasıl bir şeymiş Emma, midyesiz mi?
¿ Qué estilo es ese, Emma? , ¿ sin almejas?
En başta benzin istasyonuna gelip gördüğümden emin olana dek usul usul yürüyerek seksi bacaklarını sergileyen sendin.
Primero, viniste a la estación y me revelaste esas piernas tan sexy, caminando adelante y atrás, muy lentamente, asegurándote de que pudiera verlas bien.
Kafasında tüyle yerde bağdaş kurmuş, dalgın dalgın kendisini dinleyen bir grup kıza, İkinci Dünya Savaşı'nda Japon esir kampına düşmenin nasıl bir şey olduğunu usul usul anlatan kelleşmeye başlamış, kilolu, orta yaşlı bir adam.
A un hombre calvo, de mediana edad, con bastante sobrepeso que tenía una pluma en su cabeza sentado en el piso con las piernas cruzadas con una disposición maravillosa para contarles a un grupo de niñas totalmente fascinadas sobre cómo logró hacer algo bueno de su vida en un Campo de Prisioneros Japonés durante la Segunda Guerra Mundial.
Ve annesi hakkında anlattıkça anlatıyordu. Bu hikâyeleri geçmişte en az 20 kez dinlemiştim zaten. Usul usul bütün Burbon şişesini içiyordu.
al menos 400 veces durante la cena... y contaba historias de su madre... historias que yo me sé de memoria, bebió mucho bourbon, y su risa era horrible, estaba vacía y llena de dolor, debido al hecho de ser el hijo de aquella mujer.
Bu eski usul. Altı kadem boyunda demek.
El sistema de medidas antiguo indica una altura de 6 kadam.
Bana geldiğin yerden bahsetsene, Usul!
Cuéntame de tu mundo natal, Usul.
Sana Usul diyeceğiz. Sütun kaidesini gücünü taşıyan demektir.
Te llamaremos Usul que es la fuerza de la base del pilar.
Hazineden de fazla, Usul.
- Mejor que un tesoro, Usul.
Benim adım Usul.
Soy Usul.