Uzayda перевод на испанский
1,829 параллельный перевод
Uzaklaşarak sonunda uzayda kaybolup gidecek. Dünya iklimsel istikrârını yitirecek.
Finalmente se irá a la deriva al espacio y la Tierra perderá su estabilidad climática.
Uzayda Dünya'ya benzer, karmaşık ve akıllı yaşam barındıran çok sayıda gezegenin var olması gerektiği fikrinden daima hoşlanmışımdır.
Siempre he disfrutado de la idea de que arriba en el espacio debe haber muchos planetas como la Tierra, muchos de ellos con vida compleja inteligente.
Belki de uzayda, ayrıcalıklı gezegenimizde yalnız başımızayız.
Quizás estemos solos en el espacio en nuestro propio planeta especial.
Yazılı kültür, binlerce yıl boyunca, bilgiyi zaman ve uzayda iletmek için gereken kodun verildiği ve gerçekten de bir avuç dolusu insana açıktı.
Durante miles de a os, los escribas eran elegidos a dedo para recibir ese c digo y transmitir el conocimiento a trav s del espacio y del tiempo.
Derin uzayda duyusal yoksunluk denemeleri yaptım. Yüzdürme tanklarında tam karanlık denemesi.
Hice pruebas de privación de los sentidos con oscuridad total en tanques de flotación.
Ardından bir kıvılcım doğacak ve bir an uzayda asılı kalacak.
Luego aparecerá una chispa. Se quedará estática un instante, suspendida en el espacio.
Sen siber uzayda araştırma yaparken bense, zeki arkadaşım senin bana ayarlayacağın işi arayacağım.
Mientras tú buscas en internet yo necesito un nuevo empleo que tú, mi astuto amigo, me vas a conseguir.
İşte uzayda dönüp duran gezenlerden birinin zemininde öylece sırt üstü uzandık.
Aquí estamos, en este enorme y viejo planeta. Que está girando y girando en el espacio.
Uzayda. Kabul ediyorum. Bay...
Lo tomo, señor...
Uzayda asılı duran bir mücevher.
Una joya en el espacio.
Yolcuların arasında her zaman, uzayda daha önce bulunmamış olanlar olur ve onlar gemi penceresinin önünde durur ve sonsuz ufuğa bilinen ve bilinmeyenin kesişmesine bakarlar ve uzayın ne kadar soğuk ve karanlık olduğunu dair yorum yaparlar.
Entre los pasajeros siempre hay quienes nunca han estado en el espacio antes y se pararán frente al puerto, mirando hacia el horizonte infinito hacia la intersección entre lo que es conocido y lo que no lo es y comentarán acerca de lo frío y oscuro que es el espacio.
Çünkü sen ; bilimle sihirin, yanılsamayla katî doğrunun arasına müdahale etmeyeceğimize yemin etmiş sonsuz uzayda yaşayan bizler tarafından bir bağlantı noktası olarak biliniyorsun.
Por que por aquellos de nosotros que residimos en el espacio infinito entre la ciencia y la magia entre la ilusión y la verdad final quien ha jurado por nuestra orden no interferir tú eres conocido por todos nosotros como un nexo.
Taht sırasında üçüncü olarak ufak, sınırlı bir uzayda bir şeyin hedefiyim.
Como tercero al trono soy algo así como un blanco en un pequeño y confinado espacio.
İç savaş yaşanıyor ve asi paragraflar uzayda uçuşuyorlar.
- UNA NUEVA ESPERANZA Es época de guerra civil, y párrafos rebeldes flotan en el espacio.
Bizi hiper uzayda takip edemeyeceklerini sanıyordum.
Pensaba que no podían rastrearnos en el hiperespacio.
Hannah Freeman, Lüneburg, Almanya'da uzayda seyahat eğitimi almak için Fulbright'a başvuruyor.
La de Hannah Freeman es de viajes espaciales en Lüneburg, Alemania.
İsmi "Avanaklar Uzayda" mı?
¿ Cómo se llama, "idiotas en el espacio"?
Uzayda kimse bağırdığını duyamaz.
En el espacio, nadie puede oírte gritar.
- Uzayda kimse bağırdığını duyamaz!
En el espacio, nadie puede oírte gritar.
Seni duyamıyorum! Uzayda... Şimdi anladım!
¡ No te oigo! Lo he pillado.
Bunu uzayda yapacağımız için basınç sağlamak üzere bir on saniye daha.
Y otros 10 para represurizar ya que vamos a hacer esto en el espacio abierto.
Geçidi açabilmek için, uzayda tamamen küçük bir alanda kalmamız gerekiyor.
Para activar la puerta, requiere que estemos quietos justamente dentro de una pequeña área del espacio.
Uzayda bizim kadar fazla zaman geçirirsen,.. ... pek fazla taze yemek bulamazsın.
Cuando pasas tanto tiempo en el espacio como nosotros no consigues mucha comida fresca.
Tüm zaman boyunca uzayda mı yaşadınız?
¿ Viven en el espacio todo el tiempo?
Kaçırılıp, gezegenler arası uzay gemisinden atılsaydı... niye kemikleri, uzayda fazla zaman geçirdiğini göstersin ki?
Si era un secuestrado que lanzaron desde una nave interplanetaria ¿ por qué sus huesos muestran que pasó mucho tiempo en el espacio exterior?
Astronotlar, uzayda geçirdikleri her ay için kemik kütlelerinin yüzde ikisini kaybeder.
Los astronautas pierden un 2 % de masa ósea por cada mes en el espacio.
Kurbanın bacakları, kalça kemikleri ve aşağı omurgalarda % 20'nin üzerinde mineral kaybı var. Bu da, uzayda 10 ay kaldığını gösteriyor.
Sus piernas, caderas y columna lumbar se desmineralizaron más de un 20 % lo que indica 10 meses en el espacio.
Uzayda en fazla vakit geçiren kişi, bir Rus kozmonottu.
El hombre que pasó más tiempo en el espacio fue un cosmonauta ruso.
Yine de uzayda 10 ay kalmış çok fazla insan olamaz.
No debe haber muchas personas que pasaron 10 meses en el espacio.
Uzayda pas tutmaz ki.
No hay óxido en el espacio.
Cal, saatte 25.000 mil hızla, uzayda niye gezindikleri... açıklayabileceğimizi düşünmüştü.
Cal pensó que podríamos explicar por qué viajaba por el espacio a unos 40.000 km por hora.
Ay'ın yüzeyinden baktım. Dünya'nın uzayda süzüldüğünü gördüm. Tüm bunlar, Bay Saxon'un haklı olduğunu kanıtlar.
Vi la superficie de la Luna vi la Tierra suspendida en el espacio y eso demuestra que el Sr. Saxon tenía razón.
Zaman ve uzayda yolculuk yapmayı mı kastediyorsun?
- Viajar en tiempo y espacio.
İyi dinle, uzayda hayli kemik yoğunluğumu kaybettim, yani dikkatli ol.
Con cuidado, he perdido considerable masa ósea en el espacio, así que cuidado.
Ölümünü uzayda çevrim içi okudum.
Leí su obituario en internet en el espacio.
Söyleyebileceğim tek şey, yaşanabilir bir gezegenin yakınında bile değil,....... ve en yakın geçitten 1 saat uzaklıkta uzayda öylece sürüklendiği.
Y por lo que podemos saber, está flotando en medio del espacio vacío no hay cerca ningún planeta habitable y casi a una hora subluz de la puerta más cercana.
Ben de öğrendim ki 3. bölüm..... uzayda çekilecek....
Y yo aprendí que la tercera parte será en... El espacio sideral...
"Gayler Uzayda"
"GAYS EN EL ESPACIO"
Zamanda ve uzayda yolculuk yapabiliyorum.
Viajo a través del espacio y del tiempo.
Uzayda şişko var!
¡ Cerdos en el espacio!
Uzayda amaçsızca sürüklenen büyük kaplumbağanın kabuğunun üstünde dört dev fil, ve onların geniş omuzları üzerinde duran...
Flotando a través del espacio, sobre la concha de la gran tortuga... hay cuatro elefantes gigantes, sobre cuyos amplios hombros descansa...
roketlere ek olarak, erkeklerle ilgili mühendisliğe başlayacaklar... bilirsin, uzayda seyahat.
Además de cohetes, que quieren empezar a construir los hombres Tú sabes, que para viajar al espacio...
Örneğin skuba dalışı yapanlar çok uzun süre su altında kalıyorlar, işte uzayda yer çekimi olmaması hissine en yakın deneyim budur.
Aquí en la Tierra, cuando los buzos se sumergen experimentan la sensación más parecida a un largo periodo sin gravedad.
Uzayda yaşamanın en zor kısımlarından biri odanın içinde gitmek istediğiniz yere gitmek. Gittiğiniz her yere uçarak gitmeniz gerekiyor.
Lo que podría ser lo más duro a lo que hay que acostumbrarse es cómo vives en el espacio cuando no puedes cruzar la habitación andando.
Uzayda bağışıklık sistemi normalde olduğu kadar etkili değil.
En el espacio, el sistema inmunológico no es tan efectivo como de costumbre.
Lazerler uzayda etkisiz hale geliyorlar.
Pero los láseres se dispersan en el espacio.
Ay'daki lazer ışınlarını çekim alanına alabilecek büyüklükte ve dayanıklılıkta güneş yelkenlilerinden bahsediyoruz. Belki de astronotlar bu yelkenlileri tasarlamak için uzayda aylarca çalışmak zorunda kalacaklar.
De lo que estamos hablando es de astronautas que pasarían quizás meses en el espacio diseñando velas de cientos, quizás miles, de kilómetros de tamaño, suficientemente ligeras y duraderas para capturar la luz de una batería de cañones láser disparados desde la Luna.
Remjet füzyon motoru kağıt üzerinde uzayda doğal olarak bulunan hidrojeni sonsuza kadar kullanarak yoluna devam edebilirmiş gibi gözüküyor.
Sobre el papel parece como si un estratorreactor de fusión pudiera funcionar eternamente simplemente usando el hidrógeno que se encuentra de forma natural en el espacio.
Ayrıca zaman makinesi uzayda hareket edemeyeceğinden 1876'nın Pasadena'sına gideceksin.
Además como la máquina del tiempo no se mueve en el espacio acabarás en Pasadena en 1876.
Zaman ve uzayda yolculuk etmiş bir insan.
Un ser humano que ha viajado en el tiempo y el espacio.
- O geçitler uzayda.
Esas puertas están en el espacio.