Vırı перевод на испанский
4,312 параллельный перевод
Sorun çıkarmayız veririz, burun kıvırırlar...
No hay problema... te lo prestaré.
Bana iki adım yaklaştığın anda boynunu kıvırıp omurganı kırarım.
No bien te acerques a menos de 60 cm de mí te daré un golpe en la nuca y te quebraré la columna.
Kolunuzu kıvırın.
Levántese la manga.
Ivız zıvırını topla ve defol.
Empaca tus cosas ¡ y lárgate....
Gerçekten çok ustaca kıvırıyorsun, bundan haberin var mı?
Eres muy manipulador, ¿ sabes?
Hediye gelen bütün o ıvır zıvırı kullanabilmek için en az bir kere akşam yemeği daveti vermemiz gerektiğini düşündük.
Pensamos que debíamos tener por lo menos una cena de gala para usar toda la porquería que hemos comprado.
Bir şekilde kıvırıyordum.
Salía impune de algunas situaciones.
B - r-a-v-o.
B-R-A-V-O.
Bu adam beni sıvıştırıyor.
Este tipo me está asustando.
Sisitemimde sadece cam yıkama sıvısıyla dondurucu gece ve fırında bir gün geçirdiğim..
Tal vez tenga algo que ver con el hecho de Que me pasó un día en el horno y la noche en el congelador
Bir sürü ıvır zıvır var.
Todo lo que quedaba.
Eski ıvır zıvırı at dedim Joey.
Todo lo viejo, Joy.
- Kendini K-O-M-İ-K mi sanıyorsun? K
Crees que eres D-I-V-E-R-T-I-D-O, ¿ verdad?
Güzelce kıvır yavrum.
Sigue así, cariño.
FSB? SVR?
¿ El S.V.R.?
Bilirsin... Kocamla ilk tanıştığımda, Jason... Partideydik ve o saçları kıvır kıvır olan bir kızla dans etmek istediğini söyledi.
Sabes la primera vez que conocí a mi marido, Jason estábamos en una fiesta y él me dijo que quería bailar con una chica, que tenga trenzas en el pelo.
Hutten, Rusların yolladığı ıvır zıvırla mutluydu.
Hutton estaba feliz con las sobras de los rusos.
V - U-R.
Dispare.
Yarım saat sonra mutfak kapısından sıvışır.
Media hora después, se escabulle por la puerta de la cocina.
Orada durup duran ıvır zıvır sandıkları var.
Ahí sólo hay cajas de basura apiladas.
Ivır zıvır çekmecesine bak derdim ama artık etraftan bir farkı kalmadı.
Diría que revisaras el basurero, pero ya no puedo distinguirlo.
- S - I-V-I-Ş-M-A-K.
A-B-U-R-G-U-E-S-A-R-S-E.
D - E-V-E-K-U-Ş-U-G-İ-L-L-E-R.
E-S-T-R-U-T-I-O-N-I-O-S-O.
O yüzden B-R-A-V-O, Bay Trilby.
B-R-A-V-O, Sr. Trilby.
A - Ş-A-Ğ-A-L-A-Y-I-C-I.
P-E-L-L-O-R-A-T-I-V-O.
K-U-Z-İ-N.
K-O-B-R-Q-V-Y.
Burada oturup müzik ve diğer ıvır zıvırla ilgili tartışabiliriz ama yapmamız gereken çok iş var çizilmesi gereken çizgiler var ve önümüzde uzun bir yol var.
Podríamos sentarnos a discutir sobre el lenguaje y la música pero tenemos mucho trabajo que hacer tenemos muchas líneas que pintar y es una carretera muy larga.
Benim zamanım gelmişken böyle ıvır zıvırdan nasıl konuşabiliyorsunuz?
¿ Cómo puedes decir algo tan trivial cuando mi hora está por llegar?
Vız gelir tırıs gider.
Me importa un bledo lo que diga la gente.
Ezilen kadın öykünü gerçeklerle yerle bir ettiğim için kusura bakma ama sen altı buçuğa kadar işte olduğun için her gün evde kalıp ıvır zıvırla uğraşan benim.
Lamento arruinar tu narrativa de opresión con la verdad pero yo estoy en casa todo el día ocupándome de todo...
- Orası ıvır zıvır ile dolu.
- Loft llena de chatarra.
- O zaman sıvışırım. Gidin.
- Entonces encajaré dentro. ¡ Ve!
Bir çocuk pencereden sıvışır.
Un chico se escabulliría por la ventana.
Artie'nin ıvır zıvır çantası, ne demiştim sana?
La bolsa de trucos de Artie. ¿ Qué te dije?
Charlotte'taki bütün bu ıvır zıvır..... bütün bu yüzlerce ve yüzlerce yaşındaki eşyalar..
Todas estas cosas que Charlotte tiene...
- Hayır, vızıldamasını önemseme.
- No, no mire el timbre.
Bize silah lazımken sen kafayı ıvır zıvırlara takmışsın.
Pendiente de baratijas cuando necesitamos mas armas.
Ivır zıvır satıcısı!
¡ Un vendedor de baratijas!
Yıldırımlar örsünden çıkan kıvılcımlar.
El rayo es una chispa de su yunque.
Parmaklarının arasında çok güçlü bir sıvı yapıştırıcı var.
Hay súperpegamento goteando entre tus dedos.
Vardiyan bitene kadar beklerim. Sonra da sıvışırım.
Puedo esperar, ya sabes, a que acabes tu turno y me escabulliré.
Hücrelerimiz sıvılaşır ve derimiz yanmaya başlar.
Nuestras células van a licuarse y nuestra piel a arder.
Çünkü hapistesin ve ıvır zıvır işte. Hatırlattığın için sağ ol.
Porque estás en prisión y eso.
Bir kıvılcım bir bozkır ateşini alevlendirebilir.
Una chispa puede encender un fuego en la pradera.
Ayrıca ben bir r-a-n-d-e-v-uya çıkarsam Natalie çılgına döner.
Además, Natalie se asustaría si yo saliera en una c-i-t-a.
Sence nede Polly bize r-a-n-d-e-v-u-sundan bahsetmek istemedi?
¿ Por qué crees que Polly no quería que nosotros o... supiéramos sobre su... c-i-t-a?
R-a-n-d-e-v-u demek istedim.
Quise decir una c-i-t-a.
Tek yaptığı sadece vır vır konuşmak... Debrugan!
Tiene la costumbre de hablar sin parar ¡ Debrugan!
Ayak parmaklarını kıvırana kadar bir yabancıyla Fransız öpücüğü yap. Hayır.
Dale un beso con lengua a un extraño hasta que sus dedos se curven.
Televizyon yok, bana ıvır zıvır satan yok.
No hay televisión, nadie me vende mierda.
Sadece ıvır zıvırlar, onu nerden buldun?
Solo por impulsos y risas, ¿ Como lo encontraste?