Vasıl перевод на испанский
6,733 параллельный перевод
Ryan Wheeler'ı alırsan elinde büyük bir isim olur,... hikayesi var. Dört yıl hapis yattıktan sonra ilk dövüşü.
No vas a conseguir un nombre más grande que Ryan Wheeler con su historia... cuatro años en la cárcel, el primer combate desde que salió.
Ama bunu atlattığı zaman gerçekten onun nasıl biri olduğunu göreceksin.
Pero cuando pase por esto... vas a ver quién es de verdad. ¿ Dónde has estado, playboy?
Nasıl ödeme yapacaksın?
¿ Cómo me vas a pagar?
Eğer oğlun ölürse ve sen yanında olmazsan, kendi yüzüne nasıl bakacaksın?
Si él muere y tú no estás allí, ¿ cómo vas a vivir contigo mismo?
Zavallı şey, burada nasıl kalacak?
Pobrecito. ¿ Cómo vas a quedarte aquí?
- Bunu nasıl yapacaksın?
¿ Cómo vas a conseguir todo eso?
Eee bunu nasıl yapacaksın?
¿ Y cómo lo vas a lograr?
Nasıl gidiyor?
¿ Cómo vas?
Tamam, Charlie nasıl istersen.
Oh, sí, ahí vas, Charlie.
Nasıl yapacaksın bunu?
¿ Cómo vas a hacerlo?
Nasıl yapacaksın bunu, ha?
¿ Cómo vas a hacerlo?
- Öyle mi, nasıl yapacaksın bunu?
¿ Y cómo vas a hacerlo?
Ama ondan önemlisi gerçekten mezarcılık yapmışsın. Ve cebinde 300 yıllık bir saat taşıyorsun.
Antes de eso, trabajaste como enterrador y vas por ahí con un reloj de 300 años de antigüedad en el bolsillo.
Bana karşı kullanmayacağından nasıl emin olacağım?
¿ Cómo puedo estar segura de que no vas a usarla conmigo?
Hayır, eğer muhbirini geri çekmezsen asıl sen mahvedeceksin.
No, tú vas a destruirla sino sacas a tu C.I.
Onu nasıl durduracaksın?
¿ Cómo vas a detenerlo?
Birkaç yıl sonra ölmüş olacak, Ve sen çok kötü hissedeceksin gidiyoruz.
Es unos pocos años, va a estar muerto, y te vas a sentir fatal, así que iremos.
- Nasıl bulacaksınız onu peki?
¿ Cómo vas a encontrarlo?
Peki, parayı nasıl bulacaksın?
¿ Así que cómo vas a conseguir el dinero?
Nasıl... onunla işler nasıl gidiyor?
¿ Cómo, uh, vas con todo eso?
Milyarlara karşılık iki kişiyi kaybetmek kabul edilebilir bir zayiat olacaktır.
- ¡ Ben, vas a matarnos si no lanzas la cápsula ahora mismo! Está dentro de un rango de pérdidas aceptable... -... dos vidas para salvar millones.
Ivan ın laptop unu nasıl alacağız?
Cómo vas a conseguir el portatil de Ivan?
Peki, nasıl becerecekmişsin sen onu?
¿ Y cómo demonios vas a hacer eso?
Buraya gelip ağzından tahıl gevrekli kahvaltı püskürüyorken amacını bul olayına mı geleceksin?
¿ De verdad vas a venir aquí... soltando toda esa mierda sobre encontrarse a uno mismo?
- Dersler nasıl?
¿ Cómo vas con los estudios?
Kardeşinin harcını nasıl ödeyeceksin?
¿ Cómo vas a pagar por la colegiatura de tu hermano?
Sosyal beceri eksikliği vasıfsız işi gösteriyor, ama gelişmişliğine bakılırsa sandığımızdan daha zeki.
Su falta de habilidades sociales apunta a un trabajo poco importante pero su sofisticación indica que es más inteligente de lo que pensamos.
- Hayır açılır tavanda ayağa kalkacaksın.
No, tú vas a estar parada por el techo corredizo.
Chill, tropikal bölgelere yapılan tatillerin nasıl olduğunu bilirsin, bir ananas cüzdan alırsın ve eve getirdiğinde, "Bunu alırken acaba ne düşünüyordum?" diye merak edersin.
Chill, sabes cuando vas a unas vacaciones tropicales y compras un bolso de piña, y lo traes a casa y te preguntas, " ¿ qué estaba pensando?
Ardından bam gizli kapı açılır, düşüverir, sonsuza kadar yok olurdun.
Entonces, boom, la puerta se abre, caes por ella, te vas para siempre.
Çocuklar nasıl serbest kaldı?
¿ Me vas a decir cómo han sido liberados estos chicos?
Yani, beni ikna etmene gerek yok ama onu nasıl ikna etmeyi düşünüyorsun?
Bueno, no tienes que convencerme a mí, pero, ¿ cómo coño vas a convencerle a él?
Hanna, gitmezsen Aria çok kırılır bence.
Hanna, creo que Aria se ofenderá si no vas.
- Ve bunu nasıl yapacaksın?
¿ Cómo...? ¿ Cómo vas a hacerlo?
- Kocandan da ayrılıyorsun.
Vas a dejar a tu marido.
Bunu bir hakime nasıl açıklayacaksın?
¿ Cómo vas a explicar esto al juez?
Benim veya onun peşinden gidersen, bu her yere yayılır.
Si vas a por ella o a por mí, esto será viral.
Nasıl yapacaksın bilmiyorum.
No sé cómo vas a hacerlo.
San Francisco'da nasıl etki elde edeceksiniz?
Entonces, ¿ cómo vas a, ya sabes, a causar efecto en San Francisco, Harry?
Kuzenini ziyaret edebilir ve arkadaşçıl bir ziyaret olmadığını gösterebilirsin.
Bueno, te vas a ver a ese primo, y te encargas de que no sea una visita amistosa.
Peki bunu karına nasıl açıklayacaksın?
¿ Entonces se lo vas a explicar a tu mujer?
Savcılığa giderken buna ihtiyacın olacak.
Vas a necesitar esto para entrar en el Departamento de Justicia. ¿ Dónde y apos ;
- Ona nasıl ulaşacaksın?
¿ Cómo vas a llegar a él?
Domuza şefkat beslersen nasıl domuz eti yiyebilirsin?
Si te compadeces de un cerdo, ¿ como vas a comer jamón?
Çocuğuma zarar vermeyeceğinden nasıl emin olacağım?
¿ Cómo puedo estar seguro de que no le vas a hacer daño a mi hija?
Senin nasıl bir avukat olacağını çok iyi biliyorum.
Sí, sé exactamente el tipo de abogada que vas a ser.
Bunu yap ve sonra bir gün benden iyilik iste fakat o zamana kadar anlayacaksın ki sana şu anda asıl iyiliği yapan benim, çünkü Katrina Bennett inanılmaz bir avukat.
Lo haces y quieres algo a cambio algún día. Pero para entonces vas a entender que ahora mismo te estoy haciendo yo el favor, porque Katrina Bennet es una abogada asombrosa.
Çocukluğundan beri Whitney'in kafasını da o bencil, zehirli saçmalıklarla doldurdunuz. Şimdi de gelmiş beni mi yargılıyorsun?
Has estado llenando la cabeza de Whitney con tu mierda tóxica y narcisista desde que era una cría, y ¿ tú vas a juzgarme?
Sen bana nasıl bakacaksın?
¿ Cómo vas a mirarme tú?
Ama daha fazlasını duymak istiyorum Ryan'la senin neler planladığınızı ya da bunu nasıl çözeceğinizi. Bilmiyorum.
Pero, estoy emocionada por escuchar más sobre, ya sabes, lo que Ryan y tú habéis planeado, o cómo vas a resolverlo.
- Nasıl olacak o?
¿ Cómo vas a hacer eso?